Atatürk’ün hayatı, kişiliği ve görüşleri, başta ülkemiz olmak üzere diğer devlet adamlarına ışık tutacak, yol gösterecek muhteşem bir hazinedir.

O’nu yanlış anlamak veya görüşlerini saptırmak, tüm insanlık için, özellikle de bizim için büyük bir hatadır.

Geriye dönüp baktığımızda, Atatürk üzerinden siyaset yapan kişi ve grupların, bir iki slogan peşine takılıp, olayları nasıl saptırdıklarını görüyoruz.

Bir yanda Batı değerlerine kul-köle olurcasına saptırılan güya “Atatürkçü” bir hedef; aslında Atatürk’e yapılan en büyük ihanet olup, Bir yanda da, netleşmemiş “irtica” kavramının peşine takılarak, dinle ilgili her söylem ve davranışa itiraz eden güya “Atatürkçü” bir yaklaşım, Atatürk devrimleri ve ilkelerine ihanet aslında bu tür saptırmalarda aranmalıdır.

Çünkü, Atatürk, TBMM’nin gizli tutanaklarında da gördüğümüz ve incelediğimiz gibi, “Bugün büyük çoğunluğu emperyalist ülkelerin boyunduruğu altında olan İslam dünyasının bir gün uyanarak, istiklallerine kavuşacaklarını ümit etmekle” bahtiyar olduğunu açıkça beyan edecek kadar İslam dünyasına duyarlı,

Kuran ı Kerim’ın herkes tarafından kolayca anlaşılması için büyük bir çaba gösterecek kadar samimi bir Müslüman’dır.

Atatürk’ün Batıcılık anlayışı da bilinçli olarak saptırılmıştır.

O, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı hedefleyen, yani Batı’nın vardığı noktayı aşan bir medeniyeti hedef göstermiştir.

Doğrusu da budur. Oysa içeride bir kısım insanlar, O’nu Batı hayranı olarak tanıtarak halkından soğutma gayreti içindeyken, kendi içimizden bir kesim de, Atatürk’ü hiç okumadan, anlamadan, bu kara propagandaların etkisi altına girmiş ve Atatürk’ü kendi değerlerimize yabancılaşmakla suçlamıştır.

Bunda, Cumhuriyet yönetimini içene sindiremeyen, aşırı tutucu, kökten dinci siyasal İslam' cı  ve Arap dünyasının ülkemizdeki propagandalarının da etkisi olduğu açıkça görülmekte ve hissedilmektedir.

Gençlerimiz önce Liberalizm ve kapitalizm tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmıştır

Maalesef Eğitimimizde, ders müfredatlarında Atatürk başta olmak üzere Türk büyüklerine yeterli ölçeklerde yer verilmemektedir. Milliyetçi saydığımız yazarların görüşlerine sarılıp, Atatürk’ü sağlıklı olarak öğrenip, öğretmeliyiz.

Unutmayalım ki Büyük önder ATATÜRK'ün altın sözleri ile . "Türk Çocuğu Atalarını Tanıdıkça Daha Büyük İşler Yapmak İçin Kendinde Kuvvet Bulacaktır." Tarihe düştüğü bu not milli ÜLKÜ müz olmalıdır.

Bugün İslam dünyasının içerisinde bulunduğu acıklı durum, Yüce Atatürk’ün ne kadar ileri görüşlü olduğunu, Bugünleri o zamandan görebildiğini açıkça göstermektedir. 

Devletin temellerini Cumhuriyet üzerine, sömellerini ise DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ nün üzerine inşa etmesi ve laik - üniter devlet yapısını yerleştirmesi sayesinde ülkemiz, tüm zorluklar ve yanlış yönetimlere rağmen, her türlü tehlikeye karşı göğüs gerebilen bir dünya devleti halinde varlığını devam ettirebilmektedir.

Dolayısı ile Atatürk İlke ve devrimleri mazlum uluslara ışık tutmaya, yol göstermeye devam etmektedir. 

Aydınlar ve toplum önderleri olarak bizler, kolaycı ve saptırılmış slogan Atatürkçülük yerine, O’nun çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren yeşermeye başlayan sağlam ve milli karakterini, Türk Milliyetçiliği ve Anti Emperyalist  devlet adamlığını ve ülkülerin dayandığı milli temelleri inceleyip, gençlerimize doğru olarak aktarmak zorundayız.

Unutmayalım ki: Atatürk’ü doğru anlayarak yetişen gençlerimizin dünyadaki her türlü yarışta, onurla mücadele edip, başarılı olacağı gerçeği ortadadır.

II. Abdülhamit hatıralarında, asıl ilgi çekici bölüm ise Mustafa Kemal Atatürk"ten de bahsetmesidir. Çanakkale savaşının yaşandığı yıl Selanik"te sürgünde bulunan Abdülhamit, savaşla ilgili haberleri gazetelerden öğrenmeye, bazen bu haberleri doğrulatmak amacıyla saraydan aracılar vasıtasıyla haber almaya çalıştığını belirttikten sonra devamında aynen şunları söylemektedir. (s.168-169)

“İşte bu sırada rabbime şükürler olsun ki, ummaya bile cesaret edemediğim zafer haberi ulaştı. Düşman tasını tarağını toplamış askerlerinin yarısını denize, yarısını gemilerine dökerek Çanakkale önünden çekilip gitmişti. Bu büyük zaferi, Mustafa Kemal Bey adında bir miralay (albay) kazanmış. Allah, devletime hizmeti geçenlerden razı olsun.

Bugün, Atamızla aynı iman ve katiyetle söylüyoruz ki, Milli ülküye, her şeye rağmen tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milleti 'nin (Ne Mutlu Türküm diyenin) büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. 

Asla şüphemiz yoktur ki, hızla inkişaf etmekte olan Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, yarının yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır! Ne mutlu Türküm diyene!.