YAZAR YEŞİM DEĞER

“AYNUR” ÇIKTI

Bu hafta röportaj konuğum değerli bir kadın kardeşim, yazar Yeşim Değer. Yeşim Hanım tam bir İstanbul hanımefendisi. İstanbul’da doğmuş ve İstinye’de büyümüş. 

Yeşim Hanım ile henüz yeni çıkan ve raflarda yerini alan kitabı Aynur’u konuştuk. Toplumumuzdaki kadına verilen değer ve yaşananlara çok güzel değinen bir roman. Aynur’u yazarken kadınların çeşitli yaşam hikâyelerinden esinlenmiş Yeşim Hanım.  Karanlığın içinde ışığa giden yolu bulmaya çalışan Aynur’un yüreklere dokunan hikâyesi... Güçsüzken bile ayakta durmak zorunda kalan, umuda sarılan kadınların ortak sesi bu kitap. 

“Aslı Hanım; Romanımın konusu toplumuzun sürekli kanayan yarasına değindiği için kitabım çok ilgi gördü. Beklentimin üzerinde geri dönüşler aldım. Mesajlar, gazete haberleri, sürpriz teklifler oldu. Bu olumlu geri dönüşler ne mutlu ki bana, günden güne daha çok kitleye ulaşmamı sağlıyor… Ve böylece anladım ki toplumumuzun gerçekten bu tarz bir romanı okumaya ihtiyacı varmış.” İfadelerini kullanan Sevgili Yeşim Hanım ile röportajımız sizinle.


Söyleşimize sizi tanıyarak başlayabilir miyiz kimdir Yeşim Değer? Bir günü nasıl geçer?

İstanbul’da doğdum. Anne, babam ve üç kız kardeşim ile birlikte İstinye’de büyüdüm. 1995 yılından beri ev hanımı ve iki çocuk annesi olmakla birlikte 2019’da köşe yazarlığına başladım. 2020 yılında ise Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünden mezun oldum, alanımla ilgili eğitimlere devam ediyorum. Gün içerisinde evime, aileme ve dostlarıma ayırdığım vakit dışında bol bol kitap okuyorum, belgesel, festival filmleri izliyorum ve kitap üzerine çalışmalar yapıyorum. Doğa ve hayvan tutkunuyum, örneğin her gün düzenli olarak sokak hayvanlarıyla ilgileniyor ve yürüyüş yapıyorum.  


Kitabınızı çıkartmayı ne zaman ve nasıl düşündünüz?

Bazı yaşam seçimlerim nedeniyle eğitimimi tamamlayamadım. Hayata bir sıfır geride başladığımı düşündüğüm için 2017 yılında üniversite eğitimime başladım. Kendimle ilgili yaptığım bu radikal değişim sonucunda yazarlık yeteneğimi keşfettim ve 2019 yılında ilk kitabım olan, “Her Şeye Dair Ne Varsa İçinde” adlı şiir kitabımı yazdım. Son zamanlarda kadınlara olan şiddetin artış göstermesiyle, “Yeter Artık” adlı şarkının sözlerini hayata geçirdikten sonra bunu daha da ileri taşımak istedim ve “Aynur” adlı romanımın çalışmalarına başladım. 



Kitabınızın ismini belirlerken göz önünde bulundurduğunuz kıstaslar nelerdir? Her hangi hikâyesi var mı kitap isminizin?

Bir akşam açık havada kitabımla ilgili düşünürken, gökyüzünde parlayan ay ışığı bana ilham verdi. Ay ışığı anlamına gelen “Aynur” ‘un, kitabın başkarakterine ve konusuna en uygun isim olacağına karar verdim. 

Konularınızı nasıl seçiyorsunuz? Konu seçimi tesadüfimi oluyor ya da hayatta karşılaştığınız bazı olaylardan mı etkilenip yazıyorsunuz? 

Şiir kitabımı geçmişte yaşadığım anılarımdan esinlenerek yazdım. Romanım Aynur’u yazarken ise kadınların çeşitli yaşam hikâyelerinden esinlendim. 

Yazarken ruh ve kalemin özgürlüğüne inanıyorum. Kıymetli iki yazar Jale Demirdöğen ve Emre Kalcı’dan aldığım yazarlık eğitimi sırasında sevgili hocalarımdan öğrendiğim, hiç unutmadığım bir şey varsa o da ruha ve kalemin özgürlüğüne kilit vurulmamasıydı. 


Tam bir farkındalık insanlarından bir tanesisiniz. Kadınlara yön verecek bir kitabınız var. Hayatın matematiğini çözen güçlü bir kadın diyorum size. Bunu gerek konuşmalarınızda gerekse enerjinizden çok rahatlıkla hissedebiliyorum.

Peki, siz de bu iş yürek işi, herkes her şeyin farkında olmaz, olamaz diyenlerden misiniz? Bu meziyetiniz doğuştan mı?

