2009 ve 2010 yıllarında piyasaları kasıp kavuran, Maliyecilerin icat ettiği (KOD) uygulamasıyla, tüm şirketler mağdur duruma düşürülmüştü. İstanbul Ticaret Odası Başkanı da Hükümete serzenişte bulunarak; “Üçyüz bin üyemiz KOD’a girdi, piyasalar kilitlendi, çalışamaz duruma geldik...” yakınmalariyle sesleniyordu. Maliye’nin iddiaları, firmaların sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığı konusunda tespitler bulunan şirketlerle ticari ilişki içinde bulunduğu gerekçesiyle firmalar KOD’a alınıyordu. İstanbul Ticaret Odası’nın vaveylasına Maliye Bakanlığı kayıtsız kalmadı. KOD’un adı değişti ama uygulama yine aynı minval üzeri sürüp gidiyor. Bugün ticari ilişki içinde bulunduğunuz şirket 4 ay veya 1-2 yıl sonra bu tür evraklar kullandıysa KOD’a giriyor ve siz de o firmayla ticari ilişki içinde olduysanız, Maliye’nin deyimiyle KARA LİSTE’ye girmiş oluyorsunuz. Ticari piyasada VEBA’lı muamelesi görüyor ve tüm ilişkileriniz zedeleniyor. Bu kâbustan kurtulabilmek için o faturaların tümünü yok farz edip, KDV’sini 3 kat cezalı ödemeyi kabul ederseniz, vergi ziyaı ve gecikme zammı da eklenerek, yıkıma varan vergi ve cezaları ödeyebilirseniz, belki düze çıkabilirsiniz. Bazı şirketlerimizin uğradığı bu haksız durumda Yargı Yolunu seçtik. Önce İstanbul 4. Vergi Mahkemesi’nin bizi sevindiren kararı geldi: “Sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlediğinin tespit edilmesi üzerine kod listesine alınmış ise de; gerek davalı idarenin, gerek bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi, Anayasa’da da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi Anayasa’da güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil eder. Dolayısıyla, yasal dayanağı olmadan, hukuka aykırı bir biçimde idarenin kendi içerisinde oluşturduğu bir sınıflandırma ile davacının hakkında olumsuzluk tespit edilen mükellefler listesi olarak da adlandırılan listede yer alması mümkün bulunmadığından, davacının kod listesine alınmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, dava konusu işlemin iptaline karar verildi.” Kararı temyiz eden Vergi Dairesi’ne nihai karar ise Danıştay 3. Dairesinden geldi. Esas No: 2010/163 Karar No: 2010/3758 ile, vatandaşların ve şirketlerin bu şekilde kategorize edilemeyeceği KOD’a alınamayacağı kararı onaylandı. Nitekim Danıştay 11. Dairesi de: “.... Hazineye intikal etmeyen vergiden müteselsilen sorumlu tutulacak kişi ve kuruluşun, söz konusu vergiyi hazineye intikal ettirmeyenlerle doğrudan veya dolaylı bir ilişkisinin bulunması gerekir. Aksi halde mevcut bir alım satım veya hizmet ifası ilişkinin doğrudan tarafı olmayan, bu ilişkinin daha alt kademelerinde yer alan üçüncü bir kişinin, tahsil ettiği vergiyi hazineye intikal ettirmeme şeklinde gerçekleşecek bir davranışı yüzünden, bu alım satım ilişkisinin en son kademesinde bulunan iyi niyetli bir mükellefin indirim ve iadelerinin kabul edilmemesi, böyle bir mükellefin bu şekilde fiilen müteselsil sorumluluk kapsamına alınması sonucunu doğurur ki, bu sonucun Kanuna aykırı olması yanında, hukukun temel ilkeleriyle bağdaştığı da söylenemez.” şeklinde karar vermişti. Vatandaşın sığınabileceği tek güvenli liman BAĞIMSIZ YARGI’dır. 45 yıllık şirketimiz ve çalışanlarımız adına sizlere teşekkür ediyoruz, iyi ki varsınız.