“ATEŞKES” GERÇEKLERİ

Abone Ol

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Suriye krizine ilişkin açıkladığı ateşkes anlaşması, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD ile Rusya arasında gerçekleştirilen ve iki küresel aktörün egemenlik alanlarını belirleyen Yalta Konferası’nı (1945) çağrıştırsa da, taraflar arasında, ateşkesi heran dinamitleyebilecek önemli anlaşmazlıklar var. O nedenle, 27 Şubat’ta yürürlüğe girecek olan ateşkesi, Suriye krizini noktalayan bir anlaşma olarak değil de, tarafları çok yoran bir büyük maçın devre arası olarak görmek daha gerçekçi bir değerlendirme olacaktır.  

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Suriye krizine ilişkin açıkladığı ateşkes anlaşması, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD ile Rusya arasında gerçekleştirilen ve iki küresel aktörün egemenlik alanlarını belirleyen Yalta Konferası’nı (1945) çağrıştırsa da, taraflar arasında, ateşkesi heran dinamitleyebilecek önemli anlaşmazlıklar var. O nedenle, 27 Şubat’ta yürürlüğe girecek olan ateşkesi, Suriye krizini noktalayan bir anlaşma olarak değil de, tarafları çok yoran bir büyük maçın devre arası olarak görmek daha gerçekçi bir değerlendirme olacaktır.  

Suriye’deki stratejik Halep kentinin kuzeyindeki Afrin kantonunda konuşlandırılmış Suriye Demokratik Güçleri’nin (PYD ve vurucu gücü YPD’nin), Türkiye-Halep bağlantısını koparmak amacıyla Azez’e yönelmesi üzerine, 13 Şubat’tan bu yana, Türk ordusunun “Fırtına Obüs” bataryalarıyla YPG’yi hedef alan operasyonları da bu ateşkes kapsamında yorumlandığından, başımızın çok yönlü ağrıyacağı anlaşılmaktadır. Derin tarihi ve kültürel bağları nedeniyle Türkiye, kendisini Ortadoğu denkleminden dışlamayı hedefleyen bu anlaşmadan olumsuz etkileneceği anlaşılmaktadır. 

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, “Biz PKK ile PYD arasında bir bağ görmüyoruz, ancak Türkiye’nin PKK ve terörizm konularındaki kaygılarını anlıyoruz. Türkiye’nin kendini savunma hakkı var, ancak biz sınır ötesi topçu atışlarını durdurmasını istedik. YPG’den Halep civarında alan gerginliğini artırıcı eylemlere son vermesini istedik” şeklindeki açıklaması, “tavşana kaç tazıya tut” taktiğidir. Yani ABD’nin çıkarları her şeyin üstündedir. 

SORUNLAR SURİYE İLE SINIRLI DEĞİL

İki küresel aktörü Suriye parselinde kıyasıya bir rekabete sürükleyen mücadele, Suriye ile sınırlı bir kavga değildi. Suriye parselinde Osmanlı’nın Ortadoğu coğrafyasındaki mirasını paylaşma kavgasına tutuşan iki süper güç, ABD ile Rusya, II. Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi, egemenlik alanlarını yeniden belirleme konusunda, dünya barışını tehlikeye sokan çok ciddi ataklar yaptılar, yapıyorlar. O nedenle, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin 27 Şubat’ta yürürlüğe gireceğini duyurduğu ateşkes anlaşmasının içeriği ve uygulanma şansı tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. Ateşkes anlaşması, başta ABD ile Rusya olmak üzere, tüm tarafları memnun edebilecek bir anlaşma mı, yoksa tarafları çok yoran bir maçın devre arası mı?

Sorunun yanıtı, ABD’de yeni başkanın seçilmesiyle ilişkili olsa da, bu konularda net bir şey söylemek zordur. Çünkü, Ortadoğu’ya ilişkin problemlerin tek değil, birden çok doğru yanıtı vardır. Bu değerlendirme, dün olduğu gibi, bugün de geçerlidir. Galiba bu yüzden, Suriye krizinin geleceğine ilişkin değerlendirmelerde bir “gri ton” tanımlamasının ağırlık kazandığına tanık oluyoruz. 

Ortadoğu uzmanları, politikacıların söylemlerini altalta koyarak, Suriye krizinin ve ateşkes anlaşmasının geleceğini kestirmeye çalışıyorlar. ‘Ortadoğu problemlerinin birkaç doğru yanıtı olduğu’ gerçeğini göz önünde tutan yorumcuların Suriye’nin geleceğine ilişkin yorumları “siyah” ya da “beyaz” değil, “gri”.. Yani, “Suriye krizi ateşkes anlaşmasıyla bir çözüme kavuşturulmuş oldu mu?” sorusunun yanıtı: “Hem evet hem hayır”. 