DOĞUŞTAN GELEN BİR YETENEĞE SAHİBİM

Aslında hem yürek işi hem de farkındalık… Aynı zamanda doğuştan gelen bir yeteneğe sahibim. Tabii ben bunu aldığım eğitimlerle birlikte kendimi keşfederek yazma yeteneğimi gün yüzüne çıkardım. Kendime olan inancım ve cesaretimle başarı yolculuğuna adım attım.

Yaşadığınız coğrafyanın yazın yolculuğunuza etkisi var mıdır?
Sadece coğrafyanın değil, yaşadığımız toplum, aile, hayatla birlikte edinilen deneyimlerin hepsi bu yolculuğun bir parçası…

Sevgili Yeşim Hanım sizin yazma tarzınızdan bahseder misiniz? Mesela nasıl bir ortamda yazmayı tercih ediyorsunuz?

Yazarken yalnızlığı tercih ediyorum. Sessizlik ve huzuru bulduğum zamanlarda kitabıma odaklanıp saatlerce yazıyorum.


Kitabınızda kendinizden soyutlanmış karakterlerimi yoksa sizi yansıtan karakterlerimi anlatmak daha güzel geliyor? Yani eserlerinizin sizi yansıtması hoşunuza gider mi?

İlk kitabımda daha çok kendi hayatımdan esinlendiklerimi yazıya dökmüştüm. İkinci kitabımda ise farklı karakterleri ve kadınları anlattım. Farklı karakterler üzerinde yoğunlaşabiliyorum.

Kitabınızı yazmaya başlarken kurguyu önceden mi belirlersiniz? Yoksa bütün olay örgüsü siz yazdıkça mı gelişir?

Biz yazarların beslenme çantası çevre, insanlar, filmler, müzikaller, kitaplar, belgesellerdir. Beslenme çantamdan seçtiğim konuyla beraber olay örgüsü gelişir ve yazdıkça tamamen doğal bir akış içinde devam eder.
 

Kitabınızın genel tema ve içeriğinden biraz bahsedebilir misiniz? Aynur'u merak ediyorum?

AYNUR’UN YÜREKLERE DOKUNAN HİKÂYESİ BU

 Işıklar içinde bir köy… O köyde karanlıkta kalan bir ev… Babası ve hiç tanımadığı bir adam tarafından kendisine biçilen hayatın ağırlığı altında yaşam mücadelesi veren genç kıza kader nasıl bir yol çizecek? Büyük bir şehrin çıkmaz sokaklarında ve yüreğinde seslerin kalabalığında karanlığın içinde ışığa giden yolu bulmaya çalışan Aynur’un yüreklere dokunan hikâyesi bu… Güçsüzken bile ayakta durmak zorunda kalan, umuda sarılan kadınların ortak sesi…

Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı?

YAZMAK BENİM İÇİN BİR HEVESTEN ÖTE ÖĞRETİCİ BİR YAŞAM YOLCULUĞU

İnsanlara kalıcı öğretiler bırakmak beni mutlu ediyor. Benimde çorbada tuzumun bulunmasından gurur duyuyorum. Yazmak benim için bir hevesten öte öğretici bir yaşam yolculuğu.

Edebiyat dünyasında gördüğünüz en bariz sorun nedir? Bu soruna ne gibi bir çözüm önerisi sunulabilir?

Çağın değişmesiyle birlikte okuyan insan sayısı hem de edebi eserlerin azalması büyük bir sorun teşkil ediyor. Bununla birlikte hızlı bir tüketim toplumuyuz. Kültür seviyesinin artması için daha derin, edebi konularda kitap çeşitliliğinin artırılması ve insanların da çocukluğundan başlanıp kitap okumaya teşvik edilmesi gerekir. 

Yazın yolculuğunda gelecek ile ilgili projelerinizden bahseder misiniz?

“Aynur” adlı romanımla ilgili lansman ve proje çalışmalarım devam ediyor. Bu meyanda üçüncü kitabım ile ilgili çalışmalarıma başlamış bulunmaktayım. 

Ne tür okuyucu kitlesine hitap ediyorsunuz?

Hayatın içinden yaşanmışlıkları anlatan yazılarımla roman okurlarına hitap ediyorum.

Aynur ile birlikte güzel bir okur kitlesi yakaladınız bunu yakinen takipteyim. Kitap ile sizce ilgili dönüşler nasıldı?

Romanımın konusu toplumuzun sürekli kanayan yarasına değindiği için kitabım çok ilgi gördü. Beklentimin üzerinde geri dönüşler aldım. Mesajlar, gazete haberleri, sürpriz teklifler oldu. Bu olumlu geri dönüşler ne mutlu ki bana, günden güne daha çok kitleye ulaşmamı sağlıyor… Ve böylece anladım ki toplumumuzun gerçekten bu tarz bir romanı okumaya ihtiyacı varmış.

Ben de bu yazın meziyetinin sonradan kazanıldığına inananlardan değilim.  Sizi yazmaya özendiren şeyler neydi? 

