Yaşanılan her hüzün sonrası kara kış ayazında “bahar gelecek, her şey değişecek. Üşüyen her yüreğin sonrasında güneş umut, bahar sevinçtir” diye telkinler verilirdi.

 Ilık esen bir rüzgar.

Yeşilin hakkını veren çimenler…

Canlanan ağaçlar,

Tomurcuk açan çiçekler.

Kızarmaya başlayan güneş.

Serçe, kumru kuşların cıvıltıları…

Arkasından asi bir rüzgar ve şaşırtan yağmur sağanakları.

“Bahar nereye kayboldu?”

“Yalan mıydı;hissedilenler?”

...

Zaten hayat yalan baharlarla dolu değil mi?

Komşu ülkemizde insanlara yapılan katliam, vatanlarının baharından koparılan çocuklar, kadınlar, erkekler…

Dünya ülkelerindeki çıkarlar.

Savaş çağrışımları ardından entrikalı duruşlar.

Ekonominin trendi insanların geçim sıkıntısı…

Ve; her bahar geldiğinde korktuğumuz yaşam, elde olmayan hayat sıkıntılarına maruz kalmamız, kişisel sıkıntılarımız, dünya uluslarındaki anlaşamazlık, işsizlik, sonlanmayan kahrolası terörle kaybettiğimiz günler, şehitlerimiz, ağrılı günler, belirsiz sancılar bahar gelince de değişmiyor.!

Umutla beklediğimiz bahar hep yalancı baharla belirir gözümüzün önünde...

...

Bu yüzden her bahar geldiğinde içimde bir ürperti oluşur.

Çocukluğumdaki leylak kokulu çiçeklerden uzak, çocuksu hayallerimi kazanmadığım yanımı yakan yarınlarım.

Büyüyünce neler yapacağım diye böbürlendiğim ama baharların hep beni yanılttığı yalancı baharlar yine yalan dolan dolu...

Yaşam yalan baharlarla dolu diye ruhumuzdaki bahar yalancı olacak değil ya!

Her şeye rağmen sağlıklı adım atabiliyor, zorlukların inadına güçlü kalabiliyorsak bahar tam kalbimizin ortasındadır.

İçimizdeki baharı yalandan uzakta dosdoğru yaşayabiliyorsak; ilkbahar güzelliklerle çoktan geldi bile.