AŞK, Bir kimsenin bir kimseye ilk görüşte aralarında geçen manyetik akımdır. Engellenemez bir duygu. Karşılık gördüğün anda dünya sanki onun için yaratılmıştır. Her şey onun etrafında dönen pervane gibidir. 
Aşk insanın, kimyasını bile değiştirir. Yüzün gözün parlar. İnsanlara yaklaşımı daha bir yumuşamıştır, kahkahalar sınırsızdır. Bakışlar değişmiştir, vücut gençleşmiştir. Hayal ülkesinde yaşar. Kafa onunla öyle bir doludur ki ismiyle çağrılmadıktan sonra etrafında olup bitenleri, söylenenleri duymaz bile. Bence, aşk çirkinlikleri örten bir perdedir. Ama her zaman da dört dörtlük değildir. 
1- Hiç kural tanımaz. 
2- Nerede İmkânsız varsa onu sever.  
3- Birbirine zıt duygular bir yürekte toplanmıştır. 
4- Aşkın en kötü özelliği kıskançlıktır. 
5- Aşk duyguların çıldırmış halidir. Günü gününü tutmayan hatta saati, dakikası karışık duygu patlamasıdır
Aşk acı bir soğana gibidir. Her katını açtığında acı vardır gözyaşı vardır. Soğanı, ince doğrasan da acı verir kalın doğrasan da yine acıdır yine göz yaşıdır. Bu mübarek soğan doğramadan da yemeğe giremez ki yemeğin cinsine göre lezzetine göre de soğanı ya ince doğrarsın yada kalın. doğramaların değişse de. Her doğramanda acın kat kat artar. Ama soğansız da yemeğin hiç tadı olmaz ki. Soğansız yemek saman gibidir. Hayvanlara bile samanın tatlanması için yem katarsın. İşte Aşk ta böyle bir şey. Evde ki geçinimin,  tadı tuzudur. İlk önceleri zor olsa da duygusal acı çeksen de, ağlatsan, zırlasan da gün gelir durulacaktır.  Zamanla duyguların, yoğurulur pişirir. Kıskançlıklar azalır güven başlar. Aşkta güven oldu mu? bu kısacık ömrüne. ömür katar.
Bunun içindir ki, Aşk ta güven en başta gelir.. Güven olmayan aşk çabuk yorulur. Her şeyden nem kapar. Adeta havada uçan kuşu bile kıskanır. Bu da aşkı yıpratır. Güven olmasa kıskançlık, kuşku beynini kemirir. Bu hiç iyi değildir zalimliğe dönüşür.
Aşkta yalan olmaz. Hata olmaz. Sevgisiyle göklere çıkaran sevgili bir anda ayaklarının altına da almasını bilir. Aşık olan kişinin, yapabileceği iyilik de kötülükte sonsuzdur takii aklı başına gelene kadar. 
Ferhat gibi, sevdiği için ya dağları deler. Ya da Mecnun gibi çöllere düşer. Ben günümüzde hiç böyle aşk görmedim ya neyse. Deme ki aşk, yaşanmayınca kavuşmayınca daha bir başka oluyormuş. 
Şimdi yaşanılan aşklara bakıyorum da, aşk oldum diyen, kişiyi tanıdıkça gördükçe yüzgöz oldukça, basitleşiyor. Bunun içindir ki aşk olan insan eteğinde ne var ne yok hepsini birden dökmemeli. Birazcıktı cimri olmalı. Duygularını gündemde tutacak Bir şeyler bırakmalı. 
Bir gün gelir o rüyadan uyanır. O zaman “Ah ben neler yaşamışım” deyip o yaşadıklarından zevk alabilmelidir.