Babamda ve ablamda olan yazma yeteneğinin genler yoluyla bana da geçtiğini yıllar sonra fark ettim ve yazmaya başladım.

Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yazar mıydınız?

Evet, yazardım. Çünkü kalemin ve ruhun özgürlüğü yazmak dışında hiçbir yerde yok.

Yaptığım birçok yazar söyleşilerinde Türkiye de ki yayın evleri ile yazara değer verilmediği hususunda ilgili çok şikâyet alıyorum. Sizin konuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

KEŞKE ÜLKEMİZDE YAZARLARA VE KİTAPLARA DAHA ÇOK DEĞER VERİLSE

İstisnalar hariç, maalesef kitap yayınlamayı hafife alıp ticarete döken yayın evleri var. Bu yüzden ince eleyip sık dokumak lazım. Keşke ülkemizde yazarlara ve kitaplara daha çok değer verilse… Bu da ancak ülke refahı, eğitim ve işsizlik sorununun çözülmesiyle düzelebilir.

Türkiye’de kitap yayımlamak zor mudur?
Bu yolculuğa adım atacak lakin hiç bilmiyorum ne yapacağımı diyen genç 

kalemdaşlarımız için bir kitabı yayımlatmak için hangi süreçlerden geçmek gerekir?

“Kitap yazdım, yayımlatayım.” Demekle olmuyor. Kitap yazmak öncelikle sabır işi, yayımlatmak ise ayrı bir sabır… Örneğin; ben kitabımı bitirdikten sonra bir buçuk yıl bekledim. Buradaki amaç doğru yayın evini bulmaktı… Ve bu uzun bekleyiş sırasında eskimeyen yazar dostum Emre Kalcı ile birlikte yaptığımız araştırmalar sonucunda doğru olduğuna inandığımız AZ yayın evine (Adem Özbay) karar verdik. Yayın evine kitap dosyası gönderme, editörden geçiş, kapak tasarımı gibi süreçlerden geçtikten sonra kitap basıma gönderiliyor.

Okumayı sevmeyen bir milletiz. Günümüzde gençlerin sosyal mecralarda çok zaman geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teknolojinin gelmesiyle birlikte maalesef kütüphaneler, kitaplar kullanılmaz oldu. Onun yerini hızlı tüketilen ve kolay ulaşılan sosyal mecralar aldı. Bununla birlikte okuma seviyesi düştü ve okumayan bir toplum haline geldik. Temennim gençlerin bu hızlı ve kolay kaynaklardan sıkılarak tekrardan kitap okumaya yönelmesi…

Klasik sorularımdandır. Eskiden yazarlar görünmezdi şimdi ki yazarlar şöhretli olma baskısı mı hissediyor?

Evet, eski yazarlarımız görünmezdi ama zaten yazdıkları ve halen okunan sanat eserleriyle hem kalıcılıklarını hem de isimlerini günümüzde bile devam ettiriyorlar. Şimdi çok fazla yazar var. Kimisi gerçekten ortaya bir şeyler koyup sanatını icra etmeye çalışırken, kimisi de sadece isim yapmaya çalışıyor.

İnsanların çoğu ‘hayatımı yazsam roman olur’ der. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?

Kitap yazarken, insanın olmazsa olmazı hayal gücüdür. Eğer geniş bir hayal gücüne sahip değilseniz, istediğiniz kadar “Yazsam roman olur” deyin, maalesef kitap yazmak o kadar da kolay değil.

Neden şuan rövanşta olan şiir, öykü ve deneme değil de roman yazarlığı?

Gerçekçi ve sürükleyici olaylar insanı daha çok cezbettiği için olabilir, diye düşünüyorum.

Peki, bu yolculukta ne zaman ben artık yazarım diyebildiniz?  Ya da kendinizi "yazar" olarak tanımlıyor musunuz?

Eğer aylarca çalışıp bir eser ortaya çıkardıysam ve bu eser okurlar tarafından ilgi gördüyse bence yolun başında olan bir yazarımdır… Ve tabi bu yazın yolculuğunda sonsuz bir gelişim göstermeye devam edeceğim.

Tek uğraşınızın yazmak olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Evet. Günlerce, aylarca hatta yıllarca yazabilirim.

Bende yazmak istiyorum diyen genç yazarlara tavsiyeler desem? Günümüzün gençliğine üç tavsiye verecek olsanız bunlar ne olurdu?

Azim, sabır ve kendine inanmak…

Son Olarak gündemde ısrarla kalmaya devam eden bir türlü bitmek bilmeyen çocuk istismarları, kadın cinayetleri ve hayvana şiddet hususunda neler söylemek istersiniz?


Her şeyin başı sevgi ve eğitim. İlk eğitim aileden gelir. Tabii buna ilaveten genetik ve çevresel faktörler de var. Bizler ebeveynler olarak yapabileceğimiz en önemli şey çocuklarımıza sevgiyi, merhameti, şefkati, empatiyi, kısacası gerçekten insan olmayı aşılamalıyız.


Röportaj: Aslı M. Sarı