TBMM - 10 Ocak Çalışan  Gazeteciler Günü dolayasıyla Parlamento Muhabirleri Derneği'ni ziyaret eden TBMM Başkanı Cemil Çiçek, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Kamu Başdenetçisi (Ombudsman) Ömeroğlu hakkında gazetecilerde çıkan hususlar olduğunu, ilgili savcı ile görüştüğü yönünde ifadelerin olduğunu anımsatan Çiçek, konuyla ilgili şunları söyledi:

"Bunları okuduktan sonra, Meclis'e bağlı görev yaptığı için bir inceleme başlattım. Kamu Başdenetçisi kendisi de talep etti. İlk defa böyle bir durum söz konusu olduğu için incelemeyi kim yapacak, nasıl yapacak, hangi usule göre yapacağız. Kanuna baktık, inceledik, incelettik. Kanun hazırlığında rol almış öğretim üyeleriyle görüştük. Başkaca hukukçular ve hukuk makamları var görüştüğümüz. Bir şeyi unutmuşuz veya  unutmamışız da bunu öngörmemişiz. Kamu Başdenetçisi ve denetçiler, suç teşkil ettiğinde bir fiili işlediklerinde bunun nasıl soruşturulacağı belli ama disiplin soruşturması kanunda yok. Ya öngörmemişiz ya unutmuşuz ya da böyle bir görevi yapacak birinin disiplin suçu işleyeceği konusunda inancımız yok. Böyle bir suç işlemez diye düşünmüş olabiliriz ama baktığımızda böyle bir durum var. Demek ki bazen ihtiyaçları yeteri kadar öngöremiyoruz veya eksik kalıyor. Değişik sebeplerden dolayı kanunlarda değişiklik yapmak gerekiyor."

Çiçek, inceleme sürecinin nasıl işleyeceği sorusuna, "Evvela incelemeyi başlattık biz. Bunun usulüyle ilgili de araştırma yapıyoruz. Süreç başlamış oldu. Yanlış bir şey yapmamaya çalışıyoruz" karşılığını verdi.  

Ömeroğlu'nun da kendisinin de aynı yönde talebi olduğunu bildiren Çiçek, "Çarşamba gece geldim, Perşembe gazetelere baktım, bu arada kendisinin de talebi geldi" dedi. 

İnceleme gerekçesinin sorulması üzerine Çiçek, Kamu Başdenetçisi'nin TBMM adına faaliyet yaptığını hatırlatarak, "Kendisinin 'Meclis'in yıpranmasını istemem, bu işi inceleyip, iddiaların hiçbiri doğru değil, yanımda şahitlerim var.' Dilekçesinde yazdığı hususlar var. 'Ben iddia edildiği gibi görüşmem, konuşmam yok ne kendim adıma ne başkası adına yapmadım. Meclis ile ilgili bundan dolayı bir bıkıntı olmasın, inceleyin, araştırın' diyor. Bu da medeni bir taleptir" ifadelerini kullandı. 

Çiçek "Bursa'ya gidip Öz ile aynı ortamda bulunmuş mu?" sorusuna, gazetede yazılanlar dışında bir şey bilmediklerini belirterek, "İncelemeyi yaparsak onu dinler arkadaşlarımız, öbür taraftan Sayın Öz veya başkaca bilgisi olanların bilgisine başvurur, dedi mi, demedi mi, görüştü mü, görüşmedi mi, bu olayı araştırır ve gündemimizden çıkarırız. Yoksa 'dedim ki, dedi' ile 3-5 ay uğraşırız, sonra yine sorarsınız. Siz sormadan ön almış olduk" diye konuştu. 

"Herkesin bilgi kaynağı basın"

Gazetecilerin gününü kutlayan Çiçek, çağdaş toplumlarda ve demokrasilerde basının önemine değindi.  Çiçek, bu önemin her geçen gün daha da arttığını vurguladı. Demokrasilerde insanların tercih ve kararlarının büyük ölçüde belli bir bilgiye dayalı olduğunu anlatan Çiçek, Türkiye ve dünyada ne olup bittiği konusunda herkesin bilgi kaynağının büyük ölçüde basın olduğuna işaret etti. 

