Doğal seleksiyon   
Canlılar arasında ancak güçlü olanlar yaşamlarını devam ettirebilirler, güçsüzler ise hemen yok olurlar. Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım: Diyelim ki bir geyik sürüsü var ve bu geyik sürüsüne sık sık vahşi hayvanlar saldırıyorlar. Bu durumda geyikler hızla kaçacaklardır ve en hızlı koşan, en çevik geyikler kurtulacaklardır. Zaman içerisinde zayıf ve çelimsiz geyikler hep vahşi hayvanlar tarafından avlandıkları için tamamen ortadan kaybolacaklardır. Ortada sadece sağlıklı ve güçlü geyikler kalacaktır. Sonuç olarak geyik sürüsü bir süre sonra hep güçlü geyiklerden oluşacaktır.
Tilki ile tavşan, leopar ile zebra, kedi ile fare gibi doğanın bu dengesi insan genetiğinde de hissedilir.
“Ben seninle besleneceğim, sen benim kurbanımsın” avlayanın verdiği mesajdır.
Avcı tipler  
 Avcı tipler etik ve ahlaksal sınırları aşarlar, otorite sahibi olmak, denetlemek ve kontrolü hep ellerinde tutmak isterler. Kendilerine ait olmayan şeyleri elde etmek için her yola başvurular. Ahlaklıymış, safmış ve dindarmış gibi görünmek avcıların kamufle elbisesidir. Mazlum ve dürüst rolünü çok iyi oynarlar. “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” derler. Ne kadar “cefakar” olduklarını sık ispatlamaya çalışırlar. Avcı tipler; zorlayıcı, saldırgan ve hilebazdırlar.  Avlarının “iyiliğine” çalışmaktan başka hiç bir gayelerinin olmadığını anlatmakta ustalaşmışlardır.  
“Benim bu işten azami karım nedir?” hesabını yapmakta otomatikleşmişlerdir. Tıpkı avlarını kandırmada olağan üstü geliştikleri gibi.     
Bir dönem seyrettiğimiz bir Türk filminde Şener Şen’in sürekli kandırdığı için kendisine kızan İlyas Salman’ı tekrar kandırabilmek  için  sorduğu “Ben bu işi yaptım ama, sor bakalım neden yaptım?” sorusu neden hep aklımıza gelir?  
Avcılar kişisel kazanç sağlayamayacakları hiçbir işe girmezler. Öne geçmek, ihtiyaçlarını tatmin etmek ve “kendilerinin olanı” almak için kim nasıl zarar görmüş hiç umurlarında olmaz.
Arkadaşına yumruk atan, zorla parasını alan, sırasını kapanlar ve de yetmezmiş gibi mağdurları oynayanlar geleceğin avcı tipleridir. Onlar “hem suçlu, hem güçlüdürler.” Dişiliğiyle erkeği baştan çıkaran kadın, güç kullanarak veya kandırarak istediğini yapan erkek avcı tiplerdir
Avlanan yani kurban pozisyonunda olanların ise “Sana karşı güçsüzüm, lütfen bana zarar verme, acizim, kendimi koruyacak gücüm yok, elimden bir şey gelmiyor” pozisyonuna girerler.
Av olanlar
Avcılar egoist bir şekilde kendilerini düşünürken, kurban olanlar ise durumlarını kurtarabilmek için başkalarına nasıl yaranabileceklerini düşünürler. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” derler. Fedakarlık, fazla mesai, “saçını süpürge etmek” cümleleri onlara aittir. Bu dünyalarından ümitlerini kestikleri için, öbür dünyalarına sıkı sarılırlar. Kurbanlar hayatlarını ve standartlarını devam ettirebilmek için “bir lokma, bir hırka” yetingenliğini yaşam biçimi haline getirirler. Ütenlerin “kul hakkı” yedikleri için, öbür dünyalarının ne kadar kötü olacağını sık vurgularlar. Bu dünyalarını elinden alanlara av olmalarına rağmen, kendilerinin öbür dünyalarını garanti etmelerini, hep vurgulayarak rahatlama eğilimine girerler.
Avların pasif, ürkek, boyun eğen, kendilerine güvenmeyen  yönleri, avcıların iştahını hep kabartır. Avcılar avlarını kokusuna uzmanlaşmışlardır ve avlanacak tipleri hemen ayırt ederler. Av olacaklar ise tıpkı sivrisineğin tuzak ışığa koşmaya can attıkları gibi avcının tuzağına düşerler. “Çok uyumlu” evliliklerin bazılarında mutluymuş gibi yaparak durumu muhafaza etmeye çalışanın olması sık görülür.
Avcının, av gibi görünmeye çalışırken, av olacak olanında avcı rolünü oynadığına şahit oluruz. Görüntüde, rollerin durumunu kamufle için tam ters oynandığı Köpekle karşılaşan kedi misali zayıf olanın vahşi görünebilmek için kabarırken, daha acımasız olan avcıların avlarıyla karşılaştıkları zaman ürkütmemek için tırnaklarını ve dişlerini saklarlar.  
Hepimizin av ya da avcı olmaya eğilimi vardır. Sağlıklı bir kişiliğe sahip olabilmek adına kendi farkındalığımızın gelişmesi gerekir. Sürekli haksızlık eden, etik olamayan yönümüz varsa önce kabul etmek, itiraf etmek durumundayız. Av durumunda isek korkularımızın, özgüvensizliğimizin ve ürkekliğimizin nedenlerini anlamaya çalışmalıyız.
Aynada kendimizi görelim
Geçmiş yaşamımızda beğenilmek, kabul görmek, umursanmak, sevilmek konularında yetersizlikler yaşamış olabiliriz. Budist bir öğretinin söylediği gibi; “görme yeteneğimiz olsa bile dünya da göremediğimiz bir kişi vardır: Kendimiz. Ancak, başka birisinden yansımamızı görebiliriz. İnsanların biz hakkında ki duygu ve düşünceleri aynamızdır, baktığımızı iyi görelim.