Sonra unutmıyalım ki, insanın bozulması, yağın bozulması gibidir. 

     Nasıl ki, yağ bozulunca artık kullanılamaz hâle gelir. 

     Aynen onun gibi, en şerefli mahlûk olan insanın bozulması da, 

     Onu insanlıktan uzaklaştırır, en vahşi hayvandan 

     Daha aşağı bir derekeye düşürür.

     Kangren olmuş ayağı kesmemek nasıl ki, vücudun ölmesiyle sonuçlanır.

     Böylelerini bertaraf / saf dışı etmemek de, 

     Toplumun hayatiyetini kaybetmesine yol açar.

     Öyleyse yapılacak iş; bataklığı kurutmaya çalışırken;

     Şu anda tehlike arzeden kimselerin üstüne çekinmeden gitmek;

     Uzuv için vücudu tehlikeye atmamaktır. Bu şuna benzer:

     Üstünüze doğru kuduz bir köpek saldırıyor olsun!

     Siz de kendinizi korumak için tedbir almaya, 

     Kendinizi savunmaya hazırlanıyorsunuz.

     Tam bu sırada birileri diyor ki:

     Dur ne yapıyorsun? Bırak o köpekle uğraşmayı!

     Sen asıl onu yetiştirip senin üzerine salanla uğraş!

     İyi ama şu anda yapılacak şey; evvel emirde

     Köpeğin saldırısını def’ etmektir. 

     Yoksa parçalaması işten bile değildir.

     Yapılacak iş, dediğimiz gibi önce köpeği başından savmak,

     Sonra da bir daha bu duruma düşmemek için, 

     Köpeği kendisine musallat edenin üstesinden gelmektir.

     Ama dediğimiz gibi öncelikle yapılacak iş 

     Köpeğin saldırısından korunmaktır.

     İşte kimileri terör - terörist, anarşi - anarşistten dem vurulunca

     Hemen insanlık havarisi kesiliyor:

     Bırakın diyorlar sineklerle uğraşmayı da,

     Siz asıl sinek üreten bataklığı kurutmaya bakın!

     Evet bataklık kurutulmalı 

     Fakat her şeyden evvel yapılacak şey;

     O andaki tehlikeyi başımızdan savmak olmalı.

     Sonra da o mübareklerin dedikleri gibi işin kaynağına yönelmeliyiz elbette.

     İşte Türkiye’de bugün, 

     Aynı durum ve aynı mazeretle karşı karşıyayız.

     Yarısı doğru hakikatlerle oyalanıyor.

     Vakit kaybediyoruz.

     Oysa asıl olan öncelik, 

     Somut olarak karşımıza dikilen tehlikeyi savmak,

     Terör belasından kurtulmaktır.

     Sonra da dediklerine elbette kulak asmaktır.

     İki durum da ihmale gelmez.

     Yoksa aldanırız.

     Ve artık gerekeni yapacak imkândan 

     -Allah etmesin- ebediyyen mahrum kalırız.

     Beyler! Şüphesiz aldatan değiliz.

     Ama aldanan da olmamaya 

    Âzâmî dikkat ve özen göstermeliyiz.