Mevsim itibariyle herkes yorulur ama bunu çok az hisseden veya bu nedenle yerinden bile kıpırdayamayacak hale gelebilen yaşlılar vardır. Yaşlılık yorgunluğunda belirleyici faktörlerden biri de mitokondri denen vücudun yapı taşlarıdır. 

Kişi yaşlandıkça hücrelerle birlikte mitokondriler de yaşlanıyor. Neticede yaşlı ve sayıca az mitokondriler nedeniyle o hücre yeteri kadar enerji üretemeyip güçsüz, halsiz, takatsiz kalıyor. 

İşte bu nedenle yaşlılık yorgunluğu ile mücadelede mitokondri meselesi de mutlaka devreye giriyor. Genç ve dinç bir yaşlı olmak isteyenlerin mitokondrilerine gözlerinin içi gibi bakmaları gerekiyor.

Her bir saatte hareket etmek, düzenli egzersiz alışkanlığı mitokondrilerin en sadık dostu. Egzersiz sıklığı ve yoğunluğu arttıkça genç ve güçlü mitokondrilerin sayısı daha da artıyor.

Glutatyon ise en güçlü mitokondri kalkanı. Mitokondrileri oksitlenip paslanmaktan koruyan, antioksidan sistemin patronu bu mucize doğal molekül.

Glutatyona bu süreçlerde katalaz ve peroksidaz gibi enzimatik yapılanmalar da yardımcı oluyor. C vitamini, alfa lipoik asit, selenyum, magnezyum, folik asit zengini besinleri daha çok tüketmek, N-Asetil Sistein, koenzim Q10 ve benzeri desteklerden faydalanmak da glutatyonu şarj ettirerek mitokondrilere yardımcı oluyor.

Alkol çok önemli bir mitokondri düşmanı. Sadece kişiyi değil, mitokondrileri de sarhoş ediyor.

Cıva, kurşun ve diğer ağır metaller de mitokondrilerin yapısını bozuyor. Yiyecek içeceklerle kişinin bünyesine giren toksik kimyasalların da birer mitokondri zehri olabilecekleri biliniyor.

Hareketsiz bir yaşamın, aşırı şeker ve beyaz un yüklü besinlerin, özellikle de nişasta bazlı fruktozun tartışmasız birer mitokondri zehri oldukları da kesin. Bazı ilaçlarda (parasetamol, kinolon grubu antibiyotikler, statinler) mitokondrilere zarar verebiliyor.