Bu yıl tatil dönüşü sonrası Bakü’nün düşman işgalinden kurtuluşunun 101nci yıl törenlerine katılmak için 12-15 Eylül günleri Azerbaycan’da idim. 

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden; Emekli Subaylar, Muharip Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri ve Malûl Gaziler Dernekleri ile Anadolu Aydınlar Ocağı ve Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı Mücahitler Derneği mensuplarından oluşan bir heyet, Azerbaycan Cumhuriyeti tarafından davet edilmişlerdi. 

Program Azerbaycan’ın mimarı ve Milli Lideri Haydar Aliyev’in mezarını ve Türk Şehitliğini ziyaretle başladı. Daha sonraki günlerde heyet olarak; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sn. Ali Hasanov’u, Sosyal İşler Bakanı Sahil Babayev’i, Savunma Bakan Yardımcısı Tümg. Sn. Kerim Veliyev’i, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Sn. İntikam Babayev ile Seferberlik İşleri Bakan Yardımcısı Tümg. Sn. Arzu Rahimov’u ziyaret ettik ve görüştük. Türkiye ve Türk Halkı için dile getirilen sevgi, güven, dostluk ve kardeşlik söylemleri hepimize onur ve gurur verdi, fevkalade mutlu olduk. 

Ardından TC Sefareti ile TSK Ataşeliğini ve KKTC Temsilciliğini ziyaret edip Bakü Sefirimiz Büyük Elçi Sn. Erkan Özoral, TSK Ataşesi Tümg. Sn. İsmail Hakkı KÖSEALİ ve KKTC Temsilcisi Büyükelçi Sn. Ufuk Turganer hanımefendi ile tanışıp, görüştük. Ayrıca TC Sefaretinde Bakü’nün Kurtuluşunun 101nci yılı münasebeti ile tertip edilen, kahramanlık türküleri ve ezgilerle Kafkas oyunları ve halayların yer aldığı pek çok Azeri gençlerle askerlerinin de izlediği muhteşem programa katıldık. Eski bir Işıklar Askeri Liseli olan Büyük Elçimiz Sn. Erkan Bey’e, bir kere daha bu muhteşem gösteri için tebrik ve teşekkürlerimi sunarım. 

Bu arada Osmanlı Kafkas İslam Ordusunun Harekatı münasebeti ile Bakü’de düzenlenen serginin de açılışına katıldık. Daha sonraki gün de Kafkas İslam Ordusu Harekatı Şehitlerini anmak için Bakü’de ve Bakü’nün 150 km kadar batısındaki Türk Şehitliklerinde devlet töreni düzeninde bir katılım ve görkem içinde, Türkiye ve Azerbaycan bayrakları altında icra edilen törenlere katıldık. Bilahare milletvekili Sn. Ganire Paşayeva Hanımefendi’nin heyetimizi nazik ziyaretinde, kendileri ile Türkiye-Azerbaycan ve Kıbrıs ilişkileri Azeri ve Kıbrıslı kahraman soydaşlarımızın mücadelelerini ve direnişlerini, ebedi dost ve kardeşliğimizi konuşup görüştük. Daha sonra da İrevan Devlet Azerbaycan Dram Tiyatrosu’nda, değerli dostum İftihar Diriyev’in yönettiği Hocalı Katliamı’nı seyrettik. Ermeni çetelerinin insanlık dışı sergiledikleri vahşetin, anlatılmaz bir duygu seli içinde, yüksek bir performansla oynanması bütün salonun büyük beğenisini kazandı. Değerli dostum İftihar Bey’i ve İrevan Tiyatro Grubu’nu yürekten kutluyorum. 

Değerli okuyucularım, malumları 16ncı yüzyılın ilk yarısında Osmanlı sınırları içinde olan Azerbaycan’a, zaman zaman Safeviler de hakim olmuşlardı. Osmanlı İmparatorluğu’nun Kırım’ı kaybından sonra Ruslar Kafkasya’da hakimiyet alanlarını genişletmeye başlayabilmişlerdi. Zira Kırım’ı kaybı ile Osmanlı, Karadeniz hakimiyetini Ruslara kaptırmış, Kafkasya’da da savunmasız hale gelmişti. 

18nci yüzyılda Bakü dahil Hazar Denizi kıyılarını, 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sonunda da Batum, Ardahan ve Kars’ı topraklarına katan Rusya; Birinci Cihan Harbi başlangıcında Sarıkamış Felaketi’ni müteakip Trabzon, Erzincan ve Van dahil Doğu Anadolu’yu ele geçirmişti. 

Kasım 1917’de Rusya’da Bolşevik İhtilali sonrası Rus Orduları dağıldığından, Şubat 1918’de de Türk Ordusu doğu cephesinde ileri harekata başlamış, karşısındaki Ermeni Ordusunu dağıtarak 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nde kaybedilen Batum, Ardahan ve Kars’ı geri almıştı. Türk Ordusu’nun Kafkaslarda tekrar varlığından güç alan Azerbaycan da, 28 Mayıs 1918’de bağımsızlığını ilan etmiş ve Ermeni, İngiliz ve Rus düşmanlara karşı Osmanlı’dan yardım talep etmişti. 