Basın ile politikanın yan yana ve iç içe, beraber yaşadığını, birinin diğerinden etkilenen iki ayrı alan olduğunu belirten Çiçek, şöyle dedi:

"Siz olmadan biz olamayız, biz olmadan da siz olamazsınız. Haber ve manşetlere bakıldığında yüzde 90 siyasi demeçlerden oluşuyor. Bu nedenle ortak kaderi paylaşıyoruz. Basın özgürlüğü önemlidir. Türkiye'de bugün özgürleri çok konuşuyoruz, ona vurgu yapıyoruz, bu doğrudur ve böyle olması lazım. Ama özgürlükler ile beraber sorumlulukları da hatırlamak gerekir. Geçmişte Türkiye özgürlük- güvenlik dengesini kuramadı. Güvenliği öne çıkardık, özgürlüğü ihmal ettik. Şimdi o dengeyi kurmaya çalışırken, bu defa özgürlüklük- sorumluluk dengesini oturtamadık. Özgürlük sorumsuzluk anlamına gelmiyor. Topluma, insana, insanlığa karşı özgürlüklerimizi kullanırken sorumluluklarımız da var. İkisini dengede tutmak gerekmektedir. Özellikle bilginin doğruluğu anlamında sorumluluk meselesi önemlidir. İnsanlar karar verir tercih yaparken sizin yazdıklarınızı büyük rol oynuyor. O nedenle bilgi ne kadar doğru, sağlıklı ve teyit edilerek yazılı hale gelirse özgürlüklerin kullanımı ve insan onurunun korunması için önemlidir." 

Gazete patronlarına çağrıda bulunan Çiçek, "Kışta kıyamette bu kadar zaman sizin müssesenize hizmet vermiş insanları bir kalemde meslekten çıkarıp atmayın. Bu doğru değil. İşin hukuk, tazminat boyut var ama bir de insani boyutu var. İnsani boyutu daha üstün tutsak daha iyi olacak" dedi.

PMD Başkanı Göksel Bozkurt da Parlamento muhabirlerinin Meclis'in kurulduğu günden bu yana görev yaptığını ve sokaktaki insan adına Parlamento'ya ayna tuttuklarını belirterek,  zaman zaman bu aynayı çatlatmak isteyenler olduğunu ancak PMD'nin  basın ve ifade özgürlüğünü taçlandırarak görevini sürdürdüğünü, bundan sonra da bundan taviz vermeden çalışmalarını sürdüreceğini söyledi. Bozkurt, basın ve ifade özgürlüğü engellerinin ortadan kaldırılması, çalışanların iş güvencesi konusunda da eksiklikler ve  bazı yasalarda değişiklik önerileri olduğunu kaydetti. 

Anayasa'ya aykırılık iddiası

Çiçek, HSYK ile ilgili düzenlemenin de yer aldığı yasa teklifinin Anayasa'ya aykırı olduğu eleştirilerinin sorulması üzerine, TBMM İçtüzüğü uyarınca bir tasarı veya teklif komisyonlara geldiğinde önce anayasaya uygunluk ve aykırılık açısından değerlendirildiğini hatırlatarak, "Hele hele böylesine önemli bir konu hiç şüphesiz ki Adalet  Komisyonu değerlendirmeyi Anayasa açısından yapacaktır. Bugün de öyle yapılacaktır. İçeriğiyle ilgili son halini görmek gerekecektir. Teklif olarak gelmiştir, Hükümet bunların neresine katılıyor, neresine katılmıyor, Komisyon'da müzakeresi yapılacak, son şeklini görmek gerekecek. Ama Anayasa'ya uygunluk ilk önce incelenecek konudur" dedi.

Bu haliyle teklifi nasıl değerlendirdiği sorusuna Çiçek, "Komisyondan çıksın, ondan sonra gerekiyorsa değerlendirme yapalım. İşin başında Meclis Başkanı olarak buradaki müzakerelere yön vermiş gibi oluruz, bu çok doğru olmaz. Çünkü bizim Meclis uygulamalarımızda idari kısımlar hariç, her konuda yetkili olan komisyonlar ve Genel Kurul'dur. TBMM Başkanı olarak 'Anayasaya uygundur veya  aykırıdır' diye ifadede bulunacak olursa, o zaman bugün yapılacak müzakerelerin bir ölçüde anlamı kalmayabilir,  yönlendirmiş oluruz" karşılığını verdi. 

Her kanun tasarı ve teklifi üzerinde tartışma yapılmasında fayda olduğunu belirten Çiçek, herkesin görüşünü açıkça söyleyeceğini, Komisyon üyelerinin bundan istifade edeceğini, gerekiyorsa uzman ve ilgili kurum ve kuruluşların davet edilip görüş alabildiğini ve buna kadar hep böyle yapıldığını söyledi. 

