'Atatürk'ü Anma ve Anlama' Paneli

Abone Ol

Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen ve Rotary 2420 Bölge Guvarnörü Rtn. Sait Azmi Feyzioğlu'nun günün anlamına ilişkin açılış konuşmalarıyla başlayan etkinlik, Çılgın Türkler yazarı Turgut Özakman'ın Atatürk'ün bilinmeyen yönlerini anlattığı video gösterimi ile devam etti.

“ATATÜRK'Ü ANMA ve ANLAMA”
Papalina Restaurant'ta gerçekleştirilen etkinliğin panel bölümünün konusu "Atatürk'ü Anmak ve Anlamak"tı. Oturum Başkanlığını Rtn. Fatih Saraçoğlu'nun yaptığı panelde İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı Engin Köklüçınar, Atatürk Kültür Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yakut Irmak Özden, Doç. Dr. Uğur Özgöker yaptıkları konuşmalarla Atatürk'ü nasıl anlamamız gerektiğini, Atatürk’ün neden kendine özgü bir kişilik olduğunu tarihten ve Atatürk’ün yaptıklarından örnekler vererek anlattılar.
İsatanbul Gazeteciler Derneği Başkanı Engin Köklüçınar, yaptığı anlamlı ve duygusal konuşmada, önceki yıllarda Atatürk'ü, geniş katılımlı, özenle hazırlanmış gecelerde, nasıl büyük bir heyecanla andıklarını anlattı.
"Yüreğinden ve yumruğundan başka hiçbir silahı olmayan bir ulusu dimdik ayağa kaldıran 20. Asrın en büyük insanı Atatürk'ü anlatmak için değil, anlatabilmek için buradayım" diyerek sözlerine başlayan Köklüçınar, "Tanrı dünyaya 100 yılda bir kez dünyaya bir dahi gönderir. Ne yazık ki, bu kez bu dehayı Tanrı Türk milletine bağışladı" diyen İngiltere Başbakanı Lloyd Geoge'un çok haklı olduğunu söyledi.

İSTİKLAL SAVAŞI BİR ATATÜRK MUCİZESİDİR
"Önce şunu anlatmak istiyorum; İSTİKLAL SAVAŞI BİR ATATÜRK MUCİZESİDİR" diyen Köklüçınar, sözlerine şöyle devam etti:
"O neslin arasında, bugün asla çözemeyeceğimiz bir bağ vardı. O günler, Büyük liderin çağdaş Türkiye'yi yaratma heyecanının herkesi sardığı günlerdi. Herkes Ata'nın önderliğinde, geleceği fethetmeye koşan erler gibi, hissediyor, heyecanla özveriyle çalışıyordu. Çağdaş Türkiye'yi bu ruh, bu atılım yaratmıştır.
Ve O, hayata veda ettiği gün, Falih Rıfkı Atay yazısını şu cümleyle bitirmişti: 'En mesut Türkler, Atatürk yaşarken ölen Türklerdi.'

