Her tencerenin içinde geceden ıslatılmış baklagillere bakıyorum.Annem hummalı bir çalışma içinde sabahtan beri. Çalışan bir kadın olarak cuma akşamından ıslatıyor nohutu, fasulyeyi, inciri,üzümü kabarmasini bekliyor buğday tanelerinin.

Sabah henüz hiç kimse kalkmadan mutfağa geçmiş belli ki, ıslattıği tüm malzemeleri ayrı ayrı haslamiş olmanın verdiği rahatlıkta. Senede bir kez yaşanan beni heyecanlandıran, mutlu kılan zamanlardan biri yaşadığımız. 

Belki çalışma hayatının yorgunluğunda yapmak istemiyor ama ben aşureyi o kadar çok seviyorum ki çarşıda pazarda satışa sunulan aşurelik çeşitleri gördüğüm andan itibaren başlıyorum  " Anne biz ne zaman yapacağız?". Annem de babam da bu sorunun ardı arkası kesilmeyeceğini iyi bildiklerinden olsa gerek Muharrem ayı girdiği gibi ilk cumartesi günü yapılacak şekilde tüm malzemeyi hazır ederler, beni ise sonsuz mutlu...

Severim ben geleneksel tüm değerleri, daha iyi daha mutlu daha paylaşımcı hissederim böyle zamanlarda. Yine böyle bir sabah işte annem aşure pişirmenin telaşında.

İştahsız bir çocuğum ben şimdiki Nazan' la hiç ilgisi olmayacak bir şekilde.Annemle babam yediğim her lokmayı sayarlar adeta, bir lokma fazla atsam ağzıma " çok şükür" deyip bayram havası estirirler. Onlar üstüme düştükçe ben yemem,babam üzülür ben inat ederim. Her sofram olayıdır benim. Anne ve babamın kilolu görüntüsünün aksine ben incecik, cılız bir çocuğumdur.Herkes takılır " Osman ağbi herşeyi sen yiyiyorsun herhalde Maviş incecik" Babam üzülür, bakışları önüne düşer, ertesi gün doktor arkadaşlarıyla konusu benimdir. Yine bir sürü iştah şurubu alınır, pekmez - süt karışımlari hazırlanır sonuç yine hüsrandır. Ben yine yemem..

Ama aşure öyle mıdır, onu iki kase yerim ben, babam kendi yemişcesine keyif alır. Aslında aşurenin beni asıl çeken yanı, piştikten sonra annemin kaselere doldurup aşureyi benim aracılığımla komşulara dagittirdigi zamandır. Kapısını çaldığım komşularımızın "Allah kabul etsin" temennileri, Maviş deyip sevecenlikle başımı okşamalari,  "annenlere selam söyle "deyişleridir. Severim ben geleneklerimizi.

  

Mutfaktayim, daldığım o güzel anılardan çıkıyorum bir an, aşurem pişmek üzere.Yillar öncesinde annemin kaselere boşaltirken duyduğum tarçın - karanfil kokusu eşliğinde içime dolan huzur duygusunu  yaşayacağım birazdan. Komşularım, sevdiklerim ile paylaşacağım. Artık ne ben uyanmadan mutfaktan gelen tencere tıkırtılari var, ne dağıttığım aşurede " Annenlere selam söyle" diyen. 20 sene önce babamın vefatıyla 33 yaşında biten çocukluğum ( babanız öldüğü gün büyürsunuz yaşınız kaç olursa olsun) bir daha hiç bir duyguyu aynı tatda bırakmadı. Yıllar sonra annem de ayrılınca yaşamdan aşure benim görevim oldu.

Şimdi ocak başında biraz hüzün, biraz burukluk ile karıştırdığım aşuremde belki de geçmiş lezzeti, baba ocağınin tadını arıyorum. Bir daha hiç bir şeyin aynı olmayacağını bilerek.

Gelenekleri severim ben her birinde bir yaşanmışlık bir anı gizlidir. Her bir an' da ise mutluluk.

Aşure tadında bir ay olsun. Bolluk,  bereket taşısın sofralara, ömürlere, sevgilere...