Suriye’de 2011’den bu yana yaşananlar, Sovyetler Biriliği’nin dağılmasını fırsat ABD’nin, küresel liderliğini İsrail merkezli bir “enerji imparatorluğu” üzerinden sürdürebilmek amacıyla uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) en önemli aşamasıydı. Suriye’nin kontrol altına alınmasıyla, “Enerji imparatorluğu”nun nefes borusu, Irak ve Suriye’nin kuzey parsellerinden Akdeniz’e bağlanmış olacaktı.

Obama’nın risk alma konusunda ayak sürümesi ve Rusya ile İran’ın Esad’a güçlü destek vermeleriyle BOP Suriye’de kayaya çarpmış oldu. ABD’nin Suriye politikası yeni başkan seçiminden sonra belirginleşecektir. 

Bunca grilik içindeki siyah ya da beyazı görmek zor. Fakat, yukarda sıraladığımız grilikten sıyrılmış  bu gerçeklerden yola çıkarak ateşkesin, daha doğrusu Suriye’nin geleceğine ilişkin bazı net sonuçları görebilmek mümkün.  

ABD İLE RUSYA HANGİ KONULARDA ANLAŞMIŞ OLABİLİRLER?

Ateşkes anlaşmasının koşulları incelendiğinde, ABD ile Rusya’nın bazı konularda uzlaşmaya vardıkları net olarak görülebiliyor. Yeni başkan seçilene kadar zaman kazanmaya çalışan ABD’nin, Rusya’nın üslerine ve askeri kazanımlarına saygı gösterdiği net olarak görülebiliyor. Suriye sahasında askeri, siyasi ve diplomatik ataklarla top çevirerek Esad’ın koltuğunu korumaya başaran Rusya, kazanımlarını kurulacak bir uydu devlet üzerinden garantiye alma çabasında. ABD ile Rusya arasındaki tek “gri” konu, Suriye’nin kuzey bölgesindeki Kürt kantonlarının geleceği.

Şimdilerde, Suriye sahasında oyun kurucu Rusya, daha doğrusu Putin Rusyası. Bakın Rusya’nın Birleşmiş Milletler’deki (BM) Daimi Delegesi Vitali Çurkin ne diyor:

“Rusya’nın hava akınları Esad rejiminin çökmesini önledi ve gidişatı Esad’ın lehine çevirdi. Eğer Suriyeli yetkililer bu krizin çözümünde Rusya’nın önderliğini izlerse, krizden haysiyetli bir şekilde çıkma şansları olacaktır. Fakat, bir şekilde yoldan çıkarlarsa, bu, Suriyeliler için de sıkıntı yaratacaktır. Çünkü, Suriye ordusunun kapasitesi ne olursa olsun, muhalifleri Şam’dan uzaklaştıran, Rusya’nın yaptığı etkili hava operasyonlarıdır.” 

Vitali Çurkin’in söyledikleri gayet net, “Esad, Rusya’nın gösterdiği muhalefet figürleriyle masaya oturmalıdır.” Yani, “Suriye, Rusya’nın desteğini kaybetmek istemiyorsa, Putin’in sözlerini dinlemelidir.” Bu ihtarın arkasındaki gerçek, ateşkes sürecinde gerçekleştirilecek seçimler sonrasında yönetim Rusya’nın denetiminde şekillendirilecek olmasıdır. Yani güneyimizde oluşmakta olan yeni komşu Rusya’nın yörüngesinde bir kadronun yönettiği bir Suriye olacaktır. 

MUHALİFLER, TÜRKİYE VE ATEŞKESİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

Ateşkesin yürürlüğe gireceği 27 Şubat gece yarısından başlayarak, ABD ve Rusya askeri yetkililerinin belirlediği muhaliflerin bulunduğu bölgelere Rusya ve Suriye ordusu ateş açmayacak; muhalifler de ateşkese uyacaklar ve birbirlerinden toprak almaya çalışmayacaklar. Yalnız, IŞİD/DEAŞ, El Kaide’nin Suriye uzantısı Nursa Cephesi ve BM’nin terör örgütü saydığı gruplar ateşkes kapsamında değiller. Ateşkes dışında tutulan terör örgütlerinin yapılanması, destekçileri, egemenlik alanlarının  belirsiz olması, ateşkes uygulamasının önündeki en önemli engel olarak görülüyor. 

