Basra Körfezi Arabistan yarım adasının doğu sahilleriyle İran’ın güney batısı arasında kalan ve Hint Okyanusuna bağlanan Hürmüz Boğazına açılan bir iç deniz ya da körfezdir Basra. Türkiye’de bilinen adı öteden beri “Basra Körfezi” olsa da; Arap Körfezi ve İran Körfezi olarak ta bilinir.

Gün geçmiyor ki yıkıcı çevrelerin nefret dilleri zehrini kusmasın, alkışlamak yerine kösteklemeyi seçmesin.

Çamur at izi kalsın” mantıksızlığına naçar olan zavallıların, “Katar” iftiraları sosyal mezbahalarda artınca; bende, Müslümanın Müslüman kardeşinin ayıbını örtmesi şiarıyla bazı itikadı zayıf lara ufaktan dokundurmak istedim.

1970’ler ile birlikte bağımsızlığını ilan eden Arap yarım adasının yoksul inci avcıları bu gün neredeyse zenginliği paçalarından akan bir devlete dönüştü.

Müslüman bir ülkenin köklerine bağlı kalarak küresel de önemli işlere imza atması tüm İslâm âleminin gurur kaynağı olması gerekirken; içimizdeki sabetay kalıntılarının yaydığı ifrazat suları bulandırmak isteğinden başka bir şey değil.

Oysa Müslüman ayık olmalı, uyanık olmalı. Daha da önemlisi üç kuruşa ahiretini satmamalı.

Ama ne yazık ki; Gargat ağacı haramileri Müslüman toplumları birbirine kırdırarak oyalıyor, tek vücut olmasına izin vermiyor. Benim dindaşım da durduğu safı şaşırmış burnunun ucunu göremeyip o imansızların oyuncağı oluveriyor.

Mesele din kardeşini gözlemlerken sesinin ne nasıl gür çıktığı değil; kalbinin ne kadar ürperdiği ile alâkalıdır.

Hâsılı kelâm Katar çıkacağı arenada daha boy göstermeden linç edilmeye başlandı bile.

Futbolun aldatıcı sarhoşluğuyla beşiklerle sallanarak uyutulan içi hava dolu malayani uğraşları bir tarafa bırakalım ve Katarı ön yargısız tanımayı yeğleyelim.

Katar, özellikle Arap coğrafyasında müttefikimiz olan ender ülkelerden.

Şuan neredeyse Basra’daki tek dostumuz.

Daha çok Batı baskısıyla Katar-Türkiye ilişkilerini sindiremeyen Körfez ülkeleri kendi ilişkilerinin normalleşmesi için Katar’ın önüne 13 maddelik bir evrak koydu ve bunu uygulamasını istedi.

Bu maddelerden en önemlisiyse Katar topraklarındaki Türk üssünün kapanması olarak dikta edilmişti. (!) Fakat hanedanın bugünkü kurmayları kadim Sani ailesi dik bir duruş sergileyerek bu teklifi elinin tersiyle geri çevirdi ve iki ülke arasındaki dostluğa gölge düşürmedi. Bu jest ile iyice derinleşen ikili ilişkiler daha da perçinlendi.

Ülkemizde ve Dünya’da gün geçmiyor ki Katarlı işadamların yatırımlarına dair haberler yayımlanmasın.

Son olarak memleketimize Es-Sani’nin 15 milyar $’lık yatırım paketinin yankıları henüz dinmeden; AFAD’a yapılan dudak uçuklatıcı 265 milyon liralık bağışı ise bu millet dualarıyla karşılıksız bırakmadı.

Yıllar önce Denizcilik yaptığımız dönemlerde benimde kısa bir ziyaretim olmuştu bu diyara.

Mevsim geçişlerinin gözlemlenmediği, 7 ay yaz, 5 ay ilkbaharın hüküm sürdüğü eski Katarın farklı modernizasyonundan etkilenmemek elde değildi.

İlginç sakal kesimleriyle fark oluşturan yerli erkeklerin zenginliklerinden gelen öz güveni ile burunlarını birbirine sürterek selâmlaşmalarıysa alışılmışın dışındaydı.

Ülkedeki yerli halkı bir kenara koyarsak kozmopolit yapının hemen öne çıktığı bir memleket burası.

