Bu hafta Avrupa seviciliğini tekrar bir gözden geçirmeniz adına çok faydalı olacağını düşündüğüm bir makale ile karşınızdayım. Bu satırları okuduktan sonra fikriniz değişir mi bilmem ama ben kesinlikle ülkemden başka bir yerde yaşayamam dedim. Bu süreçte çalışanından tutun da evde oturan ve yurt dışında ikamet eden vatandaşlarımızın fikrini de aldım. Uzaktan hayran olmak başka gidip o ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içmek bambaşka. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Time Dergisi, Angele Merkel'i; “Şahsi menfaate ve zorbalığa taviz vermediği için, dünyada az bulunan ahlaki liderlik gösterdiği için” "Yılın Siyaset Lideri" seçti. Bu haberi hikâyemde paylaştığımda Almanya’da yaşayan bir Türk doktorumuz Aslı Hanım beni de dinlemelisiniz dedi. Aslında o işin hiç de öyle olmadığını tüm gerçekliği ile anlattı. Kendisi alanında çok başarılı bir hekim. 9 dil biliyor ve hepsini ana dili gibi konuşuyor.  Zeynep Hanım’ı size tanıtmak istiyorum 

Zeynep Melike Ulusoy 10 Kasım 1994 İzmir doğumlu. Anne Yunan, baba Türk. 5 kardeşler, 4 erkek 1 kız en küçük aile ferdi Zeynep Hanım. Anne emekli hakim, baba emekli doktor. İlköğretim, ortaokul ve lise öğrenimimi İzmir’de bitirmiş. Sonrasında üniversite sınavına girerek Marmara Üniversitesi Tıp fakültesini kazanmış.  Aslında üniversite sınavlarına girerken niyeti Radyo Televizyon ya da Moda Tasarımı okumaktı. Babası 5 çocuk yetiştirdim hiç biri benim mesleğimi seçmedi deyince, kendisi de de babacı bir kız olunca” babacığım bir kere denerim” demiş çünkü çok yüksekti Tıp Fakültesi puanları Aslı Hanım. Allah’ın izniyle başardım diyerek devam etti. Çok yüksek puanla Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım. İlk dönemde üniversitedeki hocam senin bu puan ile yurt dışında okumanı istiyorum Zeynepciğim dedi. Puanım okul puanlarının çok üstündeydi. Çok daha ileri de sana güzel getirileri olabilir dedi. O dönem Almanya’da üniversitelere girmek için burslu sınavlar vardı. Ben o sınavlara girdim hocamın da teşviki ile kazandım ve o yılın ikinci döneminde Almaya da Tıp Fakültesi okumaya gittim. Almanya maceram böyle başladı. Türkçe ana dilim olmak üzere; Yunanca, Almanca, İngilizce, Fransızca, İspanyolcayı ana dilim kadar iyi biliyorum. Diğerlerini ise kendimi iyi ifade edebilecek şekilde biliyorum. Toplamda 9 dil biliyorum. Doktoram bittikten sonra tekrar sınava girdim ve Marmara üniversitesi Moda Tasarımı bölümü 2. Sınıf öğrencisiyim. Ama şuanda covid sebebi ile dondurmak zorunda kaldım. Sporu çok seviyorum. Profesyonel olarak tenis oynuyorum. İzmir birinciliklerim var. Yemek yapmayı çok seviyorum, evde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Arkadaşlarımla birlikte olmayı çok seviyorum ve vakit bulduğumda bol bol çizim yapıyorum. Kendi çapımda dikiş dikiyorum. 

 Zeynep Hanım ile konuşurken aslında tek tek madde ve soruya dökmüşüm. Tane tane anlaşılması açısından her sohbet başlığı ile bu düzeni vermek istedim 

Türkiye’ye özlem duyuyor musunuz? Seviyor musun yaşadığınız ülkeyi, bağ kurabildiniz mi? Almanya’ya yerleştiğinizde sizi kültürel anlamda şaşırtan şeyler yaşadınız mı? Orada bulunduğunuz aktiviteler, günlük yaşantınız Türkiye’dekine benzer mi? 

Türkiye’ye çok fazla özlem duyuyorum. Hele de o İzmir Kordon boyunda denize karşı bir çay içmek ömre bedeldi. Türkiye’den gelen arkadaşlarımda vardı onlar da üniversite okuyordu. Bazen aramızda ah keşke şimdi Kordon boyunda olsaydık diye çok iç çekmişizdir. Almanya’da böyle bir lüksün yok. Benim her zaman savunduğum bir şey vardır. Eğer Türkiye Avrupa ülkelerinden herhangi biri olsaydı,  ya da bir Amerika olsaydı çok samimiyim Aslı Hanım kırmızı pasaportla bile giriş yapamazdınız. Tabi ki buranın iyi tarafları yok mu? Var tabi! Yaşam standartları. Ama yine söylemek istiyorum ki; eğer bir medeniyeti savunacaksak en son ülkeler Avrupa ülkeleridir. Çünkü Avrupa ülkelerinin hemen hemen kanun yapısı, yaşam standardı, insanların yaşantısı aynıdır. Burada çok fazla çalışıyorsunuz. İş yükü çok ağır. Öyle sahilde oturayım, çekirdek çitleyeyim imkânsız denecek kadar az. 