İşte Nuri Paşa komutasındaki Osmanlı’nın Kafkas İslam Ordusu, 101 yıl önce 15 Eylül 1918’de Bakü’yü İngilizlerden kurtardığından, yıllardır bir bayram olarak kutlanmaktadır. 

Bilahare Nuri Paşa, Bakü’den sonra kuzeye yönelmiş, 6 Ekim’de de Derbent’i düşmanlardan temizlemişti. 

Ancak Birinci Cihan Harbi sona ermek üzere idi. Avrupa’da önce Avusturya pes etmiş, ardından Bulgaristan ve Almanya silah bırakmış, malumları Osmanlı’da 30 Ekim’de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamıştı. 

Değerli okurlarım, bilindiği gibi Azerbaycan; zengin petrol ve doğalgaz kaynakları yanında Avrasya’ya, Karadeniz-Hazar Denizi arasından, kuzeyden gelen istikameti kapatan ve Hazar havzasını da kontrol eden bir konuma sahiptir. Ayrıca Azerbaycan, Orta Asya ve Hindistan istikametleri için de stratejik değeri yüksektir. 

Bu stratejik önemi nedeni ile Kafkas Yarımadası Birinci Cihan Harbi’nin son günlerinde Türk-Alman menfaat çatışmasına bile neden olmuş, Almanlar Kafkas İslam Ordusu’nun ileri harekatını önlemeye çalışmışlardır. 

Yine bu stratejik önemi nedeni ile Kafkasya ve Azerbaycan; Rusya’nın da, İngiltere’nin de jeopolitik hedefleri arasındadır. Nitekim 30 Ekim Mondros Ateşkes Anlaşmasına yaklaşan günlerde İngiltere ve Rusya’nın baskıları ile Kafkas İslam 1877-78 harbi öncesi sınırlara çekilerek Kafkasya’yı boşaltmak zorunda kalmıştı. 

1918 Mayıs ayında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti, Kafkas İslam Ordusu’nun çekilmesini müteakip bir süre İngiltere’nin denetiminden sonra 15 Ocak 1920’de İtilaf Devletlerince tanındı. Ancak çok geçmeden Nisan 1920’de Kızıl Ordu’nun işgal ettiği Azerbaycan daha sonra 1936 yılında da SSCB’nin bir Cumhuriyeti haline geldi. 

Bilahare Sovyet Blok’unun dağılması ile 1985’de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesine, 1991’de Ermeni taarruzları başladı. Rus birliklerinin ve Ermenilerle birlikte olduğu savaşta Azerbaycan topraklarının beşte birini işgal eden Ermeniler, Hocalı’da da 613 soydaşımızı hunharca katlettiler. 1 milyon Azerbaycanlı soydaşımızın göçmen olduğu savaşta 150 Azerbaycanlı kardeşimizin akıbeti hala belli değildir. 

Dünya bu vahşeti sadece seyretmiş, BM Güvenlik Konseyi’nin Ermenilerin işgal ettikleri topraklardan çekilmesini isteyen 822 sayılı kararı da bir türlü uygulanmamıştır. 

Türkiye ve Türk Milleti; Ermenilerin Azerbaycan topraklarının iadesi konusunda bütün gücü ve her türlü imkanları ile kardeş Azerbaycan ve Azeri soydaşlarımızın yanındadır. Ebedi Başkomutanımız Atatürk de; Türkiye-Azerbaycan dostluk ve kardeşliğini, “Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir. Azerbaycan bizim kardeşimizdir.” şeklinde özetlediği Türkiye-Azerbaycan ilişkileri her açıdan düşmanları kıskandıracak, hatta korkutacak seviyededir. 

Değerli okurlarım, Azerbaycan’ın mimarı ve Milli Lideri Haydar Aliyev’in bir millet iki devlet tanımlamasına, artık Kıbrıs’ı da ilave ederek bir millet üç devlet olarak ifade edilmesinin zamanı geldiği kanaatindeyim. 

Törenlere birlikte katıldığımız Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. DR. İbrahim ÖZTEK dostumun Bakü’de yazıp törende çok anlamlı bir şekilde okuduğu mısraları da sizlere sunuyorum. 

Görmez misin bu iki bayrakta al, 

İkisi de senin onurun. 

İkisini de bayrak yapan 

Vatan için döktüğün kan 

Ve sarsılmaz gururun. 

Gökten ayyıldızı indirip O’na işleyen aynı atan, 

Bir millet iki devlet aynı can, 

Sonsuza dek sana vatan. 

Türkiye ve Azerbaycan. 

Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK