Bizler 4.5 milyar yıl geçmişi olan dünyada milyonlarca yıldır gelip geçen bir çok insan türü içinde en zor şartlara dahi hızla adapte olabilmesi sayesinde 200 binyıldır varlığını devam ettirebilen homo sapiens türünün devamıyız. 

Arapça, insan ve aynı kelime kökeninden gelen “ünsiyet” kelimesinin anlamı, alışma ve kaynaşmadır. Bizler soğuğa, sıcağa, varlığa, yokluğa, savaş koşullarına iyi ve kötü olana hızlı adapte olur alışırız. Varlığımızı en kötü koşullarda dahi devam ettirebiliriz ki bu bizim türümüzü devam etmesini sağlayan en temel ve en güçlü genetik özelliğimizdir.  

Ör. Hedonik adaptasyon sayesinde en ağır hapishane koşullarından yıllar sonra dahi güçlü bir şekilde çıkabilir, en şatafatlı yaşamları bir süre sonra kanıksar, sıradan bir yaşantı gibi görmeye başlarız. 

Alışkanlığın Bağımlılığa Dönüşmesi

Haz veren alışkanlıklar bağımlılığa dönüşüyor; hazza yönelmek ve acıdan kaçmak insanın en temel dürtülerindendir.

Adapte olduğumuz alışkanlıkları kolay edinirken haz verdiğinden dolayı bir klinik durum olan bağımlılığa dönüşen alışkanlıklardan kurtulmak hem zor hem kolaydır. 

Konuya yüklediğimiz anlamın ne olduğu kurtulmanın kolay ya da zor olmasına neden olacaktır.

Ör: “Bu madde bağımlılığın/sigara bağımlılığının bana hiçbir faydası yok. Kurtulduğum zaman bağımlılık sonrası yeniden doğmuş olacağım; kendime güvenim gelecek ve bağımlık ile iç dünyamda yaşanan dağılma yerni toparlanma sürecine bırakacak…” vb sözlerimiz bizi duygusal olarak da motive edecektir. 

 Öncelikle kurtulma düşüncenizi destekleyecek duygusal motivasyonunuz olması her şeyden önemlidir. 

Kurtulma sürecinde yaşanacak stresli geçiş dönemini, tıpkı diş tedavi sonrası oluşan güçlü ağrılar gibi geçici olduğunu düşünmemiz katlanmamızı kolaylaştıracaktır. 

Yüklediğimiz olumlu anlam dolayısıyla oluşan psikolojik rahatlama uzunda sürse en çetin fizyolojik acıya dayanmamızı kolaylaştıracaktır. 

Ve bilmeliyiz ki, herhangi madde ağrınızı, acınızı, sıkıntınızı yok ediyor ve stres gideriyorsa o madde bağımlılık yapar. 

Ayrıca bazı alışkanlık yapan maddeler ve davranışlar faydalıdır; bazıları zararlıdır.

Erken yatmak ve erken kalkmak alışkanlığı, yatağımızı, masamızı ve etrafımızı düzenli tutmak, yürüyüşe çıkmak ve her gün en az 30-40 sayfa kitap okuma alışkanlığı elbette ki faydalı alışkanlıklarımızdır. 

Bir sonraki hafta makalemizde “sigara bir uyuşturucu bağımlılığıdır” başlıklı konuda göreceğiz ki sigarayı söndürdükten sonra “nikotin çekilmesi” denilen boşluk, sıkıntı, stres gerginlik yaşarız. Bu kötü his durumundan kurtulmak için tekrar içilen sigara ile “sigara bana keyif veriyor, gerginliğimi alıyor” vb sözlerimiz olur.  Bu bir kısır döngüdür.  Döngünün içinde kalınması için tasarlanmış bir tuzak olduğunun anlaşılmasını sağlayacağız. 

Nikotin gibi morfin gibi kimyasal maddeler beyindeki haz sistemini uyardığı için çok kolay bağımlılık yapabiliyor. Ancak sigara içme ritüelleri ve alışveriş gibi davranışsal bağımlılıklar uzun sürede oluştuğu için kurtulmak daha zor olabiliyor. 

“Ben okula gitmek istemiyorum” diyen bir öğrencide haz veren dopamin düşerken, okula gitmekten hoşlanan bir öğrencide dopamin artışı oluyor. 

Bağımlılık yapması için manipüle edilmiş internet oyunları, içilen nargileler, sigara, alkol, kumar, alışveriş, porno dopamin salgılatan madde ve davranış biçimleridir. 

  Haz peşinde olan beynimiz, haz sağlayan madde ve davranışın peşinden koşmaya göre programlanmıştır. 

