Küresel güçlerin kendi hedeflerini hayata geçirmeye çalıştıkları bir süreçte yaşanmakta olan bir çatışmada, Türkiye, her iki tarafa da eşit uzaklıkta durmaya çalışarak, enerji konusunda Avrupa ülkelerini, gıda konusunda bütün dünya ülkelerini ilgilendiren bir çatışmayı, bir krizi sona erdirmeye çalışıyor.
Küresel liderlik konusunda yarışan ve belli hedefleri olan küresel aktörlerin bu çatışmayı sona erdirme konusunda pek de istekli olmadıkları, çatışmayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istedikleri biliniyor.
Türkiye’yi güney sınırları boyunca uzanan bir terör kuşağı ile çevrelemek peşinde olan ABD’nin de, Türkiye’nin Suriye’deki terör yuvalarını dağıtmaya yönelik operasyonlarına sıcak bakmayan, Esat’ı adres gösteren Rusya’nın da, ülkemizin küresel çapta izlenen bölgesel bir aktör olarak öne çıkmasından memnun oldukları söylenemez.
O nedenle, Türkiye’nin işi zor; hem de çok zor.
M. KEMAL SALLI
Türkiye, yalnızca coğrafi konumunun eşsizliği nedeniyle değil, tarihinin ve kültürünün kazandırdığı stratejik derinlikler sayesinde, tarihin akışını yönlendirebilen önemli roller üstlenebiliyor.
Nedenleri konusunda hala çeşitli görüşlerin çatıştığı Ukrayna- Rusya savaşında Türkiye’nin, heriki tarafa da eşit uzaklıkta durarak oynadığı tarihi rol, ileride bilimsel araştırmalara konu olacaktır.
Çatışan taraflardan birinin savaş ve savunma gücünü artıran İHA, SİHA ve AKINCI gibi küresel çapta savaş konseptini değiştiren yeni nesil silahlar verirken, karşı tarafla da siyasi ve ekonomik ilişkileri aksatmadan sürdürebilmek hiç de kolay değildir; bıçak sırtında yürümek kadar zor bir iştir. Olumlu ya da olumsuz, görünür ve görünmez sonuçlarını her adımda hesap etmek durumundasınız.
O nedenle, küresel dengeleri gözeterek kendi çıkarlarını korumak durumunda olan Türkiye’nin işi gerçekten zordur. Savaşın enerji ve gıda krizini tetiklediği bir süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile birlikte Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’yle Lviv’de buluşması, uluslararası desteği hak eden bir girişimdir. Bu ziyaretin, tahıl koridoru uzlaşması paralelinde, iki komşu ülke arasındaki çatışmayı sona erdirebileceğine ilişkin umutlar uyandırmıştır.
Lviv’deki buluşmada, kapalı kapılar arkasında neler konuştuğunu bilemeyiz, ancak ABD’nin, silah yardımı ve Rusya’ya yaptırım uygulama dışında, Ukrayna’ya açık ve net olarak siyasi destek vermemesi, “Savaşın kısa sürede sona ermesi istenmiyor” şeklinde değerlendiriliyor. ABD’nin, Ukrayna’ya yaptığı 9.8 milyar dolarlı silah yardımıyla, I. Körfez Savaşı’nda olduğu gibi, Amerikan silah sanayiinin stoklarını eritmeyi, Rusya’yı yormayı, Avrupa ülkelerini korkutarak yörüngesine çekmeyi hedeflediği konuşuluyor.
Bütün bu olaylar, bizim gibi, Ukrayna’nın haksız bir işgale uğradığını, çatışmanın biran önce son bulmasını arzulayan ülkelerin barış girişimlerinden sonuç alınmasını zorlaştırıyor.
Uluslararası medya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile birlikte Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin Lviv buluşmasından yansıyan görüntüleri, “Umut Masası” başlığı ile yayınladılar. Ukrayna’nın haksız yere işgaliyle oluşan krizin biran önce sonlanması, Rusya’nın doğalgazına bağımlı olan Avrupa ülkelerini olduğu gibi, Ukrayna ve Rusya’nın ürettiği tarım ürünlerine bağımlı olan dünya ülkelerinin rahat bir nefes almalarını sağlayacaktır.
TÜRKİYE’NİN ÖNE ÇIKMASI NEDEN İSTENMEZ
Küresel güçlerin kendi hedeflerini hayata geçirmeye çalıştıkları bir süreçte yaşanmakta olan bir çatışmada, Türkiye, her iki tarafa da eşit uzaklıkta durmaya çalışarak, enerji konusunda Avrupa ülkelerini, gıda konusunda bütün dünya ülkelerini ilgilendiren bir çatışmayı, bir krizi sona erdirmeye çalışıyor.
Küresel çapta etkili olabilmek için yarışan ve belli hedefleri olan küresel güçlerin bu çatışmayı sona erdirme konusunda pek de istekli olmadıkları, çatışmayı kendi çıkarları doğrulusunda kullanmak istedikleri biliniyor.
Bu nedenle, Ukrayna ile Rusya arasında yaşanmakta olan çatışmayı insanlık adına, küresel barış adına sona erdirme çabasında olan, insanlığın bir gıda krizine sürüklenmekten kurtaracak olan bir “Tahıl Koridoru” oluşturabilen Türkiye’nin “oyun kurucu” bir aktör olarak öne çıkması istenmiyor.
