Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında, O’nu parçalamak-paylaşmak isteyen Avrupa Devletleri, “Hasta Adam” yakıştırmasını yaparak art niyetlerini büsbütün açığa vurdular. Peki, bu yakıştırmayı kim ne zaman söylemişti, işte onun açılımı!

Kendi ülkesi olan Rusya’nın sorunlarına hâkim olamayan I. Nikola önce 1846'da “Hasta Adam” yakıştırmasını ilk olarak Avusturya ve Habsburglar için yapacaktı. Çok trajı-komiktir ki; bu Rus Çarı onu, bunu "hasta" ilan etmekten adeta zevk alıyordu. Daha sonra ise aynı teşhisi Osmanlılar için tekrarlayacaktı. 

9 Ocak 1853'de bir konserden çıkarken sohbet etmekte olduğu İngiltere'nin Rusya elçisi Hamilton Seymour'a Osmanlı İmparatorluğu için de “Hasta Adam” diyecekti. İngiliz elçisi, Çar'dan Türkiye hakkındaki düşüncelerini açıklamasını rica edince I. Nikola şöyle devam etti: "Kollarımız arasında hasta bir adam var. Çok hasta. Size açıkça söylemeliyim ki, gereken bütün tedbirleri almadan önce onu günün bizinde kaybetmemiz büyük felâket olacaktır. Türkiye ansızın ölebilir. Bu takdirde üzerimizde kalacaktır. Ölüleri diriltemeyiz. Türkiye ölünce, bir daha dirilmemek üzere ölecektir, işte bunun içindir ki size soruyorum? Böyle bir olay karşısında kargaşalık, anarşi ve hatta bir Avrupa Savaşı karşısında kalmaktansa, önceden tedbirler almak daha akıllıca bir hareket olmaz mı?” 

Elçi şu cevabı verdi: “Niçin daima Türkiye'nin öleceğini hesaba katarak bu felâketten önce veya sonra tedbirler almayı düşünmeli? Niçin hastayı tedavi etmeyi düşünmemeli.” İngiltere’nin bu bakış açısı aslında Osmanlı’yı bizi korumak için değil de Rusya Osmanlı topraklarına en yakın olmasından dolayı Rusya’nın “Boğazlar hâkimiyeti “sıcak denizlerden geçmesi ihtimali ile Hindistan’a giden yolların tehlikeye düşmesi korkusu idi.” 

Yukarıda söylediğimiz gibi aslında yakında dağılıp, parçalanmasını beklediği bu ülkenin topraklarını paylaşmak için nabız yokluyordu. İngiliz elçisi de bu değerlendirmeyi Londra'ya rapor edince I. Nikola'nın bu sözleri hızla yayıldı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi için “Hasta Adam” deyimi Avrupalıların çok hoşuna gitti. Ancak bu deyimin asıl sahibi bir süre sonra bu “Hasta Adam” ve müttefiklerine karşı giriştiği Kırım Savaşı'nı kaybetmekle kalmayacak, daha da önemlisi, çok sağlam sandığı kendi imparatorluğu Osmanlı'dan önce çökecekti!

Rus Çarı'nın “hasta” ilan ettiği Osmanlı İmparatorluğu’nun sağlığının yerinde olduğu tabii ki söylenemezdi. Çeşitli reformlar yapmaya, modernleşmeye çalışan imparatorluk gerçekten de bir türlü kendisini toparlayamıyordu. Ama bu durum sadece Osmanlı için geçerli değildi. Gelişmekte olan kapitalizm benzer imparatorlukların tümünü sarsıyor, kapitalizmin ilerlemesi ve giderek bir dünya sistemi haline gelmesiyle birlikte klasik imparatorluklar tarihin gerisinde kalırken yeni şartlar “ulus-devletleri” öne çıkarıyordu.

Rus Çarı I. Nikola Osmanlı’yı “Hasta Adam” ilan ettikten sonra orada durmadı tabii. Hastayı bir an önce öbür dünyaya gönderip malına-mülküne el koymak için çabalarını da yoğunlaştırdı. Nitekim İngiliz elçisine bu sözleri söylemesinin üzerinden çok geçmeden Prens Alexander Mençikof'u İstanbul'a özel elçi olarak gönderen Çar, Sultan Abdülmecit üzerinde bir baskı elde etmeye çalıştı. Abdülmecit ona istediklerini verdiği ölçüde de Padişahın güvenliğini sağlamak üzere gizli bir anlaşma teklif etti. Osmanlı egemenliği altındaki topraklarda yaşayan Ortodokslar’ın koruyuculuğunu kazanmaya çalışan Rusya, böylece imparatorluk dağıldığında koruyucusu olduğu yerlerin de kendisine kalacağını düşünüyordu. Prens Mençikof İstanbul'da üç ay kadar kaldı ve birçok diplomatik nezaketsizlik yaparak Çarın isteklerini kabul ettirmeye çalıştı. Ancak diplomatik kabalıklarının ötesinde pek bir şey gerçekleştiremeden Mayıs ayında İstanbul'dan St. Petersburg'a dönerken Sultan Abdülmecit'e ateş püskürüyordu. Osmanlı sarayı da Rus Prensi’nden çok rahatsız olmuştu ve böylece Osmanlı-Rus ilişkileri yeni bir savaşa doğru yol almaya başladı.

Kaderin garip cilvesine bakınız ki, Kırım Savaşı'nda Ruslar sadece Osmanlılarla değil, onların müttefiki İngiltere ve Fransa ile de savaşmak zorunda kaldı. I. Nikola'nın kaba ve açgözlü politikaları Rusya'yı yalnızlığa sürüklemiş ve karşısındaki güçler cephesini genişletmişti. Yine enteresandır ki, Fransızlarla, İngilizler tarihte ilk kez Rusya'ya karşı birlikte savaşıyorlardı. 1854 başından yaklaşık üç yıl süren Kırım Savaşı sonunda Rusya kaybetti ama Çar I. Nikola bu yenilgiyi göremedi. Çünkü savaş devam ederken 2 Mart 1855'de ölmüştü. Ne ilginçtir ki,  Rus çarlığı Kırım Savaşı'nda “Hasta Adam’a” yenilerek büyük bir hüsrana uğramıştı.

Kısacası; ona, buna “Hasta Adam,” “güçsüz devlet” gibi yakıştırmalar yapan, Rus Çarlığı 1917’deki Bolşevik Devrimi ile tarihten silinecekti. Oysa mirasını paylaşmak için ölümü beklenen “Hasta Adam’da” yani Osmanlı Devleti, Rus Çarlığı’ndan beş yıl daha fazla yaşayacak, 1 Kasım 1922’de; Rus Çarlığı’nın yıkılışını gördükten sonra tarih sahnesinde çekilecekti. Yani Osmanlı Devleti için kefen biçen ve tabut yapan, Rus Çarlığı; bu kefeni kendisi giyip yaptırdığı, tabutla perişan bir şekilde gömülecekti!