İşçi ve hizmet kesimi ya komşu Arap ülkelerden ya da uzak doğudan gelenler olarak ayrışıyor. Bu kalın çizgi plâzalar da ve çarşılarda daha belirginleşiyor.

Zenginliklerinden öte Katarlıların tutku derecesindeki Şahin kuşlarına olan merakı görmeye değer. Her taraftan getirilen farklı türlerdeki ehlileştirilmiş Şahinlerin onlar için bir cesaret ve gurur göstergesi olduğunu öğrendiğimde, bende elime eldiveni geçirip bir tanesiyle muhabbet kurmuştum.

İşin realitesine dönersek Anayasal Monarşiyle yönetilen Katarın bugünkü konumunu yakalamak için adam akıllı işler peşine düştüğünü anlarız.

Ülke yönetimlerinde yeryüzünde aynı ivmeyi hayata geçirebilmiş siyaset bilimci sayısı çok azdır. Bu manada Katar örneği balıkçılığı sıçrama taşı yaparak tavan yapmış bir marka olarak adını tüm dünyaya ezberletmiştir.

Devlet başkanları batının batıl ideolojilerinden uzak kalmayı başarmış, ata geleneği “Emir” ünvanını yücelterek üst makam saymış, bakanlar kurulu ve başbakana da hatırı sayılır yetkiler vermek suretiyle ülke yönetimini denetlemişlerdir.

Katar geçmişte Persler, Araplar, Osmanlılar ve İngilizler tarafından yönetildikten sonra, 19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren El-Sani ailesinin davetiyle Osmanlı idaresine geçmiş ve bölgeye hâkimiyetlerinden dolayı kaymakamlık payesi ile onurlandırılarak kendilerini yönetmişlerdir.

Fakat ne acıdır ki; 1915’te Osmanlı’nın zayıflamasıyla İngilizlerin insiyatifine düşen Katar Londra Anlaşmasını imzalamak zorunda kalır.

Artık Osmanlı askeri gücü ülkeden ayrılmak zorunda kalsa da; tarih meraklıları bilirler ki; bu dost ülke 1. Dünya Savaşında Osmanlı’ya ihanet etmeyen tek Arap aşiretinin kurduğu ülke olarak gönülleri fethetmiştir.

Arta kalan dönemde ise İngilizlerin sömürmesiyle Katar’ın yakasını yoksulluk bırakmaz. Uzunca bir zaman ekonomisini balıkçılık ve inci toplayıcılığı ile döndürmeye çalışır. Ne zaman Petrol ve Doğalgaz yataklarının varlığı keşfedilir; işte o zaman önlenemez zenginliğin ayak sesleri yankılanır.

Bugün gelinen noktada ise 25,3 trilyon m3’lük Dünyanın en büyük 3. Doğalgaz rezervlerinin sahibi olan patronlar kulübüne dönüşmüşlerdir.

Katar doğal gazın neredeyse tam kalbine oturmuş bir ülkedir. Dünya gaz rezervinin neredeyse %15’inden fazlasına sahipler. Bu verilere göre sadece mevcut enerjiyle 250 yıl sorun yaşamadan aynı hayat kalitesin de devam edebilirler.

Ancak kısa bir dönem ellerindeki doğalgazı başka hatlara taşıma konusunda lojistik sıkıntılar çekseler de; bu durumu uluslararası antlaşmalarla aşmayı bilmişlerdir.

Katar ayrıca 27 milyar varil civarında da petrol rezervine sahiptir.

Bu alanda da at başı gittiklerini atlamayalım. Son 10 yılda yakalanan %9’luk büyümeyle Dünyanın en hızlı gelişen devleti konumuna ulaştığı gerçeği de genel kültür olarak aklımızın bir köşesinde kalsın.

Ülkedeki yoksulluk, işsizlik ve enflasyon rakamları da son derece düşük.

Kişi başı milli gelir 70 bin $’ın üzerini zorlarken satın alma paritesi 120 bin $’ın üzerinde seyretmektedir.

Kendi vatandaşının asla alt kalibre işlerde çalışmadığı bir medeniyet burası.

Katarın refah düzeyi bakımından Dünya’nın en önde gelen ülkeleri arasında olduğunu söylersek abartmış olmayız.

Pe ki bu donanım nasıl açığa çıkarıldı?

