Hıristiyanlık için önemli bir kilise…
Ama soru şu olmalı aslında…

Hangi Hıristiyanlar için?

***

İsa Peygamber Yahudi olarak doğdu…

Hıristiyan kavramı ise İsa Peygamber öldükten sonra söylenmeye başlandı…

Çarmıha germe sonrasında Havarilerden Petrus, Pavlus ve Barnabas Antakyaya kaçtılar…

Havarilerin geleceğini haber alan Antakya yönetimi tellal bağırtarak halka “Hristoslar geliyooor” diye haber verdiler…

Yağlanmış anlamına gelen Hıristiyan kavramı ilk olarak Antakya da ortaya çıktı…

Dinsel anlamda yağlanmış, Tanrı tarafından korunan demek…

***

Hıristiyanlık…

Toplum içinde anlamları bakımından karışıklığa düşünce ekümenik konsiller yapılarak yeni yön kazanır…

İlkinin İznikte, dördüncüsünün KALKEDON (Kadıköy) da yapıldığı konsil Doğu kiliseleri tarafından reddedilmiş ve büyük bölünme yaşanmıştır.

Kalkedon Konsili veya Kadıköy Konsili, 451 yılında 8 Ekim’de başlayıp 1 Kasım’da sonlanmış ekümenik konsildir. 

Doğu kiliseleri Ermeni, Kıpti, Süryani ve Habeş kiliselerdir.

***

AYASOFYA…

Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında yaptırılmış, zaman içinde geliştirilmiş bir kilisedir.

Kalkedon konsilinden seksen yıl sonra yapılmış olması Vatikan merkezli olduğunu ve DOĞU mezhepleri tarafından da sıcak görülmediği sahiplenilmediği anlamına gelir…

1054 yılında yaşanan FENER PATRİKLİĞİ ve VATİKAN arasındaki karşılıklı AFOROZ etmeler Hıristiyanlığın en büyük bölünmesi sayılır…

Fener Patrikliği kendilerinin Ortodoks (Doğru yol demek) olduklarını söyleyince, Vatikan Aforoz ederek Fener Patrikliğini dışlamış ve 1082 yılında Haçlı Savaşları olarak bilinen Hıristiyanların mezhep savaşlarını başlatmışlardır…

200 yıl içinde 12 kez Haçlı savaşları olmuştur.

Katolikler, Ortodoksları ve doğu mezheplerini yola getirmek hedefli ve iki kez Kudüs merkezli Haçlı savaşları bölünmeyi derinleştiriyor…

***

Ayasofya Ortodoks tarafında kalıyor…

Fatih Sultan Mehmet 1453 tarihinde İstanbul’u aldıktan sonra Ayasofya’yı cami olarak ibadete açıyor…

Yüzyıllar bu şekilde devam ederken Osmanlı Devleti yıkılıyor ve yerine yeni devlet Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor…

Yeni devlet 1934 yılında Ayasofya yı kültür amaçlı Müze olarak tanımlıyor…

Kuşkusuz bu kararı o dönemin şartlarına göre doğruluk payı vardır diye kabullenmek gerekiyor.

***

Günümüzde iktidar Ayasofya’yı camii yapma kararı alıp uyguluyor…

Ermenistan, Suriye, bir kısım Arap ülkeleri, Libya, İsrail, Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan gibi ülkelerin gerek Akdeniz de, gerek sınırlarımızda sıcak savaş, çatışma ve diplomatik savaşlar yoluyla ülkemizi zor duruma düşürmeye çalıştıkları bir zaman dilimizde…

Ayasofya Camii yapılıyor…

Bunun anlamı…

Siz ne yaparsanız yapın biz kendi doğrularımızı uygularız demektir…

Daha kısa olacak şekilde anlamı ise…

HODRİ MEYDAN demektir.

***

Ayasofya üzerinden geçmişin hesaplaşması da yapılıyor gibi bir görüntü var…

Oysa Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u Ayasofya ile birlikte fethetti…

Osmanlı yıkılırken İstanbul ve Ayasofya paylaşımcı ülkeler tarafından işgal edildi…

Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları tarafından İstanbul, Ayasofya ve şu an var olan vatanımızın coğrafyası kurtuluş savaşı verilerek yeniden kurtarıldı…

Yeni Cumhuriyet kuruluşu sonrasında yaklaşık on yıl cami olarak ibadete açık olan Ayasofya o günlerin şartlarına göre müze yapılarak uluslar arası politikalar geliştirildi…

Aradan geçen zaman içinde genel olarak müze şeklinde görünen ancak ATATÜRK tarafından cami olarak tapu kaydı yaptırılan AYASOFYA günümüzde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından ATATÜRK ün tapu kaydına uygun biçimde camii olarak ibadete açılması şekliyle bir Hodri meydan tavrı sergilendi…

Tayyip Erdoğan, Suriye, Libya, Yunanistan, İsrail, Fransa, Ermenistan ve diğer problem yaratıcı ülkelerin hepsinin gemi azıya aldığı bir ortamda siyaseten üst perde çizgisinde bir atılımla dengelerin çıtasını yükseltmiştir…

Fatih Sultan Mehmet’in, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Recep Tayyip Erdoğan’ın uygulamalarının tamamı kendi zaman şartları içinde en doğru uygulamalardır….

Biri diğerinin tamamlayıcısı durumundadır…

Aynı millet liderlerinin farklı zaman dilimlerinde ihtiyaç duydukları politik yaklaşımlardır…

Bize düşen görev, onlara teşekkür etmek olmalıdır.