Çevre ülkelerde, bilhassa Suriye ve Irak topraklarında yuvalanan Haçlı beslemesi PKK ve onun türevi terör örgütleri onlarca yıldır “vur kaç” taktiğiyle ülkemizde yüzlerce, hatta bini aşan eylem yaptı, can aldı. Özal döneminde Suriye’de “terörist inlerine dair” ciddi keşifler yapılmasına karşılık, teçhizat gücümüzün yetersizliğinden dolayı operasyon emrinin uygulanamadığını, o dönemin önemli devlet adamlarından Mehmet Keçeciler bizzat anlatmıştı. Hamdolsun, bugün Türkiye milli imkânlarla ürettiği donanımlarla “terörist görünümlü düşmanlara” kan kusturuyor.

PKK’nın yuvalandığı, lojistik ve sair ihtiyaçlarını barındırdığı Kandil ve civarına yönelik TSK operasyonlarına geçen hafta Pençe Kartal-2 harekâtıyla devam edildi. Gara bölgesinde operasyonun sonuna gelindiğinde yüzde 60 eğimli, karadan ve havadan müdahale şartlarına kapalı bir bölgedeki mağarada PKK tarafından alıkonulan TSK ve Emniyet mensubu on üç vatan evladının şehit edildiği anlaşıldı.

Strateji ve güvenlik uzmanları tarafından “Mağaranın konumlandığı bölgenin profesyonellerce keşfedilip kullanılabileceği” yorumunu es geçmemek lâzım. Evet, işin müsebbibi PKK’dır ve fakat onların akıl hocalığını, kılavuzluğunu yapanların artık sahada bizzat rol almaya başlamış olmaları da muhtemeldir.

Şehit haberleri gündeme düştükten sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sosyal paylaşım ağlarından yayınladığı mesaj devletin terörle mücadeledeki kararlılığının yanında, yaşanan acısının desibelini de gösteriyordu:

“6 yıl önce PKK tarafından kaçırılıp Kuzey Irak'ta alıkonulan 13 evladımız, alçakça, kalleşçe Şehit edildi.

Bunun üzerine hala PKK'yı aklamaya çalışan pislikler var. PKK ile aynı açıklamaları yapmaktan utanmayan, aynı yalanlara sahip çıkan haysiyetsizler var.

Evlatlarımıza ve ailelerine çektirdiklerinin hesabı soruldu, sorulacak.

Murat Karayılan'ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek bu Millet ve Şehitlerimiz yüzümüze tükürsün” diyen Soylu bu sözleriyle milletin hislerine tercüman oldu. Zira diplomasinin “nabza göre şerbet misali” sözlerine yüreklerin tahammülü de kalmadı.

Devletin onları unuttuğunu söylemek vicdansızlık olur; fakat altı yılda kurtarılamamış olmaları üzücüdür. 

**

PKK’DAN MEDET UMAN SİYASETÇİLER Mİ VAR?

Kuzey Irak’tan gelen acı haber üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yayınladığı mesajda “Gara bölgesinde hain terör örgütü tarafından kaçırılan ve alçakça şehit edilen masum vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, aileleri ve yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun” dedi.

CHP cenahından, İBB Başkanı İmamoğlu da dâhil bütün mesajlarda “Gara bölgesinde terör örgütü tarafından şehit edilen 13 vatandaşımıza…” denildi ve katliamın PKK tarafından yapıldığını ifade eden bir cümle kullanılmadı.

PKK’ya sırtını yaslamakla övünenlerle iyi ilişkiler içinde olma gayretindeki siyasetçilerin, kimlerle yoldaşlık etmeye çabaladıklarını ölçüp tartma zamanı geçmektedir. Bundan sonrasına özür kifayet etmez.

**

EVSİZİN SOKAK GÖRÜNTÜSÜNE İÇİNİZ NASIL ISINDI?

Geçen hafta evsiz, sokakta yatan bir vatandaşın ayakucunda bir sokak kedisiyle aynı karton üzerine kıvrılıp uyuduğu görüntüler bazı haber kanallarında “Yürek ısıtan görüntüler” olarak sunuldu. Oysa kış günü yokluktan sokakta uyuyan bir vatandaşın varlığı “içimizi üşüten” bir görüntüdür.  Yanına bir kedinin sokulmasıyla bunu “iç ısıtan görüntüye” çevirmek aşırı iyimserlik ve gerçeği görmemektir. Haber dili bazen incitici olabiliyor ve bu sunum tarzı halk arasında hiç de hoş karşılanmıyor.

**

İNSANIN İÇİNİ BÖYLE GÖRÜTÜLER ISITIR

“Devletin doğuyu ihmal ettiği” şeklinde bir söylem yıllardır dilden dile dolaşır. On beş yıl kadar evvel bir dost meclisinde Devletin Doğu illerine Orta Anadolu’nun kimi bölgesinden çok daha fazla hizmet götürdüğünü savunmamız üzerine aramızda bulunan Kaymakam dostumuz muhalefet etmişti. Kadere bakın ki o Kaymakam bir süre sonra ücra bir doğu vilayetine tayin edildi. Birkaç ay sonraki telefon görüşmemizde biz sormadan “Siz haklıymışsınız. Buralardaki asfalt kalitesi bile Anadolu’nun birçok şehrinde yok” demişti.