Soruşturmanın gizliliği

Çiçek, "17 Aralık sonrası kaygılarınızı dile getirdiniz. Düzenleme böyle yasalaşırsa, aynı kaygılar devam edecek mi?" sorusuna karşılık şöyle konuştu:

"Ben daha önceki açıklamamla ilgili bir üzüntümü ifade edeyim; Ben o gün Türkiye'de yürürlükte olup da yeteri kadar hassasiyetle uygulanmayan, dikkat edilmeyen 3-4 kanun maddesinden bahsettim ama sadece 138 öne çıktı. Ama güncel konu Anayasa'nın 138. maddesinden çok daha önemli CMK 137. maddesiydi, yani soruşturmanın gizliliğiydi. Bakın bu gizlilik üzerinde çok fazla durulmadı. İnsan onurunun en fazla zedelendiği alan budur. Soruşturmanın gizliliğin riayet edilmediği için insanların birkaç günlük soruşturma ve gözaltı içinde hayatları kararıyor, itibarları ortadan kaldırılıyor, onurları zedeleniyor, aileleri perişan oluyor. Sonuçta 2-3 yıl sonra beraat etmiş olsalar bile, bunu kimse hatırlamıyor. Soruşturmanın gizliliğine riayet edilmediği için  önyargılarla insanları perişan ediyoruz. Bunun üzerinde yeteri kadar durulmadı, bundan özgünüm. Bir haber yazıldığı zaman konuşma metni yazılırken bağlamından koparılarak aradaki cümleler çıkarıldığında çok anlamsız hale geliyor.

Diğeri, adil yargılamayı etkileme... İnsanların vicdanı nasıl oluşacak, kararı verecekler işin başına eksik, yanlış bilgiyle, o kadar çok  propaganda ve kampanya yapıldığında hakim ve savcı da bu toplumda yaşıyor, bunların tesiri altında kalmayacaklarını kim söyleyebilir. Hepimiz kalıyoruz. Bir haberi dinlediğimizde bunun etkisi uzun süre devam ediyor, daha sonra bu yazılanlara atıf yaparak fikrimizin doğruluğunu ispat etmeye çalışıyoruz. Ben o gün TCK'nın 288. maddesinden de söz ettim., yine yer almadı. Hukuku uygulayanlar, hukuka en evvel  kendileri riayet etmeli. Her yasanın, her değişiklik Meclis'ten çıkarken yasa koyucunun iradesi, muradı ve beklentisi  var. Onu gözardı ederek uygulayanlar kendi muradını uygulama sahasına aktarırlarsa, yasa koyucunun arzu ettiği şey değil de uygulayanın kendi düşüncesi uygulamaya egemen olacaksa, bu yasaları çıkarmanın da anlamı yok.

İdari Yargılama Usul Kanunu 27. maddesi var; idarenin görüşü alınmadan- çok çok istisnai hallerde- yürütmeyi durdurma kararı verilemez. Veriliyor mu, verilmiyor mu, bunlara bakmak lazım. Meseleyi bu çerçevede değerlendirmeliyiz. Hepimiz hassas ve dikkatli olmamız gerekiyor."

"Benden çok fazla siyaset yapıyor"

Çiçek, "HSYK'nın açıklamasında Kurul'un siyasallaşacağı, Adalet Bakanı'na bağlanacağız ve yürütmenin uzantısı olacağı ifade ediliyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna, "3 Ocak'ta yaptığım toplantıda bir kavramın üzerinde durdum, ilginizi çekiyorsa siz de durun, üniversitelerimizin ilgisini çekiyorlarsa, doktora ve master programlarına koysunlar. Türkiye'de kayıt içi ve kayıt dışı siyaset var. Kayıt dışındaki siyasetten bize ne kalıyorsa, biz onu yapıyoruz. Bu siyaseti yapanların içinde Anayasal kurum ve kuruluşlar var. Geçmişte de oldu, bugün de oldu. Görevi siyaset olmadığı halde takındığı tavrı, sıfatı, ideolojiisi, siyasi görüşü, hatta hayattan müstakbel beklentisi için pekala kullanabiliyorlar. Bunlar kayıt dışı siyasettir. Siyaset yapacaklarsa, gelirler bir partiye girerler veya bir parti kurarlar, siz de bilirsiniz biz de biliriz. Filanca anayasal kuruluş diyoruz, benden çok fazla siyaset yapıyor. Yetkisini o istikamette kullanıyorsa bu kayıt dışı siyasettir. Sosyolojik gruplar var, sermaye grupları var, yasadışı örgütlenmeler oldu, bugün de oluyor. Kayıt içinde gözükmeyen siyasi unsurlardır. Onun için herkes önce kendi yaptıklarına baksınlar. Herkes bir vicdan muhasebesi, özeleştiri yapsın" dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen torba teklifte internetle ilgili düzenlemeler nedeniyle öncelikle başka komisyonlarda görüşülmesi gerektiği yönündeki başvurunun sorulması üzerine  Çiçek, bu yöndeki  taleplerin zaman zaman kendilerin geldiğini belirterek, konunun ağırlıklı olarak hangi komisyonları ilgili olduğunu TBMM İçtüzüğü ve uygulamalara bakarak havale ettiklerini söyledi. Tasarı'nın Plan ve Bütçe Komisyonu'nda  görüşülmesinin  başka komisyonlardan görüş alınmayacağı  anlamına gelmediğini anlatan Çiçek, ilk defa karşılaşılan bir durum olmadığını kaydetti. 

