Merak ve hayret; severek öğrenmeyi, bilmeyi sağlarken, bilmek daha çok sevmesini sağladı.
Bu birbirini besleyen kar topu reaksiyonu; sevdasını da, bilgeliğini de çığ gibi büyüttü.
Özünde, merakı ve hayretiydi bir Millet’i kurtuluşu için şahlandıran.
Ruhun şadolsun, merakın gençlerimize örnek olsun Atam.
Yiyin Kardeşim Kebap Yiyin...
Dışişleri Bakanlığımızın verilerine göre; Avrupa’da yaklaşık 140 bin Türk şirketi var.
Alman Dışişleri Bakanlığı verilerine göre; bu şirketlerin 75 bini Almanya’da.
Avrupa’daki işletmelerimizin toplam cirosu 50 milyar Euro.
Bu şirketlerde yaklaşık 650 bin kişi istihdam ediliyor.
Günümüz Avrupa’sında, 5,4 milyon Türk ve aynı zamanda AB vatandaşı yaşıyor.
400 milyon Avrupa nüfusunun %1,5’i Türk.
Ve buradaki Türkler olabildiğince müteşebbis.
Almanya resmi makamlarına göre; sadece bu yıl 10 binden fazla Türk “şirket açmak” için başvuru yapmış.
Bunun sebeplerinden biri de “işsizlik”.
Almanya’daki Türk’lerin %45’i fakir ve sosyal yardıma muhtaç.
Haliyle bu durum müteşebbis ruhunu tetikliyor.
Küçük bir kuruyemişçi ile başlayan serüvenlerin bir çoğu, bugün teknoloji üretiyor.
Türkiye’de doğru düzgün teknoloji üreten sanayilerimiz yokken, Avrupa’daki Türk’ler bunu başardı.
Bunca içiçe geçilmişliğe rağmen;
PEGIDA adında bir örgüt, ırkçılık peşinde...
PEGIDA adı altında toplanmış ırkçılar “Kebap yemeyin”, “Türkiye’ye tatile gitmeyin”, “Müslümanları sınır dışı edin” gibi söylemlerde bulunuyor.
Ve bu Avrupa’da haber oluyor.
Basın aracılığı ile fikrin “prim yapması” sağlanıyor.
Belli ki, hâlen geçmişte yaşayan bu insanlar Bizans’ta kalmış.
Ve intikam peşinde.
Bu kadar birbirini benimsemiş ilişkileri, bu eylemlerin koparması mümkün mü?
Hem Avrupa açısından, hem de Türkiye açısından pek mümkün değil...
Bu eylem, ırkçılık adına geçmişin bir intikamı olarak yapılıyorsa da geçmişten ders alınmalı.
1200’lü yılların sonlarında Bizans Anadolu’sunda Denizli, Kastamonu, Kütahya bölgelerinde de 330 bin Türk çadırı bulunmaktaydı.
O günlerde de PEGIDA’nın benzerleri yine ırkçılık söylemlerinde bulunuyorlardı.
Ardından beraber yaşamak yerine Türkler sürülmek istendi.
1071’ten beri Anadolu’da bulunan Türkler buna direndi.
Olaylar birbirini izledi.
Çok fazla can alındı.
Ve sonuç malûm, Anadolu Türkiye oldu...
Tarih gösteriyor ki!..
Bu kadar iç içe geçmiş toplumları bölmeye çalışmak, sadece bölmeyi düşünenlere zarar veriyor.
Bu hafta PEGIDA’nın Türklere karşı yapmış olduğu ırkçılığı eminim Avrupalılar da eleştirecektir.
21’inci yüzyılda; dünyanın tek derdi “ekonomi ve para” olmuşken, Avrupa bu güçlü altyapıdan vazgeçemez...
—————————————
Halkın ilk gündemi seçim vaatleri.
Acaba asgari ücret 1.300 TL net olacak mı? Genel Sağlık Sigorta prim borçları silinecek mi? Emekliye zam var mı? Taşeron işçiler memur olacak mı? Yem ve gübre’de KDV sıfırlanacak mı? Öğrenci burslarında artış olacak mı?
Hükümet, asgari ücret artışını işveren komisyonuna devretti.
Hâlen muallak.
Çünkü bu artışın, vergi ve sosyal güvenlik yüküne devlet destekte bulunmuyor.
Tamamı işverenin üzerine bırakılıyor.
Sanki işverenin vaadiymiş gibi!..
Genel Sağlık Sigortası primi yaklaşık dokuz yıl önce hayatımıza girdi.
Okumayan, çalışmayan ve sosyal güvenliği olmayan herkesi; her ay düzenli olarak borçlandıran bir sistem.
Yaklaşık 5 milyon mağdur var.
Şu an için; “GSS primi 2 yıl ödenmesin, borçlu çalışmaya başlayınca taksitle ödesin” konusu görüşülüyor.
Fakat konu henüz net değil.
Aslında bugün için vaatlerin hiç biri net değil,
Hükümet’in kurulmasının ardından olumlu ya da olumsuz netleşecektir.