İstiklal Caddesi’nde patlama oldu. Hemen insanlar sosyal medyada güvendeyim notlarını düştü. Her gün üzerinden geçtiğim ve zaman içinde birçok terör saldırısına sahne olmuş şehrin bu en kalabalık caddesinden geçmek, doğrusu ne kadar güvendeyiz acaba diye düşündürmüyor değil.

Ölenler ve çok sayıda yaralananlar var. Şifalar diliyorum. Kalanlarına da sabırlar olsun. Ben ve arkadaşlarım patlamadan bir saat önce Taksim’deydik. Fitaş Sineması’nda ders veren başka bir arkadaşım ise öğrencileriyle toplu fotoğraf çektirmeyip 10 dakika önce dağılsaymış tam patlamanın ortasına düşeceklermiş. Bu megapollerde artık kelle koltukta yaşıyoruz Anton. O zamanlar bu fenalıklar hangi formattaydı unuttum doğrusu…

Neyse biz buralarda hep güzel düşünelim güzel olsun deriz.

Eeeee

Uzun zamandır yazmıyorsun.. Kısa öykülerinin bize bıraktığı etkileşimler durumların olayların hayal gücünü zorlayan akışıyla  her dönemde yaşarmış gibisin. İnsan doğasına dair derin anlamlar yükleyen bir anlayışın vardı. Çocuklarla Çehov Tarzı  derdik.

Bana bir keresinde, zeki insansın ve ben bunun tadını çıkarıyorum demiştin. O gün bana yüklediğin  özgüveni hiç unutmuyorum. Sen de zekiydin Anton Pavloviç… ama sanırım ben bunun tadını çıkaramadım. Benim aksime, sen kova burcunun o ne istediğini bilen duygu dolu realizminle- ne demekse- koşar adım gidiyordun. Tıp Fakültesinde en güzel öykülerini benimle paylaştın . Paha biçilmez anlardı. İnsanın derinliklerini, günlük olayların gizli önemini,  komedi ile trajedi arasındaki ince çizgiyi nasıl vurgulardın hiç anlamazdım. Oysa ben o zamanlar yanlış yerlerde gezermişim. İnsanların nobranlığına çok kırılırdım. Şöyle demiştin bir gün;

 -Anlamaya çalışma. Hayat böyledir işte. Hep o kıyamadıklarımız kıyar bize.

Ah Ahhh… O realist tarzını özledim. Ve ah ki, o lekesiz çocukluğumuz ne muhteşemdi.

Bu hafta Üsküdar Tekel Sahnesi’nde senin kısa tiyatro oyunlarından birini izledim. Yıllar önce Vişne Bahçesi’ni seyrederken anmıştım seni. Oysa bu kez hemen yazıyorum.

Şöyle oldu;

İstanbul Devlet Tiyatrosu bir hayli emek vererek seni bir kez daha hatırlattı bize. Zafer Algöz yönetiminde ayağa kalkan oyununu, dekor ışık sahne oyuncular ve arka plandaki tüm emekçileri ile birlikte çok takdir ettim. Seyirciler her zaman ki gibi çok keyifle izledi. Kıymetini çok bilen var arkadaşım çok…

İyiler Fenalar, Yazanlar Konuşanlar ,Bombacılar Merhametçiler dünyanın bin türlü hali… En güzeli de, dilini anlamaya ve anlatmaya gayret edenler…

Bir evlenme teklifi ve evlenme arzusundaki bir kadının takıntılarını ve bir türlü iletişim ortamı bulamadığı eş adayıyla yaşadığı münakaşaları…

Tütünün zararları  derken baskın bir eş tarafından otuz üç yıl istemediği bir hayat yaşayan adamı…

Ayı başlığında, bir kadınla erkeğin alacak meselesi yüzünden nefretle başlayan ilişkilerinin nasıl aşka dönüşmesi…

O gece yine tıklım tıklımdı salon. Güldük düşündük.

Bu ne güzel akış bu ne güzel replikler be dostum.

Sen bir harikasın. Sevgiyle kal.