Çiçek, "Sokaktaki insan ülke nereye gidiyor diye sorguluyor. Bu tartışmalar nereye gider?" sorusuna, "Hukuku işletelim. Vatandaş neyi istiyorsa, onu konuşur. Vatandaş neyi konuşacak birilerinden izin, onay almak zorunda değil. Vatandaşın önünde seçimler var; bu sebeple ne olup bitiyor, buna nasıl karar verecek, her şeyi sorar, soruşturur, düşünür, konuşur. Bundan hiçbir şey yok, tam tersi bir toplumun konuşmaması tehlikelidir. Sorunların da nasıl çözüleceği ilgili mevzuatta ve  demokratik sistemde bellidir. Şunda mutabık kalalım; Türkiye hukuk  devletiyse her türlü sorun hukuk çerçevesinde, hukuk işletilerek uygulanarak çözülecektir. Yapmamız gereken, bu mekanizmayı en iyi şekil çalıştırmaktır" dedi. 

Türkiye'de en başta hukuku uygulayan kurumların hukuku uygulaması gerektiğini ifade eden Çiçek,  "Anayasanın 138. maddesine uyuluyor mu? Görülmekte olan davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili görüşme yapılamaz. Ya bu hükmü kaldıralım, ya bu hükme uyalım. Sanki başkaları uymamış da kendisi uymuş gibi açıklama yapanlar var. Geriye dönük Meclis zabıtları ve grup toplantılarına bakın, kim 138. madde konusunda nerede duruyor, bakalım. Görülmekte olan davaları bana sordunuz, açıklama yapamayacağımı söyledim ama öbür taraftan benden alamadığınız açıklamaları,  hukuku uygulayan ve soruşturma yapanlardan açıktan, gizli aldınız. CMK 137. maddesi çalışıyor mu uzunca zamandan beri? Siz bana soruyorsunuz, ben bilmiyorum dosyanın içeriğini, siz diyorsunuz ki dosya bizde var. Savcının elinde olması gereken dosya nasıl oluyor da sizde var? Soruşturmanın gizliliğine riayet etmeyenler açısından bakıyorum. Birilerini sabahın 3, 4, 5'inde gözaltına alıyoruz. Soruşturmanın gizliliğini niye ihlal ediyoruz? Bunu kim ihlal eder, soruşturmayı yürüten makamlar" diye konuştu.  

"Siyasetçi dilini iyi kullanmalı"

Çiçek, Türkiye'nin önemli bir ülke olduğunu ve öneminin her geçen gün anlaşıldığını belirterek,  yazılan, çizilen ve yapılan her türlü tartışmanın ülke içinden çok dışarıda değerlendirdiğini söyledi. Yabancıların Türkiye'deki yatırımı konusunda ortalığın aydınlanmasını beklediğini kaydeden Çiçek, "Hep birlikte ortalık kararıyorsa ise en evvel zararı biz görüyoruz, Türkiye'nin imajı görüyor. Kimse hukuka uygunluk noktasında başkasının yanlışını kendisi için gerekçe görmemelidir. Benim yanlışım başkasının yanlışının gerekçesi olamaz. Herkesin hukuka uygun hareket etmesi lazım, en evvel de hukuka uygulayanların. Bu noktalarda ciddi sıkıntılarımız var" dedi.

AK Parti İzmir Milletvekili Ali Aşlık'ın attığı tweet'in sorulması üzerine Çiçek, ne söylediğini bilmediğini ifade ederek, siyasetçinin dilinin en önemli enstrümanı olduğunu ve dilini iyi kullanması gerektiğini söyledi. Çiçek,"Sıkıntılara, yanlış anlamalara sebep verecek, önce bir şey söylüyoruz, sonra ben bunu demedim, kastetmedim tarzında 3-5 gün kamuoyunu meşgul ediyoruz, sonra ben bunu demedim. Herkes biraz daha dikkat etse iyi olacak. Ne söyledi, ne söylemedi bilemiyorum. Sabahleyin gelir gelmez sayın milletvekilleri ne konuştu, ne konuşmadı çetelesini tutar durumda değilim. Allah rahmet eylesin, savcı da bir hukuk adamadır. Birbirimizle ilgili güzel temennilerde bulunalım. İyi insan elinden dilinden başkasına zarar gelmeyenlerdir. Dilimizle başkasına zarar vermeyelim, bunu da temenni etmeleyim" ifadelerini kullandı.