AYDIN MENDERES!... (3)

Abone Ol
Merhûm Başvekil Ali Adnan Menderes, Aydınlı’ydı. Büyük Menderes Irmağı’nın yalayıp geçtiği Çakırbeyli Çiftliğinde doğmuş, çocukluk yılları, gençlik ve nisbeten orta yaşlı yılları hep Aydın’da geçmişti.
Herkes doğup büyüdüğü, ömrünün bir kısmını geçirdiği memleketini sever, fakat Adnan Bey Aydın’a âşıktı. Onun için, siyâsete atılınca mecbûrî ikâmeti Ankara’da doğan küçük oğluna âşığı olduğu memleketi Aydın’ının ismini vermişti..
Yassıada’da esir edildiği günlerde, ailesiyle birlikte en ziyâde memleketi Aydın’ı özlemişti. “Eğer buradan bir kurtulursam, kurtulduğum gün, doğrudan Aydın’a geçecek, Çakırbeyli’ye koşacak Büyük Menderes’in kenarında bir söğüt ağacının gölgesinde oturacağım,” diyordu. Fakat diğer bütün arzularının yanında, Aydın’a dönmek, Çakırbeyli Çiftliğinde, Büyük Menderes’in kenarında bir söğüt ağacının altında dinlenme hayali de ne yazık, üç ayaklı darağacının arasında bitmişti.
Merhûm Aydın Bey, 1970 yılında, Aydın İl Başkanı olarak siyâsete atılmıştı. Devrin seçim mevzuatına göre, 1969 ve 1973 seçimlerinde, milletvekilliği için yaşı müsâit olmadığından, milletvekilliğine adaylığını koyamamıştı. 1977 milletvekilliği genel seçimlerinde aday olmasına muhakkak nazarıyla bakılıyordu. Fakat nereden?
Aziz Milletimiz, kendi içinden çıktığını, kendisinin partisini olduğunu düşünerek, Millî Bakiye sistemi gibi, tek bir partiyi iktidara getirmemek üzere, CHP’nin kurduğu tuzağa rağmen, Adalet Partisi’ni hem 1965’te hem de 1969’da üst üste iki kere %50’den fazla bir rey nisbetiyle iktidara getirmişti.
1969 seçimlerinin ardından, Süleyman Demirel, Adalet Partisi’ndeki milliyetçi-muhafazakâr milletvekillerini hem partiden hem de hükûmetten tasfiye etti. Bu tavır Adalet Partisi’nde çok ciddî bir bölünmeye sebep oldu. Yeni bir parti,Demokratik Parti doğdu.
Bu hareket, Türk Siyâset Kurumunu bütünüyle zayıflattı. 12 Mart 1971 Muhtırası geldi. Bir gecede bağımsızlaştırılan kadîm bir CHP’liye ucûbe bir hükûmet kurduruldu. Türk Siyâsî Hayatı uzun süren derin bir istikrarsızlığa düştü. 1973 Genel Milletvekilliği seçimleri de hiçbir partiyi tek başına iktidara getirmedi. Asla olmaz, olamaz denilen bir şey oldu. “Hak geldi, bâtıl zâil oldu”, sloganıyla bir yerlere gelmiş bir partiyle, “İşçiler, marabalar, prolaterya, başkalarının önünde kapalı kapılar vardı, siz tokmakları çevirin açık kapılardan içeri girin,” diyen başka bir partiyle koalisyon kuruyordu. “Tarihî Yanılgı” denilerek kopkoyu yeşille kan kırmızısı birleşiyor, mor bir eser meydana geliyordu. Fakat bu iktidar da derîn istikrarsızlıktan nasibini almış, Kıbrıs Fatihliği ve zaferin paylaşılması veya paylaşılamaması yüzünden dağılmıştı. TBMM’sinde i’timad reyine ulaşılamayacağı kesin bilinmesine rağmen Ecevit azınlık hükûmeti ve Milliyetçi Cephe Hükûmetleri..
Böylesine bir siyâsî vasatta, 1977 milletvekilliği genel seçimlerine gidiliyordu.