"O BÜTÜN ŞARK'IN BABASIDIR.
O ATATÜRK DEĞİLDİR, ATAŞARK'TIR'
Bu sözün ne denli gerçek olduğu ve Atatürk'ün Türk ulusu için ne ifade ettiği ortadadır. Bir Mısırlı kadın gazeteci, Atatürk öldüğü gün, "O BÜTÜN ŞARK'IN BABASIDIR. O ATATÜRK DEĞİLDİR, ATAŞARK'TIR' demişti.
O, aklıselim, kalbi selim ve zevki selim model bir insan olarak, yalnız Türk ulusuna değil, bütün ezilmiş uluslara örnek olmuştur. İnsanlarda 5 duyu vardır. Hayır, Mustafa Kemal'de bunlardan çok fazlası vardır. Bizim düşünemediğimizi düşünür, bizim göremediğimizi görür, bizim anlamadığımızı anlar, bizim duymadığımızı duyardı.
Atatürk'ün Türk ulusu üzerinde sağladığı itimat ve güveni anlatmak mümkün değildir.
40 bin kişinin öldüğü Erzincan depreminde, geniş bir aileden sadece ana-oğul kalmışlardı. Bu deprem sonrasında, ana-oğul 2-3 yıl çaba harcamışlar, fakat maalesef düzen kuramamışlar. Bunun üzerine oğlu annesine,
-Anne, artık burada İstanbul'a gidelim, orada ekmek paramızı kazanalım.
-Oğlum, İstanbul çok pahalıdır, orada geçinemeyiz.
-O zaman Antalya'ya gidelim?
-Oğlum, orası çok sıcaktır, ben dayanamam.
-Peki anne, o zaman nereye gidelim?
-Ankara'ya gidelim.
-İyi de anne, orada ne var ki?
-Oğlum, orada Atatürk var.
-Anne, Atatürk öleli 2 yıl oldu.
-Olsun oğlum, O'nun ruhu oralarda dolaşıyordur, O bize yardımcı olur..
İşte, Türk ulusu için Atatürk buydu."
ATATÜRK’E MAKBUZ KESEN MİLLİ EĞİTİM BAKANI
Atatürk'ün savaştığı insanlara bile her zaman dostluk elini uzatmış olduğunu belirten Engin Köklüçınar, bu konuda çok ilginç bir örnek vereceğini söyleyerek şunları anlattı:
"Yıl 1934. O dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus'tadır. Bakan ise, Niğdeli Abidin Özmen'dir.
Bakan, makamında çalıştığı bir gün, kapı çalınır. Bakan gür sesiyle, 'Giriniz!' der. Atatürk'ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makamına girer. Hoşbeşten sonra yaver, Bakan Abidin Özver'e bir zarf uzatır. Bakan konuklara yer gösterdikten sonra zarfı özenle açar. Atatürk'ten gelen bir mektuptur bu:
'Bay Abidin Özmen, Milli Eğitim Bakanı...
Yaver beyle size fakir ve kimsesiz iki çocuk gönderiyorum.  Bu çocukları uygun göreceğiniz bir liseye 'parasız yatılı olarak' kaydını yaptırıp, bana gönderin..
Bu Atatürk'ün emridir ve kesinlikle yerine getirilecektir. Bakan Abidin Özmen, Ortaöğretim Genel Müdürünü çağırtır ve şu direktifi verir:
'Yaver Bey'in yanındaki iki çocuğun evrakını alınız ve bu çacukları Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp, her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine Atatürk'ün ismini yazdırarak bana getiriniz' der.
Bakanın emri yerine getirilmiştir. Abidin Özmen de kısa bir mektup yazarak, makbuzu Yaver Bey'le Atatürk'e gönderir.
Mektubun içeriği bir ibret vesikasıdır: ' Muhterem Reis-i Cumhurumuz, Yaver Bey'le gönderdiğiniz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak, arkasında Türk ulusunun kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk gibi yüksek bir şahsiyetin velisi bulunduğu bu iki çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle, her iki çocuğu da emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ekte takdim ettim. Arz ederim.'
Atatürk mektubu okuyunca devrin Başbakanı İsmet İnönü'ye telefon ederek, 'Bak, der, senin Milli Eğitim Bakanı'n bana ne yaptı? ' diyerek olayı anlatmış. İnönü Bakanı adına özür dilemiş.
Atatürk, 'Yok', demiş özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı her yönetici bu medeni cesarete sahip olsa ve bunu gösterebilse..'
(...) Şimdiki yöneticiler bu anıyı yafta yapıp göğüslerine asmalıdırlar..
Köklüçınar, gençliğinde Atatürk’ün ölüm yıldönümlerinde yapılan etkinlikleri de anlatırken, “Cumhuriyet Bayramı Cumhuriyet Bayramı gibi, 10 Kasım’lar 10 Kasım gibi kutlanırdı” dedi:
“Ben İstanbul’da trafik sıkışıklığı nedir, bilmezdim, Cumhuriyet Bayramları dışında.. Genci, ihtiyarı, kadını, erkeği, zengini, fakiri yollara Taksim Meydanı’na kamyonlarla, taksilerle, otobüslerle gidilirdi. Yollar ana-baba günü olur, zafer takları kurulur, kentler baştan aşağı süslenirdi. Her taraf ışık, her taraf sevinç, her taraf neşe içinde.. Şimdi Cumhuriyet Bayramı mı, değil mi, hiç fark etmiyor.
ŞİMDİKİ NESİL HAZIRA KONDU DA, ONDAN KIYMET BİLMİYOR
Cumhuriyet Bayramları Cumhuriyet Bayramı gibi, 10 Kasımlar 10 Kasım kutlanırdı. Şimdiki nesil hazıra kondu da, ondan kıymet bilmiyor.
Şimdilerde Erdoğan Demirören’e ait alış veriş merkezi olan binada, eskilerde Saray Sineması vardı. Bu sinemanın sahibi Mösyö Franko’dan bu dev sinemanın salonunu kiralar ve harika anma törenleri düzenlerdik. Halis Kurtça, Baki Süha Edipoğlu, Bedii Faik. Behçet Kemal Çağlar, Çetin Altan, Fahrettin Altay, Hasan Rıza Soyak, Hasene Ilgaz, İbrahim Minnetoğlu, İffet Halim Oruz, İlhan Selçuk, Ord. Prof. Kazım İsmail Gürkan, Mümtaz Tarhan, Nizamettin Nazif, Niyazi Akı ve Münir Nurettin Selçuk ve Timur Selçuk…
Engin Köklüçınar, dinleyenleri duygu seline sürükleyen konuşmasının sonunda Hocası Turgut Fethi’nin bir dörtlüğü ile, “Yeter ki seni göreyim de, gözüme mil çeksinler” diyen Behçet Kemal Çağlar’ın unutulmayan şiirini okudu.
Turgut Fethi Hoca’nın Atatürk’ün ölümü açsıyla yazdığı dörtlük:
Sana ne söz, ne yazı;
Ne bitmez gözyaşı…
Mezar işte,
Harim-i ismetinden vatanın;
 Milletimin kalbinden
Mezartaşı..
Programın sonunda Bayar Şahin, zeybek gösterimi eşliğinde, Atatürk’ün sevdiği şarkılardan seçilen mini bir konser verdi..

İSTİKLAL SAVAŞI BİR ATATÜRK MUCİZESİDİR
"Önce şunu anlatmak istiyorum; İSTİKLAL SAVAŞI BİR ATATÜRK MUCİZESİDİR" diyen Köklüçınar, sözlerine şöyle devam etti:
"O neslin arasında, bugün asla çözemeyeceğimiz bir bağ vardı. O günler, Büyük liderin çağdaş Türkiye'yi yaratma heyecanının herkesi sardığı günlerdi. Herkes Ata'nın önderliğinde, geleceği fethetmeye koşan erler gibi, hissediyor, heyecanla özveriyle çalışıyordu. Çağdaş Türkiye'yi bu ruh, bu atılım yaratmıştır.
Ve O, hayata veda ettiği gün, Falih Rıfkı Atay yazısını şu cümleyle bitirmişti: 'En mesut Türkler, Atatürk yaşarken ölen Türklerdi.'