Bir kere adını iyi koymalıyız. Başörtüsü türban değildir. Türkiye'de türban diye dillere pelesenk edilen şey, başörtüsü değildir. Türban; çoğu Hindistan'da ve az sayıda bazı bölgelerde yaşayan Sih dinine mensup erkeklerin başlarına koydukları şeyin adıdır. Mevcut Hindistan başbakanı türbanlı Dr. Manmohan Sing'tir. (Sih'tir) Hatta Sihler her yıl türban defilesi yaparak türbanlı erkeklere ödül verirler. Başörtüsü sorununa türban diye geçiştirmek bir nevi gündemi bir başka yöne çekip meseleyi karmaşık hale getirip, çözümsüz bırakmaktır. Başörtüsü ise dünyanın her yerinde stili, modeli, bağlaması, rengi ve deseni ne olursa olsun Müslüman hanımların başlarını kapattıkları şeyin adıdır. Hıristiyan Rahibe ve diğer din mensuplarının başlarını kapattığı şey tek tiptir ve bellidir. Dünyanın herhangi bir yerinde başörtülü bayan gördüğünüzde onun Müslüman olduğu kanaati hâsıl olur. Yani başörtüsü Müslüman hanımların bir sembolüdür. Başına bağlamayanlarda Müslüman'dır, elbette. Demek istediğim, başörtülü herhangi bir bayanı ilk gördüğünüzde onun dini nedenlerden dolayı başını kapattığı ilk hatıra gelen şeydir. Dolaysıyla başörtüsü olsa olsa dinin bir sembolü olabilir. Siyasi sembol diye tutturmak büyük bir haksızlıktır. Siyasiler şu veya bu şekilde istismar edebilirler. Bu ayrı bir şeydir. Başörtüsünü siyasi sembol görmek ayrı bir şeydir. Kaldı ki başörtüsü yeni bir şey değildir. Yüzyıllardan beri başlarını örten hanımlar dini hassasiyetlerinden dolayı örtünmektedirler. Hal böyle olunca başörtüsü bir insan hakkıdır. İnsan hakkı şu veya bu şekilde ortadan kaldırılamaz, gasp edilemez. Türkiye'de yıllardan beri tartışılan ve bir türlü çözülmeyen başörtüsü meselesi yüzünden binlerce bayanın okuma hakkı elinden alınmıştır. İnanç hürriyeti kanun ile koruma altına alınmasına rağmen, dini bir hak olan başörtülü hanımların tahsillerinin ellerinden alınması izah edilecek bir şey değildir. Türkiye'de halkının yüzde 99'u Müslüman olmasına rağmen ve başörtüsü de dini bir hak olmasına rağmen, başörtüsü yasağını akıl ile mantık ile izah etmek mümkün değildir. Türkiye'de dini kurum Diyanet İşleri Başkanlığı'dır. Diyanet İşleri Başkanlığı defaatle başörtüsünün bir Allah emri olduğunu ve Kur'an ve sünnet ile sabit olduğunu açıklamasına rağmen bazı aklı evveller ısrarla bunu görmezlikten gelmektedirler. Türkiye'de uygulanan başörtüsü yasağının bir benzeri dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bakınız Malezya, nüfusunun yüzde 60'ı Müslüman diğerleri gayri-müslim. Malezya bu meseleyi çoktan çözmüştür. İsteyen başını açabilmekte, isteyen kapatabilmektedir. Devletin herhangi bir müdahalesi yoktur. Başı kapalı olanı da başını açık olanda korumaktadır. Hiç birine, hiçbir şekilde baskı yoktur. Başörtülünün başı açık olana, başörtüsünden dolayı baskı ve şiddet uyguladığı duyulmamış ve görülmemiştir. Malezya'da başörtüsü diye bir mesele yoksa, Türkiye'de yüzde 99'u Müslüman bir ülkede bu meselenin esamisi bile okunmamalıdır. Yurt dışında başörtü meselesi sık sık gündeme gelmekte ve sorulmaktadır. Ancak onları tatmin edeci cevap vermekte zorlanmaktayız. Başörtüsü meselesini çözmenin vakti çoktan gelmiştir. Başörtülü hanımların üniversitede okuma hakkı siyasi iktidar tarafından derhal verilmelidir. Bu bir haktır. Hak iade edilmelidir. Kaldı ki iktidar ve muhalefet kanunla bir an hüküm altına almalıdır. Yapılan anketler ve kamuoyu bir an önce meselenin çözülmesi taraftarıdır. Bir avuç azınlığın hale meselenin çözülmemesi için gösterdikleri çabayı anlamak mümkün değildir. Yaklaşık çeyrek asırdan beri yoğun bir şekilde tartışılan ve iktidarları bile alaşağı eden başörtüsü meselesi bir an önce çözülmelidir. Başörtülü hanımlar okullarına birinci sınıf vatandaş olarak rahatça gidebilmelidir. Gerisi laf-o güzaftır. [email protected]