Birinci ve ikinci Milliyetçi Cephe Hükûmetlerinin kurulmasında önemli roller üstlenmiş, Milliyetçi-Muhafazakâr Gazeteler Birliği yöneticileri olarak, Bizim Anadolu Gazetesi Sahibi Merhûm Mehmed Emin Alpkan, Türkiye Gazetesi Sahibi Enver Ören, Ortadoğu Gazetesini temsilen İrfan Atasoy (Merhûm), Yeni Asya Gazetesi Sahibi Mehmet Kutlular ve Bâb-ıâlîde Sabah Gazetesini temsilen Mustafa Akkoca, 1977 seçimleri arefesinde İstanbul Taksim’deki Contantinal Oteli -daha sonra Merhabâ adını almıştır-‘nde randevumuz var...
Demirel, bu otelin kral dairesinde bizi bekliyor, otelin fuayesinde ve asma katlarında, restoran ve diğer boş bulunan her yerinde mevcut milletvekilleri, aday olmayı düşünen ve bekleyen binlerce kişi, yukarıdan herhangi bir işaret bekliyorlar.
Bizler otele ulaştığımızda, doğrudan kral dairesine çıkılan asansörle kral dairesine alındık. Geniş yuvarlak masanın etrafında bizlerden başka Süleyman Demirel, Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Dr.Sadeddin Bilgiç, İzmir’in eski belediye başkanlarından o zaman Anadolu Bankası Yönetim Kurulu Başkanı, Merhûm Osman Kibar da vardı. Süitin iç odalarından birisinde de Nazmiye Hanımefendi vardı.
Sohbet sırasında, Demirel hepimize ayrı ayrı düşüncelerimizi sordu. Sıra bana geldiğinde, “Sayın Akkoca, sizden özellikle üç hususta fikrinizi almak isterim;
1- Bu seçimlerde üç hoca bize İstanbul’dan aday olmak üzere müracaat etmiştir. Oysaki biz bunlardan ancak birisini İstanbul listesine taşıyabiliriz. Üstelik, bunlardan birisi hâlen partinin Genel İdare Kurulu üyesidir.
2- Bildiğiniz gibi, Aydın Bey (Aydın Menderes’i kastediyor) bizlere milletin emânetidir. Kırmadan dökmeden onu onure ederek bir yerden aday göstermemiz icap ediyor. Belki kendileri Aydın’ı düşünüyor olabilir, Aydın’ı düşünmekte de son derece haklıdır. Fakat Aydın’da parti içinde çok ciddî sıkıntılar var, yıllarca Bakanlık yapmış, partinin üst yönetimlerinde önemli hizmetler vermiş arkadaşlarımız var, onlar da Aydın’dan liste başı veya asgarî liste ikincisi olarak bu seçimlere katılmak isterler.
3- Bildiğiniz gibi Kemâl Bey, (Kütahya İstanbul eski Milletvekillerinden Merhûm Kemâl Kacar Bey’i kastediyor) bu seçimlerde İstanbul’dan aday olmayı düşünüyor, kendisini İstanbul listesinin kaçıncı sırasından göstermemiz gerekir veya şöyle söyleyeyim, listenin kaçıncı sırasında göstersek bize darılmaz.
Hoca’lar hususunda benim bir fikir ileri sürmem yakışık almaz. Her üçünü de takdir ederim, tercihim sözkonusu olmaz. Ancak geçen dönem Tokat Milletvekili olan, aynı zamanda partinin Genel İdare Kurulu üyesi Feyzullah Değerli’yi yine Tokat’tan liste başı yapabilir, diğerlerinden birisini de İstanbul listesinden gösterebilirsiniz.
- Aydın Bey’e gelince, normal olan, doğru olan Aydın Bey’in Aydın’dan listenin tepesine konulmasıdır. Fakat Aydın’da sıkıntılarınız olduğunu söylüyorsunuz. Doğrudur, Aydın’da gerek İsmet Sezgin gerekse Nahid Menteşe listenin başında olmayı hakediyorlar.
Bildiğiniz gibi 1950-1960 arasında yapılan seçimlerde seçim mevzuatı müsâit olduğu için, Merhûm Başvekil Adnan Menderes hem Aydın’dan hem de Kütahya’dan, hem Aydın’dan hem de Konya’dan aday olmuş ve milletvekili seçilmişti.
Aydın Bey’e bu durum hatırlatılır, onure edilerek, meselâ Konya’dan liste başı yapılırsa i’tiraz etmeyeceğini sanıyorum.