Orada yaşayıp orada çalışan birisi rahatlıkla yaşantısını sürdürebilir mi? Bize kira, market alışverişi vb. günlük yaşam masraflarından örnekler vererek biraz konuyu detaylandırabilir misin? 

Avrupa ülkeleri bir kanun koymuşlar, bir sistem bu. İstesen de istemesen de öyle yaşamak zorundasın. Burada ekonomik şartlar nasıl? Evet, iyi mi iyi. İnsanlar 3 vardiya çalışıyorlar. Burada çok az eş evde oturur. %95’i karı koca çalışıyorlar. Çünkü bir kişinin çalıştığı ile mümkün değil geçinemezsin. Çalışmayanlar şöyle yapar; yaparlar 5-6 tane çocuk, devlete sırtını yaslar ama devlet her şeyine karışır. Devlete sormadan evlerine bir televizyon bile alamazlar, memleketine izine, tatile gelemezler, devlete sormadan extra bir harcama yapamaz. Devlet o parayı verir ama seni de kendine mahkum eder. Burada çalışan, çalışmayanlardan çok daha zor şartlar altında yaşarlar. Çalışmayanların bütün paraları, çalışanların sırtından çıkar. Çalışan insanların kesintisi o kadar çok fazla olur ki bu rakamlar çok ciddi rakamlar. Şimdi diyeceksiniz ki çalışmasınlar! Öyle bir şey yok. Bu ülkelerde emekli olmadığın, hiçbir gelirin olmadığı takdirde iler ki yaşlarda aç kalırsın. 

Geçenlerde sosyal medya da bir haber gördüm, gerçekten çok sinirlendim. 500 Euro’yu koymuşlar Almanya’da ki asgari ücret demişler. Yani Türkiye’de ki asgari ücreti 500 Euro’ya vurduğunda Türkiye’de ki asgari ücret çok küçümsenecek bir rakam. Bakın Aslı Hanım; Almanya’da bir kişinin artık o 3000, 4000 Euro maaş aldığı meslekler öldü. Evet, Mark zamanında 4000, 5000 Mark maaş alan insanlar vardı. Euro’ya geçtikten sonra, belli bir meslek kriterinde olmadığı zaman yani avukatlar, doktorlar, mühendisler bunları es geçiyorum yani halk 2000 TL alıyor. Burada insanlar ödüyor 3 oda 1 mutfak eve 700-800 TL. İki çocuklu bir ailenin her ay ödediği elektrik faturası 200’den aşağı değildir. Burada ne yakarsan onu ödersin diye bir şey yok. Burada evin metrekaresine göre, yaşayan insan sayısına göre aylık bir elektrik faturası keserler. 100 Euro diyelim. Sen her ay 100 Euro ödersin. Sene sonunda fazla yakmışsan üstüne ücret alırlar, az yakmışsan sana geri öderler. Kimse bu zamana kadar üstünü geri aldığını görmemiştir. Genelde sene sonunda extra fatura gönderirler. Bu hiç şaşmaz. Düşünebiliyor musunuz? Almanya’da 3 ayrı çöp vergisi ödenir çünkü çöpler ayrılır. Siz her ayrılan çöp için vergi ödersiniz. Evinizde televizyon varsa vergi ödersiniz. Bir de o televizyonun içinde TRT gibi devlet kanalları varsa ayrıca bir vergi ödersiniz. Çoğunuz kreşe gidiyorsa para ödersiniz, okula giderken para ödersiniz.  Çocuk parası dedikleri Şuan 194 Euro. İlkokulda OGS yani extra eğitim dedikleri bir olay vardır. Orada öğle yemeklerini baba karşılar. Extra OGS’ye para öder. 194 Euro kreşe giderse kreşe, okula başlarsa okula kesilir. Çocuk parasından herhangi bir şey görmezler. Neden Avrupa ülkelerinin nüfusu büyümüyor? Çünkü insanlar çocuk yapmıyorlar. Sürekli Avrupa’da insanlara çocuk yapın diye bir teşvik var. Almanya’da çocuk büyütmek çok daha zor. Almanya’da 500 Euro’yu bir askeri ücret olarak alıyorlar. 100 Euro’ya sadece bir poşeti doldurabilirsiniz. İnsanlara burada kazanılan paralar büyük geliyor. Buranın da kendine göre gideri var. Mesela 500 Euro bir aile para alıyor. Buranın 500 Euro’su Türkiye’nin 2000 TL’si yapmayın Aslı Hanım şuan Türkiye’de bir asgari ücret 2500-3000’e yakın. Türkiye’yi kötülemek çok büyük haksızlık. Tabi ki birçok siyasi dengesizlikler var. Şuan ki Türkiye’ye baktığınızda Avrupa ülkelerinden çok daha önde büyümede. İşte açız şuyuz buyuz… Avrupa ülkelerinde çok daha fazla açlık var.  

