ASLAN İLE KARINCA ve ………… (“noktalı yerleri siz doldurun gari”)

Abone Ol
“Sen de hayvan mısın kuzum? Neye yararsın bu koca ormanda, cürümün ne sıkletin ne? Sana vurmaya bile tenezzül edilmez. Şöyle bir üflersem anında yok olursun”.
Karınca bu sözler üzerine ormanlar kralına bakmış: “Haklısınız Haşmetmeab”, demiş çaresiz. “Hafifçe öksürmeye kalksanız buyurduğunuz gibi yok olurum. Amma, ya ben de sizin kulağınıza girersem...?”
Özellikle ortaçağın klasik haşmet devirlerinde gönlü kalmış, yakınçağın kapitalizm trenini ve emperyalizm maceralarını kaçırmış Devlet-i Aliyye’nin; dedesinin gölgesinden çıkamamış güdük ve kavruk çocukları olarak attığımız “Hayyyt! Biz varız leen…” naralarını dinledikçe nedense aklıma hep bu fıkra gelir.
“Biz büyük devletiz? Bu coğrafyanın sahibi biziz!.. (tabii hala kendi başlarındaki yerli sahiplerini def etme derdindeki halkların eski sahiplerini aradığına inanacak kadar derin tahlillerimiz vardır bizim.)
“Nasıl yani abi, neye göre büyüksünüz?” diye sormaya görsün biri…
“Dünya atımın nalları altında eridi/Bir zamanlar bu ülkede Kılıçarslan var idi… Bak kafamı fazla bozarsan tankımın altında da eritirim bilesin! Eğer eritmiyorsam; ben de bu dünya da yaşadığım içindir.!..”
“Ama atalarının kemikleri değil sadece,atlarının nalları bile çürüdü gitti beyim?”
”Lan bak benim atalarım var ya; hani senin atalarını… Tövbe tövbe sii… dövdüğü zamanlar diyelim şimdi. Lan daha dün gibi?.. Bak sinirleniyorum ha..?”
 “İyi de beyim ataların, atalarımız, ninelerimiz vesaire vesaire… İnsanlık gelmiş, geçmiş, gitmiş…”
 “Sen niye bakışlarını mezarlıklardan gökyüzüne kaldıramıyorsun ağam? Kurtul artık atalarının gölgesinden. Sahi beyim; biliyor musun ki çocuklar vahşidirler aslında? Hepimizin en duygusuz en gaddar olduğumuz çağ çocukluk çağıdır. Halklar da böyledir beyim; çocukluk çağlarında çok kan dökerler, büyüdükçe munis, halis varlıklar olurlar Efendim Hazretleri…
Korkma, vallahi Türklükten çıkmazsın ağam. Nasıl büyüdükçe kendin olmaktan çıkmadınsa atalarınla bağını normalleştirmekle de emin ol Türklüğünden çıkmazsın.

Türklük çocukluk değildir beyim; hele yetişkinler âlemine ait iki cümle et. Hele bırak şimdi “ceddimiz ne yapmış”ı da, “biz ne yaptık, ne yapıyoruz”a gelelim ağam. Vallahi kötü niyetim yok, istersen değil bu coğrafyanın dünyanın sahibi ol. Akıl hastaneleri kendini Allah zannedenlerle dolu ya, öyle olmanı da istemem. “Ceddim” dediğin adamlar babasının tahtına geçince kendi adına sikke basarlardı beyim; niye mi? Babasının gölgesinden kurtulmak kendi kudretini ilan etmek için, büyüdüğünü ilan etmekti bir anlamda bu… Amaannn…Söylenmedik ne kalmış bu mavi çadırın altına ki..?
……………..
Valla; atalarımı insan olmanın dışında hiç düşünmedim beyim. Benim atalarım insandı; cihad diye gazaya çıkar, atları denlü koksalar da güzel hatunların göğüslerinde başlarını dinlendirir, sonra şarabını çeker… El nihaye; zaferden sonra namaza durup hulusu kalp ile Allah’a şükrederlerdi. Onlar insandı beyim; günahları ve sevaplarıyla, korkuları ve yiğitlikleriyle…
Onları neden böyle kutsallaştırıyorsun ağam; yüzyıl sonra seni de birileri aynı şekilde “atamızdı laf ettürmezük” edebiyatıyla kutsallaştırsın diye mi? Tarihte insanlar yaşadı, tıpkı bizim gibi; melekler değil…
Atalarımız elçilerinin başını kesenlerden özür talep etmez savaş açarlardı, mesela…
Neler olmakta bu dünyada neler?... Bazı etinden budundan habersiz “küçük/yapay” devletler bazı büyük/doğal devletlerin vatandaşlarını açık denizlerde infaz ediyorlar da o büyük devlet büyüklük gösterip tazminat ve özür dileniyor… Güvercinlerin son dönemlerde bu barışseverlik ve alicenaplık karşısında kıskançlıktan çatlayıp sürüler halinde kırıldığı rivayet olunmakta… Çok şükür bizim devletimizde böyle şeyler yoktur. Bizim vatandaşlarımıza sıkıysa yapsınlar… yapamazlar… Oyarız alimallah!”
Dostlarım yaz sıcakları malum… Kafama geçmiş olma ihtimali yok değil.
Memleketimizde çok şükür düşünce hürriyeti tam manasıyla var ise de, ben yine de sorumlu bir yurttaş olarak  hatırlatayım: “Yukarıdaki satırlar bir romancının muhayyilesinin ürünüdür. İnan olsun gerçek hayatla ilgisi yoktur babalar…”
Son söz; o ormanda bir hayvan olaydım kralımız Aslan’a ne derdim? Merak ettiniz değil mi? Bir defa hiç öyle atalarımızın dediği lafı demezdim. O laf Aslanım Hazretlerine sökmez… Hani diyorlardı ya; “mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” diye…
Ben derdim ki; “Haşmetmeap! gurban olduğum… Kurban olduğum Allah tıpkı seni yarattığı gibi onu da var etme zahmetinde bulunmuş. Onun da kendince bir gücü vardır. Ne yap ne et; karıncayı kulağına sokma… Bir girerse…?”