Katar Emiri dünya çapında bir nakliyenin hayata geçmesi için sıvılaştırılacak teknolojiye yatırım yaptı ve ülkenin önünü açtı. Yani Petrol ve Doğalgazı işleyerek pazarlama anlamında son derece akilane işlere imza attı. Akabinde gelen paranın doğru değerlendirilmesiyle farklı sektörlerinde önü açıldı ve başarı hikâyeleri sıralanmaya başlayınca da Katar sermayesi aldı yürüdü kendini aştı.

Bazı lafazan çevrelerin böyle dev asa sermayelere karşı dudak bükmesine itibar eden biri değilim.

Katarın gücünün Dünya tarafından kabul görmesi İslâm âleminin de gurur vesilesidir. Unutulmasın yeryüzünde eski tarihlerden bu yana yönetimler her daim güçlülerin ellerinde ilerlemiştir. Bütün peygamberlerde önce güçlülerle mücadele etmişler, ezilenlerle birlikte olmuşlardır. Bugünde güçlü olanın kuralları koyduğu bir dünyanın hizmetkârı olduğumuzdan bu ritüel oldukça önemlidir.

Örneğin Katar Havayolları, El Cezire TV ve Dünya genelinde spora olan yatırımlar şuan ilk aklıma gelen milyon $’lık Katar sermayeleri.

Bugün İngiltere Premier Liginin %10’luk kısmı Katara aittir mesela.

Bu büyük bir prestijdir.

2022 Dünya Kupasının da Katar’da organize edildiğini zaten biliyoruz.

2022 FIFA Dünya Kupasına ev sahipliği yapacak olan Katar’a bu anlamda Türkiye’de omuz vermeye hazırlanıyor.

Güvenlik amacıyla görev almak için yola çıkan ada sınıfı korvetlerden TCG BURGAZ ADA adlı Gemimizde Katara ulaştı. Katar Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada “Emirlik Deniz Kuvvetleri, Um el – Havl Deniz Üssünde TCG BURGAZ ADA F-513 Gemisini karşılamıştır.” İfadeleri yer aldı. Açıklamada Türk Gemisinin Katar’da gerçekleştirilecek FIFA 2022 Dünya Kupası Kalkanı harekâtına iştirak edeceği kaydedildi.

Dünya Kupasını düzenlemeye hak kazandığı 2010’dan bu yana yoğun bir çalışma içine giren Katar’da hazırlıklar tamamlandı. Türk Polis Görev Gücü 2022’de Dünya Kupasında boy göstermeye hazırlanıyor.

Bu paralellikte ince bir dokunuşu da atlamadan geçmeyeyim. Ülkenin yetkin spor yönetimi bu organizasyonda kendilerini ziyaret edecek yabancı ülke taraftarlarına yönelik İslam’ı tanıtmak adına maçların oynanacağı yakın caddelere Efendimiz Hz. Muhammed (sav) (salat-ü selam ona olsun) hadislerini içeren bilgilendirici panolar asacağını duyurdu. Ne güzel takdir-e şayan hizmet gözeten çalışmalar bunlar.

Bir devletin en zor sınav zenginlik hâliyle bile yol göstericisini unutmaması en zoru olmakla birlikte; belki de fani dünya imtihanını da vermesi demektir. Rabbim yapılan her iyiliğin hatırına tüm Müslümanları gözetsin inşallah…

Ülke bugünlere gelinceye kadar dış politikada denge unsurunu iyi gözetmiş ve korumuş attığı tarafsız adımlarla da barışı şiar edinmiştir.

Sadece son dönemde” çokça kullandığı bağımsızlık dili ve Türkiye güzellemeleri yüzünden başı, kendini taklit etmeye çalışan Suudi Arabistan tarafından biraz ağrıtılsa da; BAE, İsrail, ABD, Bahreyn ve Mısır gibi ülkelere uyguladığı “Yumuşak Güç ” dokunuşlarıyla onların ateşini küllemeyi başarmıştır.

Türkiye ve Katar arasında 2014’de imzalanan “Yüksek Düzey Stratejik İşbirliği” Antlaşması ile iki ülke ilişkileri daha da derinleştirilmiş, bu kapsam da şer güçlerin tüm itirazlarına rağmen 2017’de Türkiye, Katarın başkenti Doha’da El-Rayyan Askeri Üssü’nü hizmete açmıştır.