Askıya alınan Cenevre görüşmelerinin Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye destekli Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Komitesi’nden Riyad Hicap ateşkese bazı koşullar çerçevesinde ‘evet’ diyeceklerini açıklamıştı. Komite muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde tüm ablukaların kaldırılmasını, insani yardım geçişlerine izin verilmesini, sivilleri hedef alan tüm saldırıların durdurulmasını, muhaliflerin bırakılmasını istiyor. Fakat, Rusya destekli Suriye ordusunun da, YPG’nin de Kilis’ten Halep’e ve Bayır-Bucak’a uzanan “yardım hattını” kesmeye çalıştıkları bilindiğine göre, Suriye Muhalefet Komitesi’nin koşulları ne ölçüde kabul görecektir? 

ABD-Rus yapımı ateşkeş  anlaşmasında, ablukanın kaldırılması ve muhaliflerin bırakılması gibi bir madde yok! Suriye rejimi ile muhalifler arasında sürdürülen görüşmeler, 3 Şubat’ta ordunun Halep’e gerçekleştirdiği saldırılar sonrasında noktalanmıştı. Rusya’nın ateşkes dışında bırakılan Nursa Cephesi’ni bahane ederek hava saldırılarını sürdürmesinden kaygı duyuluyor. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Halit Hoca, Nusra’nın yalnızca İdlip’te değil, Halep’te, Şam’da ve ülkenin her yerinde olduğunu belirterek, “Nursa bahane edilerek sivil halk ve ÖSO hedef alınabilir, saldırılar devam edebilir” diyor. 

Suriye Dışişleri Bakanlığı da, hükümetin ABD ile Rusya arasında şekillendirilen ateşkes anlaşmasına IŞİD’DEAŞ, Nursa Cephesi ve Nursa ile ilişkili diğer terörist gruplara yönelik operasyonlarını sürdürme koşuluyla ‘evet’ dediklerini açıkladı. 

ATEŞKESİN ÖMRÜ 

27 Şubat gece yarısı yürürlüğe girecek olan ateşkes 2 hafta süreyle uygulanacak, tarafların anlaşmaya uymaları halinde uzatılacak. 

Ateşkesin ömrü tarafların anlaşmaya gösterecekleri saygıyla yakından ilişkili. 

Rusya gerçekleştiği askeri, siyasi ve diplomatik ataklarla, Suriye’nin geleceğine ipotek koyma çabası içinde. Rusya’nın Birleşmiş Milletler’deki (BM) Daimi Delegesi Vitali Çurkin bu konudaki kararlılıklarını açıkça dile getirdi: “Rusya’nın hava akınları Esad rejiminin çökmesini önledi ve gidişatı Esad’ın lehine çevirdi. Eğer Suriyeli yetkililer bu krizin çözümünde Rusya’nın önderliğini izlerse, krizden haysiyetli bir şekilde çıkma şansları olacaktır.”

ABD ise,  Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana gerçekleştirdiği operasyonlar ve  BOP’u hayata geçirebilme adına göze aldığı riskler sonrasında, “Medeniyetler Çatışması”nı zaferle noktalamak istiyor. Bunun için de, Suriye parselinde önünü kesen Rusya’nın gücünü ekonomik yaptırımlarla kırmayı deniyor. 

ABD, petrol fiyatlarını baskılayarak, Rusya’nın içinde bulunduğu ekonomik krizi derinleştirebilmek için zamana oynuyor gibi.. İki küresel güç Suriye’ye ilişkin hedeflerinden ödün vermek niyetinde değiller. Bu kıyasıya rekabet  yeni bir Yalta Konferansı’nı gündeme getirebileceği gibi, yeni bir dünya savaşının kapısını da aralayabilir. Çünkü Suriye krizi, Suriye ile sınırlı bir sorun değil.. Krizin tarihi, siyasi ekonomik ve ruhani boyutunu da gözden kaçırmamak gerekir.

En önemli konu, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG eliyle oluşturulmaya çalışılan Kürt iklimi. ABD de Rusya da bu bölgeyi, çıkarları açısından kontrol altına almak istiyorlar. Ateşkesi dinamitleyecek, ABD-Türkiye ilişkilerini gerginleştirecek anlaşmazlıkların merkezi bu bölge olacaktır. 

Özet olarak söylemek gerekirse, Suriye krizinin grilikleri arasında ateşkes anlaşmasının ömrüne ilişkin öngörüler, yarınlar açısından pek umut verici şeyler söylemiyor.