29 Mayıs 1453’te Bizanstan alınan İstanbul’un fethedilişinin 567. yıl dönümünde Ayasofya'da Fetih suresi okunması üzerine, Yunanistan haddin aşmış, sanki söz hakı varmış gibi, konuşma cüretini göstermiştir. Ben de “Halep oradaysa , arşın burada” diyorum... Ey Yunan, Dömeke’de, İstiklal Harbinde, dolaylı olarak Kıbrıs’ta aldığın dersler yetmedi kaşınmaya başladın yine... Her zaman arkanda olup seni teşvik eden dostlarına güvenme, otur oturduğun yere... Dimyata pirince giderken evindeki bulgurdan olursun , aklın başına gelir...

Çocukluğumdan (1950’li yılar) beri bir Ayasofya tartışmasıdır sürüp duruyor. Yurt dışından gelen itiraz ve talepleri anlıyoruz,  ama böyle bir konuda içerde niye bu kadar ayrışırız anlamak mümkün değil. İYİ Partinin “AYASOFYA İBADETE AÇILSIN” diye verdiği önergeyi reddeden iktidardaki siyasal islamcı AKP ve Türk Milliyetçisi olduğunu söyleyen ittifak ortağı MHP’nin reddetmesini nasıl izah ederiz bilemiyorum... Yıllar öncesinden beri burayı ibadete açma vaadinde bulunarak iktidara gelen siyasal islamcı bir partiyle, milliyetçi söylemleri olan ortağı bunu seçmenlere izah etmelidirler...

Düşüncemi en baştan söyleyeyim, Ayasofya İstanbul’un Fethi’nin sembolüdür, yaklaşık 482 yıl cami olarak faaliyet göstermiştir, tartışma gereksizdir, hemen yarın camiye dönüştürülmelidir... Ne diye tartışıyoruz ki!!! Hukuki veya siyasi gerekçeye gerek yoktur, hiç bir kimseye danışmak, gönlünü hoş etmek etmek, hesap vermek zorunda da değiliz...

Günümüz Ayasofya'sı Bizans İmparatoru Justinianos (527-565) tarafından dönemin iki önemli mimarı olan Miletos'lu (Milet) İsidoros ile Tralles'li (Aydın) Anthemios'a yaptırılmıştır. Tarihçi Prokopios'un aktardığına göre, 23 Şubat 532 yılında başlayan inşa, 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış ve kilise 27 Aralık 537 yılında törenle ibadete açılmıştı.  567 yıldır burası Türkiye’dir, Türklerin vatanıdır, kararı Türk milleti adına bu ülkeyi yöneten ilgili makamlar verir... Fetihten önce ne olarak kullanıldığının önemi yoktur, tartışılacak herhangi bir şey yoktur. 29 Mayıs 1453’de Fatih Sultan Mehmet komutasında İstanbul fethedilmiş; İstanbul’un fethinin sembolü olan Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüş ve Ayasofya’nın imarı için Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı (Fatih Sultan Mehmet Vakfı) kurulmuştur. Ayasofya, resmi kayıtlara göre Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı’na aittir.

24.11.1934 tarihli ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Ayasofya, müze olarak kullanıma tahsis edilmiştir. Ayasofya’nın hangi sebeple müzeye dönüştürüldüğünü tartışmanın hiç gereği yok. O günün yetkilleri mutlaka böyle tarihi önemi büyük bir yapıyı insanlığın kültür mirasına kazandırmayı amaçlamışlardır.  İstanbul’un tarihi alanlarının ve evrensel değerlere sahip ortak mirasın korunması, bu eserlerin Dünyaya tanıtılması için müze olarak kullanıma tahsis edilmesi isabetsiz değildir. Nitekim Ayasofya’nın dışında, müze olarak kullanıma tahsis edilen birçok tarihi alan bulunduğu da gerçektir. Kaldı ki; Ayasofya müzeye dönüştürüldüğünde, resmi kayıtlarına göre niteliğinde bir değişiklik yapılmamış, “cami” vasfı korunmaya devam edilmiştir.(1)  Madem öyleyse neden müzeye çevrildi derseniz, zamanın ruhu o gün için öyle uygun görmüş, dinler tarihinde ve dünya mimarisinde ağırlığı ve önemli bir yeri olan tarihi değeri yüksek Ayasofya ve İstanbul’un diğer tarihi alanları, 06.12.1985 tarihinde Dünya Miras Listesine dahil edilmiştir.

Ayasofya’nın evrensel bir kültürel miras olduğu, uluslararası işbirliği ile korunup gözetilmesi gerektiği, ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenliğine ve iç hukukun sağladığı mülkiyet hakkının özüne de müdahale edilemeyeceğinde hiçbir tereddüt bulunmamaktadır.(2)

Ayasofya konusunda Bizans İmparatorluğu ile farklı bir sözleşme de akdedilmemiştir. Yargı kararına gerek yoktur, iktidarın vereceği bir talimatla camiye dönüşmeli ve konu kapanmalıdır. Ancak geçen yıl 3 milyon turistin burayı ziyaret ettiğini göz önüne alacak olursak, içerde belli bir kısım ibadet amaçlı cami olarak ayrılır, bir bölüm de turizme dönük olarak kullanılabilir. Suni  gündemler peşinde boşuna zaman tüketmeye gerek yok.