Bu durum iki ülkenin diyaloğunu daha da geliştirdiğinden günümüze kadar iyi ilişkiler devam etmiştir.

Allah ümmetin tüm ülkelerini birbirine kıymetli kılsın inşallah…

Öte yandan yerli Savunma Sanayiimizi de imrenerek takip eden müttefikimiz, bu konuda da hem en büyük destekçimiz olmuştur.

Katar teslim aldığı Baykar Savunma ürünü Bayraktar TB2 SİHA sistemlerini halen Operasyonel olarak kullanmaktadır. Savunma Bakanlığının sitesinde yaptığı paylaşımdaki görüntülere dikkat edersek TB2 SİHA’larının atış faaliyetlerinde yer aldığını görürüz.

Orta İrtifa ve Uzun Menzil sınıfı İHA konseptine uygun geliştirilen Bayraktar TB2 Taktik İnsansız Hava Aracı Sistemi milli ve özgün tam otomatik uçuş kontrol özellikleri, 3 yedekli uçuş kontrol mimarisi, özgün seyrüsefer ve sensör fizyonuyla Dünya klasmanında en ileri teknolojik seviyede geliştirilmekte olan keşif ve gözetleme araçlarındandır.

Ukrayna’da aynı tip silahlardan satın almış zaman zaman savaşın seyrini kendi yönüne çevirmiştir.

Onlar (Katar-Ukrayna) daha birkaç yıl önce 15 Temmuz kalkışmasında hükümetimize destek vererek ilk geçmiş olsun mesajı yayınlayan ve ilk arayan devletler olarak gönülleri fethetmişlerdir.

O yüzden barış ve iyi niyet unsurlarının muhafaza edilmesi devletler bazında da olsa unutulmayacak hadiselerdendir.

Pe ki zengin insanın derdi olurda zengin ülkenin hiç derdi olmaz mı?

Elbette fani Dünya’nın imtihanı herkesin kapısına karargâh kurmuş bekliyor olabilir.

Katarın da şuan en büyük derdi; Yüksek refah seviyesinin getirisiyle kendi halkını uyuşturan aşırı alışveriş ve lüks düşkünlüğü olarak özetlenebilir.

Bu hâl ve gidişat yüksek perdeden dile getirilince ben de emin oldum ki; bu durum devlet erkânının uykularını kaçırıyor.

Özellikle hizmet sektöründe beden gücüne dayalı işlerin Uzakdoğulu işçilerle, nitelikli iş gücünün de Amerika ve Avrupa’dan sağlanıyor olması genç nüfusu tembelliğe sevk ediyor ve böyle bir rahatlığın girdabından kurtulamıyorlar.

Bu sızının halen bertaraf edilememesi yöneticileri yeni arayışlara iterken; özel yöntemlerin gençleri cezbetmesi için uğraşlar veriliyor.

Evet, Katarın en büyük derdi şuan yeniden ıslah edilmeye/kazanılmaya çalışılan gençliği olarak gündemden inmiyor.

İnsanın şaşırarak Allah başka keder dert vermesin (!) diyesi gelse de; bu öyle küçümsenecek bir dert değil.

Çünkü bir ülkenin geleceğinin yeniden kurgulanması ve zamana yayılıp olgunlaştırılması en az yarım asrı bulur. Bu ara zamanda ülkenin ivme kaybetmesine neden olabilir.

Bu durum bana büyük aile şirketlerinin kuşaktan kuşağa geçerken yaşadığı sancılı dönemleri anımsattı.

İşin içinde yoğrulmayan varislerin birbirine ters düşen düşünce yapılarıyla her tarafa çekmesinden kaynaklanan iş bilmezlik ve hasetlikler her şeyi bir anda alaşağı edebilir.

Doğru ve emin yaklaşımlarla çok dikkatli adımların atılması gerek.

Umarım Katar gençliği de çıkan petrole güvenmeden yeni alternatiflerin peşine düşer ve çağın gerekleriyle yarışır.

Umarım gönlümüzden geçenlerin iyi niyet temennilerinden öte olmadığı anlaşılmıştır.

Buyurun şimdi arkanıza yaslanın ve bel altı çalışmadan maçlarınızı seyredin.