Sevdiği insanla ile vakit geçirmek ona haz veriyorsa veya denize karşı o lezzetli yemeklerin olduğu sofrada dostlarıyla birlikte olmak haz veriyorsa ve bu nedenle salgılanan dopamin onun sorumluluk ve mantık üreten beynin ön frontal bölgesini baskılar. 

Mantık bölgesi baskılanan kişi o andan sonra artık daha bonkörleşir, daha neşeli olur, daha az sorumlu davranır, kolay söz verir, olayları daha hafife alır, yarını daha az düşünür ve aklına geleni söyler.  

Birde beynimiz kaygıya neden olan belirsizlik durumlarını hiç sevmezken, sorunsuz alanlarda kalmayı daha çok tercih eder. Bu anlamda kafelerde veya gittiğimiz yerlerde hep aynı koltuğa oturmayı tercih ederiz. 

Av olmamaya ve hayatta kalmaya programlanmış milyon yıllık geçmişimizde, test edilmiş güvenli bölgeler tercih nedenimiz olmuş. 

“Daha önce kaldığım ve oturduğum yerde başıma bir şey gelmedi, ölmedim. O zaman güvenlidir. Rahatlıkla oturabilirim.” Farkına varamadığımız bu bilinçaltı yaklaşımı ile hep aynı yerde oturmanın güvende olmanın hazzını yaşarız.

  “Ben bu kafeye gelince hep burada otururum, buradan keyif alıyorum” sözlerinin arkasında milyon yıllık genetik bir miras vardır. Güvende olduğunu hissetmenin dopamin artışına neden olduğunu bilmek gerek. 

Bu durum durdukları yerde duramayan sürekli yer değiştiren “rahatsız beyinliler” azınlıkta kalsalar da çoğunluk insan için hep aynı yerde oturma ve rutini yaşama alışkanlığı gelişir.  Artık hep kendi güvenli alanlarında yaşayan, kendi rutinleri olan insanlar güvenli alanlarından çıktığı zaman huzursuzluk yaşayabiliyorlar.  

Bu birinci şık. İkincisi ise aynen o masa, o koltuk, aynı zamanda o masada ve o koltukta geçmişin olumlu duygularını hatırlatan yani çapa etkisi yapandır.   

Tam tersi de olabilir. Ör. siz bir ortamda olumsuz şok bir durum yaşadıysanız, her o ortama girişinizde o olumsuz duyguları yeniden yaşarsınız ve o ortama çok da girmek istemezsiniz. Hatırlatan sesler, müzikler, kokular, insanlar ortamlar eşyalar için çapa etkisi yapanlar diyoruz. 

Siz ne zaman “kahve ile sigara içerken keyif alıyorum” diyorsanız kahve ve sigara sizde keyif hissi yaşamamıza neden olan çapa etkisi yapar. Belli bir nesnenin, kokunun, sesin ve ortamın hatırlatıcı ve aynı hissi yaşatıcı etkisi, çapa etkisidir. 

Eğer sevdiğin bir işi severek yapıyorsan, oluşturduğun rutinler ve alışkanlıklar senin için faydalı olmaya başlıyor. İş verimin artabiliyor ve “işimi seviyorum” diyorsunuz. 

 Tam tersi durumda iş motivasyonu yok ise işini pek de sevmiyorsan “mesai bitse de eve gitsek tatil olsa da işe gitmesek” “kar yağsa da okullar kapansa” gibi düşüncelerimiz olabiliyor. 

Bir önerimde herkesin kendi alışkanlıkları ve bağımlılıklarının bilincinde olmasıdır. Bizi geliştiren alışkanlıklarımızı güçlendirirken, hayat kalitemizi ve sağlığımızı bozan alışkanlıklarımızı değiştirme alışkanlığını edinmemiz gerekecek.

 Evet son olarak bağımlılıklarımızdan kurtulabilmemiz için kendimize güçlü duygusal motivasyonla söyleyeceklerimiz var.  

“Bana zarar veren hiçbir faydası olmayan kimyasal ve psikolojik teslim alan bu bağımlılıktan kurtulmam lazım. 

Bu maddenin verdiği sahte mutluluğun beni esir almasına teslim olmamam, kendime olan güvenimin tekrar geri gelmesi, kimyasal maddenin biyolojik etkisinden kurtulmam sadece üç gün sürecektir.  

  Davranışsal ve psikolojik etkisinden kurtulmam yirmi bir gün sürecektir.   

Yaşayacağım sıkıntılı günler, kurtuluşumun ve gelecek güzel günlerin ayak sesleridir; iyileşme belirtileridir. 

Ben biliyorum ki dünyada hiç kimse benim şu an yaşadığım iyileşme stresinden dolayı ölmemiş ve hiçbir zarar görmemiştir. 

Aldığım bu en doğru karardan dolayı kendimi kutluyor ve takdir ediyorum. Bugün yeniden doğduğum gündür.”