Türkiye'nin Suriye ve Ortadoğu'da elinin güçlenmesi ve bölgedeki varlığının geleceği için Halep dosyasını tozlu raflardan indirmesi gerekiyor.

Halep ki Osmanlı sancağıdır. Suriye'deki 3,5 milyonluk Türk varlığının en önemli merkezidir. Gaziantep, Kilis bir zamanlar Halep sancağına bağlı idi.

Bizim için Halep, Gaziantep, Hatay, Kilis'ten farklı düşünülemez.

Yüzyılın başında Gaziantep'in, Kahraman Maraş'ın ve Şanlı Urfa'nın verdiği istiklal mücadelesinde sıra Halep'tedir. Halep’in halkı ve “Milli Suriye Ordusu” tarafından kurtarılması gerekmektedir. Halep'in adı 'Gazi Halep' olmaya layıktır.

Uzun yılar Gaziantep'te yaşadım. Gazi şehrinin insanlarıyla Suriye Türkmenleri arasında hiçbir fark yoktur. Gaziantep, Kilis şehirleri ile Suriye Türkmenleri arasında akrabalık ilişkileri başta olmak üzere kültürel ve ekonomik ilişkileri yakın zamanlara kadar olumlu seyrederken Esad’ın Suriye’de oluşturmaya çalıştığı terör devleti ve baskı politikaları; Türkiye’ye karşı terörü besleyen, Türkmenleri şehirlerinden koparıp Türkiye’ye gönderme çalışmalarıyla ekonomik ilişkiler kopma noktasına gelmiştir. Ancak özellikle Milli Suriye Ordusunun Türkiye destekli harekatları Türkmenlerin yanında Türkiye’yi görmeleri bir umut ışığının yeniden belirmeye başladığını da göstermiştir. 

Her ne kadar milyonlarca Türkmen yerlerinden edilmiş, topraklarını terk etmek durumda kalıp Türkiye’ye yakın yerlere doğru çekilmişlerse de nihayetinde bölge Türkmen toprağıdır. Tapu kayıtları ellerinde olan bu insanların 27 Şubat 2020’de başlatılan “Bahar Pınarı” harekatının sonuçlarını şimdiden merak ettiklerini anlamak güç değildir. Zira artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, olmamalıdır. Türkiye’nin yanında mücadele eden “Milli Suriye Ordusunu” kendi haline bırakmak mümkün değildir. Türkiye’nin aktif desteği devam ettirilmelidir. Ta ki Milli Suriye Ordusunun bölgede ve ülkede gerekirse Suriye Ordusunun temelini oluşturmasına kadar!

Türkiye’nin İdlip operasyonundan sonra Halep dosyasını da mutlaka yeniden gündeme getirmesi ve bölge Türklerinin dil, inanç, ekonomi, kültürel faaliyetlerinde rol model olması gerekmektedir. 

Bölge 1921 Ankara antlaşmasıyla Fransız mandasına bırakılmış ancak Fransa manda yönetimi bölgeden çekilirken Türklerin yaşadığı toprakları hukuk dışı uygulamalarla Suriye yönetimine bırakarak gitmiştir. Özellikle Hatay ve Kefer bölgesi bunun en önemli delilidir. Türkiye’nin aktif dış politikasıyla Hatay kendi kararıyla Türkiye’ye katılmış ancak antlaşmayla Türk toprağı olan İskenderun Sancağı içinde kalan Kefer bölgesi Türkiye’ye iade edilmemiştir.

Suriye Türkmenleri, bugüne kadar Nusayrî azınlık ve Esad tarafından hep ezilmişlerdir.

Suriye Türkleri artık özgürce yaşamayı hak etmektedir. Kendi dillerini konuşmaktan korkar hale gelen Türkmenlerin kültürel, ekonomik, siyasi ve sosyal haklarını kazanmaları kadar tabii bir durum yoktur.

Suriye’de Esad sonrası planlar çoktan yapılmıştır. Suriye’nin demokratik seçimlerle kendi idarecilerini seçmeleri durumunda Türkmeneli Suriye’si daha rahat yaşayacak, rahat bir nefes alacaktır. Ancak Suriye’de uluslararası güçlerin ülkeyi parçalayıcı planları çoktan devreye girmiştir. Bu durumda Suriye’nin parçalanma olasılığı yüksektir. Suriye’nin parçalanması durumunda başta Halep olmak üzere Suriye Türkmeneli bölgesi Gaziantep’in Millî Mücadele döneminde vermiş olduğu mücadele örneğinde olduğu gibi gelişmelere göre kendini hazırlamak ve teyakkuzda olmak durumundadır.

 Bağımsız Suriye Türkmeneli en büyük temennimizdir.