Macaristan ana muhalefet partisi Jobbik'in eski lideri Gabor Vona’nın Türkiye hakkında hazırladığı klip geçen haftaya damga vurdu. Türkiye’ye karşı duyduğu sevgiyle tanınan Vona’nın Türkçe altyazı kullanması da dikkat çekiciydi.

Türkiye ziyaretinde, “Yanlışa cesurca karşı gelen ve Allah'tan başka hiç kimseden korkmayan Atilla'nın torunlarıyız. Küreselleşme ve liberalizmin karanlığında insanlığın son umudu İslam’dır. Biz Macarlar, Turan halkıyız ve bizim kardeşlerimiz de Turan halklarıdır” diyen Vona videosunda bu sözlere yer verdi. Batılı ve Hristiyan bir ülkenin siyasetçisi olmasına rağmen bir Ortadoğulu Müslüman ülkenin lideri gibi batılı ülkelerden şikayet eden Vona, “Macaristan'ın geleneksel olarak müttefiki yok. Komşu ülkelerle de her zaman çok iyi ilişkilere sahip olmadık. Büyük güçler Macaristan'a hep ucuz iş gücü ve piyon olarak baktı” diyor.

Macaristan'ın uluslararası forumlarda Türkiye ile ittifak yapmasının önemli olduğuna vurgu yapan Macar siyasetçi, “Türkiye stratejik açıdan gerçekten büyük öneme sahip. Her ne kadar süper güç olma olgusunu 20. yüzyılda kaybetmiş olsa da jeostratejik uzmanlar bu statüyü 21. yüzyılda tekrar geri kazanacaklarını öngörüyor” diyerek, Türkiye’nin süper güç olmaya doğru adım adın ilerlediğine işaret etti.

Vona’nın Türkiye sevgisi radikal Hristiyan çevrelerde endişe uyandırıyor. İstanbul’un manevi mekanlarında çektirdiği fotoğraflar üzerinden, “Müslüman olduğu ve terör örgütleriyle ilişkisi bulunduğu” iddiaları ortaya atılmıştı. Ne kadar tanıdık iddialar değil mi? Merak etmeyin, sonuna da yabancı değiliz; Vona söz konusu iddia sahiplerine karşı açtığı davalardan pek çok tazminatlar kazanmış.

**

ERDOĞAN ÜMMETİN BABASI GİBİDİR

Pakistan İçişleri Bakanı Şehriyar Han Afridi geçen hafta Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde verdiği "Pakistan'ın geleceği ve Türkiye Pakistan İlişkileri’ konulu konferansta iki ülke ilişkilerini anlatırken, güncel dünya meselelerini de tahlil edip İslam ülkelerinin ruhunu aksettirdi. Şu sözler Şehriyan Han’a ait:

“Her bir Pakistanlı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Müslüman dünyanın, ümmetin babası gibi görüyor. Biz ülke olarak Erdoğan'ı çok seviyoruz. Çünkü o bizim umudumuzdur. İş birliklerimizle geliştirdiğimiz teknolojimiz, ekonomimiz bir yana, tüm İslam dünyası sessiz kalırken o 3 milyon Suriyeliye Türkiye'nin kapılarını açtı. Erdoğan, Müslüman ümmetin en cesur lideridir.”

Amerika’nın yahut bir başka batılı ülkenin boyunduruğunda olan birkaç numune üzerinden bütün İslam dünyasını lekelemeye kalkanlara karşılık, Şehriyar Han’ın sözlerinde dostluk, kardeşlik, güven ve en önemlisi geleceğe dair büyük umutlar vardı:

“Türkiye ve Pakistan, İslam dünyasında yaşanan bu zilleti ortadan kaldıracak ve inşallah ümmetin kurtuluşunu sağlayacak. Çünkü dünyaya ve İslam ümmetine karşı sorumluluklarımız var.”

Ağustos 2018'deki seçimlerde İmran Han'ın başbakanlığa getirildiğini ve geçen 6 aylık icraatın Amerika başta olmak üzere batılı ülkelerde tedirginlik oluşturduğunu da anlattı Şehriyar Han:

“Biz ABD'nin 11 Eylül'den beri Afganistan halkına yönelik drone saldırılarının çözüm olmadığını, barış görüşmeleri ile bunun çözülebileceğini söylerken maalesef ABD ve birtakım güçler Başbakan İmran Han'ın Taliban'a yardım ve destek verdiği gibi iftiralar atıyor. ABD Başkanı ve ekibi, ülkesinde başarılı olan liderlere karşı sürekli olarak operasyon düzenliyor. Bu sadece Pakistan'ın sorunu veya Türkiye'nin sorunu değil. Bu tüm dünyanın sorunu ve tüm dünya halkları olarak ABD'nin bu tavrına karşı bir duruş sergilemek zorundayız. Bu bizim sorumluluğumuzdur, bu Allah'ın ve Peygamber'in bizden istediği şeydir.”

Pakistan hükümeti şer dünya düzenini çözümlemiş olmanın yanında, İslam’ın yüklediği sorumluluk bilinciyle hareket ediyor. Şehriyar’ın sözlerinin ardından, merhum Ziya Ül Hak’ı hatırladık. 1980’li yıllarda Türkiye ile Pakistan adeta kapı komşu mesabesindeydi. Ül Hak’ın Pakistan-Bangladeş-Afganistan-Malezya-İran-Türkiye-Irak ve Körfez ülkeleriyle Asya Ortak Pazarı kurmak gibi büyük bir sevdası, Pakistan-Bangladeş-Afganistan arasında ‘Asr-ı saadet ölçeğinde’ federe bir devlet kurma hayali vardı. Vahşi batılıları çok iyi tanıyordu ve bu yüzden silah sanayiine önem verip atom bombasını üreten ilk Müslüman ülke oldu. Ankara’yı adeta kendi başkenti gibi gören Ül Hak öylesine Mevlana aşkıyla doluydu ki, neredeyse her Türkiye ziyaretinde Konya’ya uğramadan dönmezdi. O yıllarda aşkla, şevkle sürdürülen İslam birliği çabaları 1988’de Ül Hak’ın uçağına düzenlenen suikastla kesintiye uğratılmıştı.

**

TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVARIN TEK DERDİ

Asya’nın ve Avrupa’nın göbeğinden Türkiye’ye dair yükselen hoş sedaların ardından Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye raportörü Kati Piri'nin 'Avrupa Birliği'nin Türkiye ile katılım müzakerelerini resmen askıya alması' önerisini onayladı. Türkiye karşıtlığıyla ün yapan ve PKK’ya sempati beslediği bilinen Piri bu kararla da yetinmeyip Avrupa parlamenterlerine, “Türkiye'nin AB müzakerelerinin resmen askıya alınması” için çağrıda bulundu. Piri, Türkiye’ye karşı kusurlarına devam ederek “Türkiye, bir aday ülke olarak kırmızı çizgileri aştı. Bunun da siyasi sonuçları olmalı" dedi.

‘Biz Turan nesliyiz, Türkiye süper güç olacak’ diyen muhalefet partisi eski genel Başkanı Vona bir Macar vatandaşı, ‘Türkiye kırmızı çizgileri aştı’ diyen Piri’de. Ne ilginç değil mi?

Evet, dünyada çizgiler değişiyor. Ülkeler yeni kardeşlikler kurup yeni işbirliği planları yapıyor, yeni rotalar belirliyor. Herkes özlediği yeniye kavuşmanın gayretinde ve Anadolu’dan gelecek diriliş muştusunu bekliyor. Tek dişi almış canavar ise bu muştuya engel olabilmek için var gücüyle çabalıyor.

**