BAŞKANLIK SİSTEMİ
“Bizde uzun yıllardan beri, gündeme gelen her problemin çözümü için veya herhangi bir konuda sıkıntılı duruma düşüldükçe, önce sistem mi, yoksa insan mı münakaşası yapılmadan ve konunun üzerinde gereği kadar düşünülmeden, hemen sistem arayışlarına girmek alışkanlık haline gelmiştir.”
(a.g.e. s.5)
“Sistem arayışları yıllarca devam etti. I. Meşrutiyet sonrası uzun yıllar durmadan meşrutiyet deniyor ve II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesi ile her problem çözülecek zannediliyordu. II. Abdülhamit gitti. II. Meşrutiyet ilan edildi, işler büsbütün karıştı. Hâdiseler hızla gelişti. Önce Balkan Savaşı, sonra Birinci Dünya Savaşı ve İmparatorluğun parçalanması. Sistem arayışları devam etti ve sonunda cumhuriyet idaresinde karar kılındı. Cumhuriyet ama, nasıl cumhuriyet? Önce tek parti ve CHP kuruldu. Sonra çok partili sistem arayışları...Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası; olmadı. Serbest Cumhuriyet Fırkası; o da olmadı. Demokrat Parti ve diğer partiler. Sonuç olarak çok partili sistemde karar kılındı. Kılındı ama, bu defa da sisteme en son tesir edecek olan insanların parlamentoya girmeleri ile ilgili seçim kanunları üzerinde gerekli anlaşmalar yapılamadı. Dolayısı ile de 1946'dan beri hemen her seçimden önce seçim kanunları durmadan değiştirildi ve biraz da bu kanunların sonucu olarak istikrar sağlanamaz, demokrasi iş göremez hâle geldi.” (a.g.e. s.9 - 10)
“Evet kargaşadan bir türlü kurtulamıyoruz: Devletle vatandaşlar arasında kargaşa, devletin kurulları arasında kargaşa, partiler arasında kargaşa, sokaklarda kargaşa ve en son başkanlık sistemi
ile ilgili kargaşa...Evet, yeni ve değişik gibi gösterilen, aslında eskimiş ve bayatlamış olan sistem münakaşalarından biridir başkanlık sistemi...
“Politikacıları dinliyorsunuz, gazeteleri ve dergileri okuyorsunuz, televizyon kanallarındaki yeni moda açık oturumları seyrediyorsunuz, hemen herkes başkanlık sistemi diyor, kimisi lehte kimisi aleyhte. Lehte olan neye dayanıyor, karşı çıkan hangi delilleri ortaya koyabiliyor? Dünkü politikacı da, eski belediye başkanı da, çiçeği burnunda milletvekili de, yaşını başını almış profesör de taraflardan biri. Ancak lehte ve aleyhte olanlar içinde ne yeteri kadar bilgisi olan, ne de konu ile ilgili araştırma veya kitabı bulunan tek kişi var. Konu önemli, üzerinde konuşan çok ama düşünen yok. İddialar çok, söylenenler karışık, en önemlisi ise, hiç kimse içinde bulunduğumuz sistemin, yani parlâmenter sistemin üzerinde durmuyor, düşünmüyor. Eksiğimiz nedir, fazlamız nerededir, yılların tecrübesi ile yanlış ve doğruların değerlendirmesi gündeme ne zaman gelecek şeklindeki soruları sormuyor. Bu sistem sanki bütün dünyada eskimiş, çürümüş, bitmiş gibi bir havanın, bir yanlış değerlendirmenin içindeyiz. Başkanlık sistemi ile parlâmenter sistemin modern dünyadaki yerleri, tatbikat çeşitleri ve karşılaştırmaları ile ilgili konuları konuşan yok. Bu hususlar üzerinde düşünen yok. Hele başkanlık sisteminin Türkiye için uygun olup olmadığını araştıran, bu fikri ortaya atanların geçmişleri ve şahısları üzerinde duran, en önemlisi de fikrin ortaya atılış şeklini, zamanını ve gayesini değerlendiren hiç yok.” (a.g.e. s.10-11)
“Özetle ifade etmek gerekirse bu sistem, yasama yürütme ve yargı organları veya kuvvetleri arasında sert ayrılığa dayanan temsilî idare şeklidir...Sistemin parlâmenter sistem gibi, uzun bir geçmişi ve tedricî olarak gelişmesi diye bir durumu mevcut değildir. Çünkü sistem, Mayıs 1787'de Philadelphia'da toplanan, ABD kurultayında hazırlanan ABD Anayasası ile, âdetâ birdenbire veya bir anda oluşturulmuştur. Sistem, biraz da ABD'nin kuruluş yıllarında, belli sıkıntıları içinde ve devletin devlet olmasını sağlamak gayesi ile hazırlanmış, o günlerin şartlarına göre ve sadece ABD için meydana getirilmiştir.” (a.g.e. s.13)