Bir ilişkide “karakterimizin açlığını” ancak “yabancı karakterdeki hüznü” paylaşmak ile “açılan yaralarımızı” ise “karakterimizde döllediğimiz gülümseme” iyileştiririz. 

Karakterindeki hüzünleri, “sabır odunlarına” dönüştürdüğünde ancak diner acın.

Sabır odunlarını, ihanetler ile tutuşturduğun zaman “eskiyen bütün anıların dumanı” seni mutlu kılacaktır.

Mutluluğa alıştığın zaman, ruhu çekilmiş ilişkinin sıradanlık havuzunda kimsesiz balık gibi yüzmesinin nedenin odun olmaktan başka çaresinin kalmamasından olduğu şaplağını yalanın yüzüne vuracaksın.

Yalana şaplağı attıktan sonra kendi içine doğru dalarsın. Yeşile çalan renkler görürsün.

 Renklerin tek gözlü olanı vardır. Bu renkler göz teması kuramayacağı için sonları sabır odunundan ihanet odununa dönüşenlerdir. 

Fakat bunların; çift gözlü olanları, bir şans daha ister “yeşile çalan gözleri” ile bakarak.

Çünkü o iki yeşil gözdeki dişilik sizin mutluluk arzunuzu eşeler.

 O arzu ikinizi de besler. 

Ve artık mutsuzluk bağımlılığınızdan kurtulursunuz.

Mutsuzluk mutluluktan çok daha yüksek bağımlılık gücüne sahiptir. 

Mutsuzluk bağımlılığına yakalanan kişinin kapısı çelikten hasır şeklinde örülüdür. 

Mutluluğun onu yaşadığını her sevinç balyozları ile dövmesi sonucunda  ancak eğer büker. 

Oysa sevinciniz aşkla karışık ise “sevinciniz katılıktan buhar hale” geçmiştir

Benliğinize nüfuz etmesi kolaydır

Nüfuz eden “aşklı sevinç” yüksek enerjisi sayesinde çelik kapıları buharlaştırır

Ruhunuzdaki “sevinç bulutlarını” ancak “aşk” oluşturur. 

İnsanların avucunu açarak beklediği “sevinç bulutundan” düşecek gözyaşıdır yani rahmettir. 

Yağmurların her zaman insanlara her zaman sarılma ve sokulma dürtüsünü oluşturması bundandır.

Her “aşklı sevince” sahip bir insan gördüğünüz zaman onun üstündeki gökyüzüne bakın mutlaka onu takip eden bir bulut göreceksiniz. Onun size sarılması için yeterli bir nedendir.

Sarıldığı zaman, aldığı sizdeki yalnızlıktır. 

Sizdeki yalnızlıktan oluşan boşluğu sevgi harcı ile doldurur.

Sevgi ile doldurulan karakterler, dişil toprak gibi yahut, bir yürekte bekleyen sabah esintisi gibi, tomurcuk düşler doğurur. 

Düşün doğumuna neden olabilen ancak ak bir memeden akan helal süt ile beslenen “bakire ebelerdir. “

Bakire ebeler; sarımsı bir ayçiçeğindeki güneşe bakmaya çalışan yaprağın sabrını taşır. 

Bilir ki sabır, insanı göğe doğru yaklaştıran zerrenin can evidir.

“Dinginlik bahçenizin toprağı “sabırdır.

Sizin dinginlik bahçesinde yeşerttiğiniz her fide” bakire bir ebeye “aittir. 

Ve her bir bakire ebe yürekte bir ateş yakar.

Yakıla bu ateş, senin şarj olmanı sağlayan, sabahları ak bir memeden gelen süt ile beslediğin için “kibirsiz karaktere” sahip olmanın sebebidir.

Sürekli yükselmesi, ayağının altında ezdiği kibrinden

Şeffaflığını sütün beyazlığından, dürüstlüğünü ise helalliğinden alır. 

Dertlerin çözüm algoritması sabırdır. 

Saygıyla