- Kemâl Bey’e gelince, kendisinin ne düşündüğünü, ne düşüneceğini bilemem. Fakat bana sorarsanız, İstanbul’dan aday olmayı düşünüyor veya kabul ederse liste başı yapılmazsa, listenin neresinde olursa olsun, beni rahatsız eder. Uygun bulursanız kendisiyle görüşeyim, ne düşündüğünü size ileteyim.  Benim gönlümde Kemâl Bey’in İstanbul listesinde, liste başı olmasıdır. Ancak siyâsetin gerçekleriyle de karşı karşıya bulunuyoruz. Öncelikle Sadeddin Bey, partimizin Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanıdır, kendileri de İstanbul’dan adaydır. Ayrıca Genel İdare Kurulu İstanbul listesine en az iki kişiyi kontenjandan gösterebilir. Bu durumda biz Kemâl Bey’i ennihâyet dördüncü sıradan gösterebiliriz. Umarım, kendileri kırılmazlar.
Bu görüşmeden sonra, hem Aydın Bey’le hem de Kemâl Bey (Kemâl Kacar, Beyağabey) görüştüm. Kemâl Bey Ağabey, “hiç önemli değil, parti içindeki sıkıntılarını biliyorum, İstanbul için liste dördüncüsü de fena sayılmaz” buyurdular.
Ben kendilerine, “Ağabey, dilerseniz, Sakarya’dan veya Antalya’dan liste başı olabilirsiniz. Emir buyurulursa bu hususlarda da temas edebilirim,” dediğimde, “lüzum yok” buyurdular.
Aydın Bey’le de görüştüm. “Merhûm pederiniz, şehit Başvekilimiz Adnan Menderes, seçim mevzuatı da müsâit olduğu ve ekseriyet sistemi uygulandığı için, teberrûken Aydın’la birlikte Konya’dan da aday olurdu. Bir seçimde de, Aydın’la birlikte Kütahya’dan da aday olmuştu. Kendisi Konya’yı, Konyalılar da kendisini çok sevmişti. İhtilâl gerçekleşmeseydi, 27 Mayıs 1960 günü Konya’da çok büyük bir miting yapacaktı. Konyalılar kendisini o zamana kadar görülmemiş bir şekilde ve kalabalık bir halkla karşılayacaktı. Bendenizde mitinge katılan ve şehît Başvekilimizi karşılayanlar arasında olacaktım.” dedim. Aydın Bey çok hislendi, gözleri dolu dolu oldu. Konya’dan seve seve aday olabileceğini söyledi. Demirel ve partinin üst yönetimi çok rahatlamıştı. En ziyâde rahatlayanlar ise, Aydın Milletvekilleri İsmet Sezgin ile Nahid Menteşe idi.
Konya ve Konyalılar Aydın Bey’i bağrına bastı. Bu seçimlerde Adalet Partisi Konya’da ön seçim yapmıştı. Yâni partiye kayıtlı bütün üyelerin katılımıyla adayların sıraları belirlendi. Tabiî ki, beklenildiği gibi Aydın Menderes bütün üyelerin tercihiyle ve büyük bir farkla listenin başına oturmuştu. Fakat Demirel yine Demirelliğini yapmış, Konyalı Adalet Partililerin listenin dışına ittiği, Oğuz Atalay’ı kontenjandan listenin başına, Aydın Menderes’in önüne koydurdu. Fakat Aydın Bey, bunu kendisine dert edinmedi.
Aydın Bey’in bu dönem milletvekilliği takribî olarak üç yıl kadar devam etti. 12 Eylül 1980 hükûmet darbesi sonrasında diğer pek çok siyâsî gibi Aydın Bey de 10 yıllık siyâsî yasaklar arasına katıldı.
Hiç dert etmedi. Bu dönemi çok iyi değerlendirdi, hayatında boş kalan sahalara yöneldi, dînî sahadaki boşluklarını farketti. Bu boşluğu doldurmak için vargücüyle çalıştı. Zengin bir kütüphane oluşturdu. İslâmî temel kaynakların tamamını te’min etti.
Derîn bilgisiyle, yakîn bir iman’la asrımızda emsâline az rastlanan bilgeliğe ulaşmıştı.
Daha sonraki yıllarda başına gelenleri burada uzun uzun anlatmanın hiç kimseye bir faydası yoktur.
Başına gelenlerin terfiî derecesine vesiyle olmasını temenni ederken, Çakırbeyli’nin son şövalyesine Rabbim’den vâsî rahmetini niyaz eder, geride bıraktığı kederdîde yakınlarına sabırlar dilerim.