Bankacı ölümleri yeni bir felaketin habercisi

Abone Ol

Siyasi ve ekonomik göstergeler yakın bir gelecekte mutluluk vaad etmiyor..
Dünyanın çeşitli bölgelerinde dünya barışını ciddi boyutta tehdit eden gelişmeler yaşanırken kafalar bir başka sorunun yanıtını arıyor: küresel kriz neden aşılamıyor, siyasi gelişmelerle küresl kriz birbirini ne ölçüde nasıl etkiliyor? Moody's, Türk bankalarına ihtar çekti, ama dünya çapına iş gören pekçok banka ve yatırım kuruluşu, küresel krizle bağlantılı olarak sorgulanmakta..
Geleceğe hem yerel hem de küresel açıdan bakıldığında iç karartıcı bir tablo çıkıyor karşımıza. Ne küresel barışın sağlam temellere oturduğuna ne de küresel krizin aşıldığına ilişkin inandırıcı veriler yok elimizde. Kuzey Afrika'dan Afganistan'a uzanan ve ülkeleri iç savaşlara sürükleyen kaos ortamının Karadeniz'in kuzeyine sıçradığı bir dönemde, ilk çeyreğini geride bıraktığımız 2014 yılının siyasi gerginliklere, küresel krizin olumsuz etkilerine çözüm getireceğine ilişkin bir umut da üretilemiyor. Üretilemiyor, çünkü, küresel krizin aşılabilmesi, olumsuz etkilerinin giderilebilmesi, kriz öncesi büyüme tempolarının yakalanabilmesi için iş alanları yaratmak, bol bol üretip satmak, para kazanmak,  bütün bunları rekabet koşullarında yapabilmek için de bol ve ucuz enerji bulmak gerekiyor.

KÜRESEL KRİZ NEDEN UZUYOR?

Küresel aktörler arasında enerji yataklarını ve dağıtım yollarını kontrol altına alma konusunda dünya barışını tehlikeye sokan güç gösterileri yaşanırken, küresel krizin narkotik etkilerini giderecek, durağan hale gelen büyüme oranlarını ateşleyecek, gerileyen ücret gelirlerini yeniden arttıracak, giderek artan ve toplumların ruhsal sağılığını etkileyen  işssizlik oranlarını azaltacak formüller üretmek mümkün olamıyor.
Küresel krizin neden aşılamadığı araştıranlar, çözüm bulmak bir yana, henüz küresel krizin nedenlerini, gerçek dinamiklerini ve büyüklüğünü saptayabilmiş değiller. "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" yeterli olmuyor küresel krizin gerçek boyutlarını görmeye, başka tetikçilerin itirafları bekleniyor.
Küresel krizin ömrünü ve neden aşılamadığını sorgulayan yorumlarda bazı önemli noktalara dikkat çekiliyor. Mesela, "finansal sistem ile reel ekonomi arasındaki dengenin finansal burjuvazi lehine bozulması", tüm ekonomik kaynakların finansal oyuncuların denetimine bırakılması.. Üretim yapmak yerine, paradan para kazanma yöntemlerinin tüm dünyada egemen olması.. NASA'nın yaptırdığı bir araştırmaya göre, "Biriktirilen ekonomik fazla topluma eşit bir biçimde dağıtılmıyormuş. Aksine, bir seçkinler grubu tarafından kontrol ediliyormuş. Seçkinleri zenginliği üreten toplumsal kitlenin payına çok az, ancak geçinecek düzeyin az üstünde bir miktar ayırıyorlarmış. (...) Teknolojik gelişmeler de bu duruma çare olmuyor, servetin seçkinlerin elinde yoğunlaşmasını daha da hızlandırıyormuş."
Kimi ekonomistler "strip-tease" ekonomisi diyor buna, kimisi de "kumarhane ekonomisi".. Sermaye, kitaplarda sözü edilen klasik işlevini unutmuş,  kumarhane kapitalizminin iklimine uyum sağlamış; üretime, yatırıma değil, paradan para kazanma operasyonlarına yöneliyor. Sabit sermaye yatırımları, küresel krizin su yüzüne çıktığı 2008'den bu yana, OECD ülkelerinde yüzde 20-25 oranında gerlemiş.