Türkiye’yi güney sınırları boyunca uzanan bir terör kuşağı ile çevrelemek peşinde olan ABD’nin de, Türkiye’nin Suriye’deki terör yuvalarını dağıtmaya yönelik operasyonlarına sıcak bakmayan, Esat’ı adres gösteren Rusya’nın da, ülkemizin küresel çapta izlenen bölgesel bir aktör olarak öne çıkmasından memnun oldukları söylenemez.
O nedenle, Türkiye’nin işi zor; hem de çok zor.
Bu gibi ilişkilerde, içinde bulunduğu zor koşullar nedeniyle yüzünüze gülenlerin, yarın düzlüğe çıktıklarında sırtlarını dönme olasılığını hiçbir zaman gözden uzak tutmamak durumundasınız.
Büyük bir sorumluluk ve aşırı dikkat gerektiren böylesine önemli bir görevi başarıyla sürdürüyor olması, Türkiye’yi, bütün dünyanın dikkatle izlediği bir küresel aktör konumuna taşımıştır.
Avrupa’nın, Ukrayna savaşı nedeniyle, en önemli ticari partneri, enerji tedarikçisi olan Rusya’ya, NATO/ABD’nin yönlendirmesiyle, bir takım yaptırımlar uygulamak zorunda kalması, bazı çok olumsuz koşullarla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur.
Rusya’nın doğalgaz musluklarını kısmasından dolayı, Avrupa, önümüzdeki kış aylarında ısınma ve aydınlanma konularında büyük sıkıntılar yaşayacaktır. Ayrıca, ekonomisinin çarklarını çevirecek enerji bulmakta da çok zorlanacaktır.
Belli bir refah düzeyi tutturmuş olan Avrupa ülkeleri, hiç de alışık olmadıkları koşullarda yaşamak zorunda kalacaklardır.
Bu koşulları, küresel bir güç olarak yükselmekte olan Avrupa Birliği (AB) ülkelerini yeniden kendi yörüngesine oturtabilmek amacıyla, ABD’nin özellikle kurguladığı ve sürdürdüğü konuşuluyor. Bu değerlendirme doğru çıkarsa, Avrupa ülkeleri, ABD’nin hedeflediği yeni bir dünya düzeni kuruluncaya kadar, hiç de alışık olmadıkları bir dizi zorluklar yaşamak durumunda kalacaklardır.
Artık gizlenecek tarafı kalmadı; henüz ilan edilmemiş olsa da, yalnız Avrupa ülkeleri değil, bütün dünya ülkeleri bir küresel çatışmanın zorluklarını ve yokluklarını yaşamak zorundadırlar.
Dünyanın önemli bir bölümünün tahıl ihtiyacını karşılamakta olan Ukrayna ve Rusya’nın tahıl ihraç edememeleri, küresel çapta bir gıda krizinin yaşanmasına neden olmuştur. Bu krizin çözümünde de Türkiye “kilit ülke” olmuştur ve rolünü başarıla sürdürmektedir.
SAVAŞI DURDURABİLECEK MİYİZ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem tahıl koridorunda trafiğin güvenli bir şekilde akmasını sağlamak hem de taraflar arasındaki çatışmanın biran önce sona erdirilmesini sağlamak amacıyla görüşmeler yapmak üzere Ukrayna’ya/Liviv’e gitti. Burada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, daha önce Soçi’de görüştüğü Rusya Devlet Başkanı Putin’in, henüz kamuoyuna açıklanmayan “barış koşullarını” da masaya getirerek, bir anlaşma ortamı oluşturma yoklaması yapmış olması muhtemeldir.
Rusya’nın yayılma, ABD’nin de Avrupa ülkelerini korkutmak amacıyla savaşı sürdürme hevesi devam ettiği sürece Ukrayna’daki çatışmaları bir anda durdurabilmek uzak bir ihtimal olsa da, Türkiye’nin bu konuda, baştan beri bir arayış içinde olduğu bilinmektedir. Çünkü, Avrupa’nın orta yerinde yaşanmakta olan bu savaşın, büyük bir insanlık dramı yaşanmasının dışında, her iki tarafa da yarar getirmeyeceği bilinmektedir.
KÖRFEZ SAVAŞI’NIN DEVAMI
ABD, kendi çıkarlarını hayata geçirebilme adına, Avrupa’nın orta yerinde, I. Körfez Savaşı’nın güncel bir versiyonunu sahneye koymuştur.
119’de gaza getirdiği Saddam’ı Küveyt’e sokup tepelediği gibi, bu defa da Putin’i Ukrayna’ya sokmuştur. Fakat Putin, yıllarca ABD’nin yörüngesinde dönüp durmuş bir Saddam değildir. Batılı dostlarını yanına alarak kolayca tepeleyeceği tepeleyeceği bir figüran da değildir. Küresel koşullar da, Sovyetler Birliği’nin parçalanıp dağıldığı/dağıtıldığı 1991’deki koşullardan çok farklıdır. O günlerden çok farklı küresel dengeler, kutuplar oluşmuştur.
ABD, koltuğunun altında I. Körfez Savaşı’na benzer bir senaryo ile yola çıkmış olabilir, ama hedeflediklerini, o savaş sonrasında olduğu kadar kolayca elde edemeyecektir. Yanına, yörüngesine almak istediği Avrupa ülkeleri çok büyük ekonomik yaşamaktadır.