Hafta sonunda Van'ın Gevaş ilçesine bağlı Çığlı mezrasında yaşlı bir hasta, yoğun kar yağışı sebebiyle ambulansın ulaşamadığı evinden helikopterle alınarak hastaneye götürüldü. Oysa kötü hava şartlarında helikopterin havalanması büyük risktir. Hele de dağlık ve karla kaplı bir alana iniş seviyesinde alçalması profesyonel pilot işi olduğu kadar gözü karalık da gerektirir.

Yürekleri ısıtan doğru görüntü Gevaş’ta hasta vatandaşı çaresizliğiyle baş başa bırakmayıp, hangi zorluklar aşılarak hastaneye yetiştirildiğini gösteren görüntülerdir.

** 

ELLER AYA BİZ YAYA SÖZÜ TARİHTEN SİLİNECEK

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Uzay projesinin muhalif çevrelerde hafife alınıp alay konusu yapılmaya çalışıldığı görülüyor. İşi patates soğana, market raflarına indirgeyip siyaset üretme girişimlerinin milli duruşla bir miskal dahi ilgisi yoktur. Dünyanın gelişmiş ülkeleri uzaya üs kurarken, kendi ülkesinin bu tür girişimde bulunmasını eleştirme gafletinde bulunanların bilmesi gerekenler var. Yeni nesil akıllı araçların yollarda güvenle seyahat edebilmeleri, hava araçlarının özgürce uçabilmeleri, savaş halinde füzelerin hedeflerini kusursuzca vurabilmeleri uzayda kurulacak merkezlerden kontrol edilmek zorundadır.

Haberleşme sistemlerinin, dünya gözlem haritalarının uydudan takip edildiği bir çağda, uzayda olmayı reddetmek Mustafa Kemal’in “İstikbal göklerdedir” sözüne de ters düşmektedir. İnsanoğlu ayda ve diğer gezegenlerde maden arayışına yönelmişken Türk Uzay Aracının Aya sert iniş yapıp çakılması, yani sabitlenmesi, yörüngeye Türk uydularının oturtulması Türkleri niye rahatsız eder ki? Kendilerini Uzay Ligi’nin tartışmasız şampiyonu ilan edip Dünyaya jandarmalık yapmaya yeltenen kirli devletler dururken; değil mi ama?

**

BİZİM MUHALEFETE SORSANIZ SAĞLIKTA DÖKÜLDÜK!

Hollanda'da televizyon kanalı kendi ülkelerinde koronavirüs aşısı uygulamasında başarısızlıklar yaşandığını anlatan bir haberi verirken Türkiye'yi örnek gösterip sağlık ekiplerinin Doğu Anadolu illerinde ağır kış şartlarına rağmen en ücra yerlerdeki vatandaşlara ulaşıp yeni tip koronavirüs aşısı uyguladığını yayınlamış. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’da Hollanda televizyonunun görüntülerini sosyal mecralarda paylaşarak “Bu ülkeyle gurur duymak için çok nedenimiz var” dedi.

Evet, bir yıla yakındır yoğun kısıtlamalarla dolu bir süreç yaşıyoruz. Ama dünya genelinde var olan salgının başka ülkelerde bizden daha iyi kontrol altına alınabildiğine dair henüz bir bilgi yok. Buna rağmen bizim muhalif cenah hükümeti eleştirmek isterken “Salgın sürecinin iyi yönetilemediğinden” dem vuruyor ya… İşte o an bütün güvenilirliklerini yitirdiklerini halen fark edemediler.

**

FAHİŞ FİYATLARA KARŞI ACİL TEDBİRLER ALINMALI

Tüketiciye telefondan tablete, hatta temizlik robotuna kadar pek çok teknolojik alet sunan Çinli TCL Mobil firması yılın ikinci çeyreğinde Türkiye’de üretime başlayacağını ve bunun maliyetleri yüzde 25-30 civarında azaltmasıyla son kullanıcı fiyatlarının da düşeceğini açıkladı.

Oysa biz, Türkiye’de üretilen ürünlerin daha pahalıya satılmasına ne de çok alışmış, alıştırılmıştık! Bir toplantıda şeker fiyatlarının ithal ürünlere oranla çok pahalı olduğunu savunan bir konuşmacıya, “Bu, Türk tarımını baltalamak isteyenlerin fiyat oyunudur. Daha ucuza şeker satılırsa çiftçi batar” diye cevap verilmişti.

Tahıl ambarı Konya kendi tarlalarından yetişen buğdayı dış ülkelere ihraç ederken, üçüncü sınıf buğdaydan yapılan ekmek birinci sınıf fiyatına yakın satılıyor. Keza süt ürünlerinden sıvı yağa kadar pek çok yerel marka da fiyatlar aldı başını gidiyor. Durdurabilene aşk olsun.

Tam da bu arada Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Bülent Tunç, “Üreticinin fiyatları geçen seneyle aynı seviyede duruyor. Bugün en pahalı kıyma 50 Lira olması gerekirken market ve kasaplarda afaki fiyatlar görüyoruz. Bunun sebebi üretici değildir” diyerek önemli bir tespitte bulundu. 

Çinli firma, Türkiye’de üretim yapmakla son kullanıcı fiyatlarını yüzde 30 oranında düşüreceğini vaat ederken; Et Üreticileri Birliği “Bizim fiyatlarımız artmadı” derken, tarlada ziraat yapan çiftçi pazar-market fiyatlarına bakıp “Benden üç-beş kuruşa almışlardı” derken; sahi bize bu kazığı kim atıyor! 

Hükümet bu konuda elini çabuk tutup, herkesin paşa gönlünce zam tayini yapmasının önünü kesmelidir.