BANKACI ÖLÜMLERİ YENİ BİR KÜRESEL FELAKETİN HABERCİSİ SAYILIYOR

"Kumarhane ekonomisi" uygulamaları, dünyanın çeşitli ülkelerinde, "Neler oluyor?" dedirten ölümlere, intiharlara neden olmaya başladı. 26 Ocak'tan bu yana küresel çapta iş yapan  yatırım bankalarından on üst düzey yöneticisi kuşku uyandıracak şekilde intihar etti.
On bankacının öldürülmesi, ilk bakışta komplo teorisi üretmeye neden olabilecek bir olay olarak görülmeyebilir. Fakat bu ölümler, "bankacı intiharları küresel krizler öncesinde artmaktadır" gerçeği ve ekonomi dergilerinde günümüz borsa grafiği ile ABD borsasının 1929'daki ani çöküş grafiğinin yanyana yayınlanmasının nedenleriyle birlikte değerlendirildiğinde, ortaya hiç te içaçıcı bir tablo çıkmıyor. "Küresel kriz neden aşılamıyor" sorgulaması sürerken, ekonomistlerin dikkat  çektikleri bu olumsuzluklar, mali piyasaların çok zehirlendiğinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor ve "küresel çapta yeni bir felakete hazırlıklı olmalıyız" deniyor.
Küresel çapta etkileri olan bu olumsuzluklar sorgulanırken, akıllara takılan bir önemli  soru da şu: "sabit sermaye yatırımları daralıyor, üretim azalıyor, kriz öncesi büyüme temposu yakalanamıyor, ama işsizlik oranı ekonomi biliminin öngördüğü şekilde neden artmıyor? Tüm ekonomilerin sorunu haline gelen işsizlik, neden toplumsal patlamalara neden olmuyor?"
Erinç Yeldan (12.03.014 Cumhuriyet) bu sorunun yanıtını reel ücretlerin gerilemiş olmasına bağlıyor. Reel ücretler küresel krizin başından bu yana, İngiltere'de yüzde 8, Almanya'da yüzde 10, ABD'de yüzde12 ve dünyanın en büyük üretim merkezi olan Çin'de yüzde 20 oranında gerilemiş. Yani, üretimdeki durgunluğun işsizlik oranlarına, toplumsal huzursuzluklara yansımamış olmasının nedeni, çalışanların ücret konusundaki fedakarlıkları sayesinde mümkün olabilmiş.
Diğer taraftan, gelişmekte olan ülkelerde nüfus artarken, işsizlik, henüz iş deneyimi yaşamamış gençler arasında artıyor ve bu da istatistiklere yansımıyor.

ÜCRET KONUSUNDAKİ FEDAKARLIK NEREYE KADAR SÜRDÜRÜLEBİLİR?

Bu değerlendirme doğrudur, fakat bu kamuflaj, bu kandırmaca ve çalışanların ücret konusunda gösterdikleri fedakarlıklar nereye kadar sürebilir? Toplumsal patlamalar nereye kadar frenlenebilir?
Sermaye, daha fazla nemalanabilme, daha fazla tüketim peşinde koşarken, finanse ettiği teknolojik gelişmeler, aynı işin daha az işçi ile yapılmasını sağladığından, işsizliğin artmasına neden oluyor. Bu durumun yarattığı adaletsizlik algısı, teknolojik gelişmenin eseri olan iletişim araçlarının yardımıyla, öfkelerin, adalet ve özgürlük istekleri şeklinde örgütlenmesine ve toplumsal barışı tehdit etmesine neden olmakta.. "Kumarhane kapitalizmi", gençlerin bu yöndeki isteklerine yanıt verebilecek, öfkelerini bastırabilecek bir çözüm üretebilmiş değil henüz.. İşsiz yığınların isteklerine bir çözüm üretemeyen Kumarhane kapitalizmi hızlı bir çöküş süreci yaşamakta..
Küresel krizin olumsuz etkilerinin giderilebilmesi, durgunluğun aşılabilmesi, küresel ekonomik yatırımların ve üretimin rekabet edebilir koşullarda yeniden canladırılmasına bağlıdır.
Gelir dağılımının bozulmasıyla oluşan dengesizliklere bağlı huzursuzlukların  toplumsal patlamalara neden olmaması, çalışanların ücret konusundaki fedakarlıkları sayesinde mümkün olabiliyor. Fakat, üretimi canlandırarak, büyümeyi sağlayacak motor güç olan enerjinin, kaynaklarını ve dağıtım yollarını denetim altına alma konusundaki savaş, dünya barışını tehlikeye sokacak şekilde tırmanmakta..
Dünyanın çeşitli ülkelerinde peşpeşe yaşanan bankacı intiharları, ekonomistlerin savundukları gibi yeni bir küresel krizn habercisi ise, iki ekonomik kriz arasında bir küresel kapışmanın yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Ortadoğu enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını paylaşma kavgasının bir sonucu olan Ukrayna/Kırım'daki gelişmeler, kesinlikle yerel dinamiklerin eseri değildir. II. Dünya Savaşı'na neden olan 1929 krizinden çok daha derin bir kriz yaşamaktayız. Bu krizin aşıldığına ya da aşılacağına ilişkin bir umut ışığı da görülmüyor ufukta..
Siyasi ve ekonomik göstergeler yakın bir gelecekte mutluluk vaad etmiyor..