Basınımız Kıbrıs konusunda neden suskun?

Abone Ol

Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs'ın türlü uluslararası oyunlarla tamamen elde çıktığı bir dönemde, dönemin dışişleri bakanının "Bizim Kıbrıs gibi bir davamız yoktur"dediği bir ortamda, "Kıbrıs Türktür!" şahlanışını yaratan, Kıbrıs'ı milli bir dava haline getiren Hürriyet gazetesi onun Cennetmekan sahibi Sedat Simavi'ydi.
İki yıllık bir aradan sonra, BM, ABD ve AB'nin araya girmesiyle, Kıbrıs'ta toplumlararası görüşmeler yeniden başladı, başlatıldı.
 ABD ve AB, Birleşmiş Milletler üzerinden iki tarafa da baskı uyguluyorlar; "Bu işi bitirin" diyorlar.  
2004'te Kıbrıs'ın tamamını temsilen AB üyesi yapılan Rumların Türklere ödün değil, haklarını bile vermeye niyetleri yok. Ekonomik kriz içinde olsalar dahi, AB'nin ve ABD'nin, eskiden olduğu gibi,  kendilerini destekleyeceklerini biliyorlar. Şu anda AB 2004'te yaptığı ikiyüzlülüğünü örtmek, ABD de Kıbrıs'ın güneyinde 12. Afrodit Parseli'nde keşfedilen 100 milyar dolarlık doğalgaz yataklarının işletme hakkı peşinde.
Bu koşullarda başlatılan toplumlararası müzakelerde Türk tarafını da Türkiye'yi de çok zorlu bir süreç bekliyor. Kıbrıs Türkü ve Türkiye Kıbrıs'la ilgili haklarını koruyabilmek için yalnız Rumlarla değil, AB ve ABD ile de mücadele etmek durumunda. Kıbrıs Türkü'nün de Anadolu Türkü'nün de davanın arkasında olduğunu haykırması gereken bir süreç yaşamaktayız. Tarihte hiçbir zaman Helen adası olmayan Kıbrıs'ta Türkler, "Birleşik Kıbrıs" uğruna haklarından ve devletlerinden vazgeçirilmeye, Rumların insafına sığınmaya zorlanıyorlar. Allah, başta Kıbrıs Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu olmak üzere, Kıbrıs Türkü'nün yardımcısı olsun.

MİLLETİN ARKASINDA DURMADIĞI BİR DAVA KAYBEDİLMEYE MAHKUMDUR

Böylesine önemli bir sürecin başladığı bir günde (11 Şubat 2014), gaztelerimizin hiçbirinin bu konuya değinmemesi düşündürücüdür.  
Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs'ın türlü uluslararası oyunlarla tamamen elde çıktığı bir dönemde, dönemin dışişleri bakanının "Bizim Kıbrıs gibi bir davamız yoktur"dediği bir ortamda, "Kıbrıs Türktür!" şahlanışını yaratan, Kıbrıs'ı milli bir dava haline getiren Hürriyet gazetesi onun Cennetmekan sahibi Sedat Simavi'ydi. Bu şahlanış sayesinde milletin desteğini arkasına alan Menderes Hükümeti ve dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu (mekanları Cennet olsun) Londra ve Zürih anlaşmalarıyla Kıbrıs konusunda "garantör devlet" statüsü elde etmişti. 1974'te, Türk tarihinin olumlu yönde bir kırılışı olan Kıbrıs Barış Harekatı, bu anlaşmalardan doğan hakkımıza dayanılarak yapılabilmişti.
Türk'ün Kıbrıs'taki haklarının tapusu sayılan Londra ve Zürih anlaşamlarından doğan garantörlük hakları, iki toplum arasında, çözümle ilgili bazı temel prensipler ve parametreler içeren yedi maddelik ve diplomatik dil tuzaklarıyla dolu bir "ortak deklerasyon" çerçevesinde başlatılan müzakerelerde tarihe gömülmek isteniyor.
Basınımız suskun; tarihimizin böylesine önemli bir sürecini görmezden geliyor. "Birleşik Kıbrıs"ı hedefleyen görüşmelerin başladığını duyuran birkaç köşe yazısı da, "Bu fırsatı kaçırmayalım" havasındaydı. 7 maddelik (8. boş) "Ortak Metin"in içerdiği diplomatik dil tuzaklarından, 1960'ta yaşanan Birleşik Kıbrıs deneyiminin acı sonuçlarından, "Kanlı Noel"lerden söz eden yoktu! Kıbrıs Türkü, 1960 deneyiminde olduğu gibi, Rumların fiili baskılarına uğradıklarında, federasyondan ayrılma hakları yok. Bu, kıbrıs Türkü'nün Rumların insafına terk edilmesi değil midir?
Kağıt üstünde anlaşma 1960'taki ortak devlette de vardı, ama "Kanlı Noel" o anlaşma çatısı altında yaşandı. Görüşmeler sonrasında ortaya çıkacak anlaşma metnini çokiyi irdelememiz, hatta olası sonuçları şimdiden tartışmaya açmamız gerekiyor.
Görüşmelerin başladığını duyuran Çarşamba günkü gazetelerde de, "Muhteşem Yüzyıl"da Şehzade Mustafa'nın boğulma sahnesi manşetlerdeydi, ama Kıbrıs Türkü'nü "Birleşik Kıbrıs" çatısı altında boğmayı hedefleyen görüşmeler tek sütun veriliyordu..
Milletin arkasında durmadığı her dava kaybedilmeye mahkumdur. Aklımızı başımıza alalım; Türkiye'nin güvenlik sınırları, siyasi sınırlarının çok ötesindedir ve Kıbrıs, hem Kıbrıs Türkü'nün hem de Anadolu Türkü'nün güvenliği açısından çok önemlidir.  
Basınımız Kıbrıs konusunda neden suskundur, anlayabilen var mı?