Genel olarak Türklere bakış açısı ne durumda? Yani yüksek seviyelerde olmasa bile hissedilir derecede ırkçılığa maruz kaldığınız ya da kendinizi “öteki” hissettiğiniz oluyor mu? 

Ben birçok çatışma yaşadım. Mesela ufak bir yaşadığım olayı anlatmak istiyorum size. Fransa’ya seminere gittik. Rusya’dan,  Fransa’dan, Almanya’dan, Hollanda’dan seminerde doktorlar vardı. Çeviriyi yapacak olan kişi hastalanmış. Son anda gelmedi. Seminere nasıl yapılacak, çeviri nasıl yapılacak konuşmaları başlayınca hocama dedim ki çeviriyi ben yapabilirim. “Gerçekten mi Zeynep dedi?” Tabi bu konuşmalar hep Almancaydı. Rus konuştu çevirdim, Alman konuştu çevirdim, İngiliz konuştu çevirdim, Fransız konuştu çevirdi. Seminer bittikten sonra bana hocam keskin bir bakış attı. Alman mısınız siz? Hayır! Fransız mısınız? Hayır! Bütün ülkeleri saydı. Hayır dedim Türk’üm o an ki şaşkın bakışları hiçbir zaman unutamıyorum. Neden böyle oluyor biliyor musunuz? Burada Türkler kadar gösterişe düşkün, Türkler kadar affedersiniz tuvalet temizleyip de, eşyasından, çocuklarından kesen BMW arabaya binen insanlar var. Sırf Türkiye’ye gelmek için lüks araba kiralayıp orada sırf hava atmak için, ikinci. Üçüncü sınıf insanların hayatını yaşayan insanlar var. 

Peki, bize biraz Almanya’daki iş yaşantısından, Almanya’da çalışmaktan söz edebilir misin? Hakikaten bir “disiplin şov” mu yaşanıyor, gerçekten de tahmin edildiği kadar bizden farklı bir ortam mı söz konusu? 

Burada insanların yaşam hayatı nasıl biliyor musunuz? Sabah giderler 3 vardiya çalışırlar. İnsanlar çalışmaktan vakit bulamazlar. Hafta sonu gençler diskolara giderler. Almanlar aileleri ile buluşurlar. Bizin gibi eğlencelere gitmek pikniklere gitmek çok sık yapılan aktivitelerden değil. İnanın bana insanlar burada ot gibi yaşıyorlar. İnsanların bir restoranda gidip oturma lüksü o kadar az ki… 2000 lira maaş alıyorsunuz. 2 çocuklu bir aile bir yere gidip yemek yediğinde 150-200 Euro hesap ödüyorlar Almanya’da. Bu hiç normal olmayan bir durum. Türkiye’de öyle mi? Hayır.  Avrupa’da ki insanların yapı tarzı insanları mesleğine göre çok ayrıştırır. Klassanız klasınızdır, ikinci sınıfsanız ikinci sınıfsınızdır. Onların gözünde bunu ne yükseltebilir ne de alçaltabilirsiniz. 

Time Dergisi, Angele Merkel'i; “Şahsi menfaate ve zorbalığa taviz vermediği için, dünyada az bulunan ahlaki liderlik gösterdiği için” "Yılın Siyaset Lideri" seçti.... 

Bu konuyla ilgili fikirleriniz nelerdir? Abartı var mı?  

Bahsi geçen dergi Alman devletinin dergisidir. Özel bir dergi değildir. Yapmayın lütfen Angela Merkel markete gidiyor, halk gibi davranıyor falan filan… Hayır, bu böyle değil! Angela Merkel’de 100 bin Euroluk çanta takıyor, 20 bin Euroluk ayakkabı giyiyor, özel uçakları var, villaları var. Eğer bir şeyle kıyaslamak istiyorsanız insanları ya da bir ülkeyi ya da bir ülkenin siyasi yönünü Avrupa ile karşılaştırmayın. Siz kendinizle karşılaştırın. Acaba biz ne kadar ilerleyebildik deyin. 

Zeynep Hanım sohbetimizde ne güzel ifade etmiş değil mi? Ülkemizin kıymetini,  özlemi, hasreti iliklerime kadar hissettim. Yakınlarından batı ülkelerinde yaşayanlar bire bir duymuştur zaten. Okuduklarımızdan da anlaşılacağı gibi kültürlerinde özenilecek bir şey yok benim için.  Doğa güzellikleri hayran kalınacak Avrupa ülkeleri elbette var. Birçoğunuzla aynı fikirde olmayabiliriz fakat bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım demiş. Kendi ülkemde, gururla, huzurla yaşamayı tercih ederim.