İnsan hayata birçok isimler vermiştir, ömür, yaşam, imtihan, mücadele gibi.

Tırmanış desek hayata yanılmış olmayız, doğumdan itibaren hep bir mücadele ile tırmanırız zorluk ve sıkıntılara dair, yaşamın için de olan normal geçişler dahi bir zorluk ve geçmek için mücadele gerektirir.

Fiziksel ve ruhsal anlamda ki bu tırmanış mücadelesin de destek olanlarımız gibi aşağı çekmek gayretin de olanlarımız da olmuş ve olacaktır.

Bebe ve çocukluk yıllarımızda ki bu kesişmeler içgüdüsel tepkilerimize sebep olsa da yeterli düşünme ve irade hakimiyetine sahip olmadığımızdan tepki de yetersiz kalmışızdır.

Yaşadıkça, yaş aldıkça, yaşamın farkına varmaya başlayınca hayatı paylaştığımız insanlarla ilgili kanaatler oluştururuz. İnsanlar yaşam sürelerince fiziksel yapılarını küçük farklılaşmalar haricin de hep muhafaza ederler.

İnsanın ruhsal eğilimi, karakteri üzerine giydirdiği kişiliği ise süreçle orantılı olarak değişkendir.

Dikkat ve özenle analiz eder isek en yakınımızda ki insanlardan ikinci, üçüncü, sekizinci, dokuzuncu halkaya kadar, bazılarının destek olma gayretin de olduğunu, katkı ve destekle yükselmemizi kolaylaştırma gayretin de olduğunu analiz ederiz.

Her halkadan insanların da, neden, niçin, niye sorularına cevap veremeden “aşağı çekme” gayretiyle hayatımıza müdahil olduklarını analiz eder, tespit ederiz,bazılarını hemen, bazılarını geç fark etsek de.

Farkındalık için de olmak ve bu tespitte geç kalmamak insanın en büyük kazanımlarından olsa gerek.

Aşağı çekmek bazı insanların karakteristiksel yapısında, doğumundan itibaren vardır.

Aile içi, yakın yaşadığımız insanlar için de böylesi bir sapkınlık var ise teşhisi de tespiti de zordur, sebep seviyoruzdur, yakınlık, akrabalık bağımız vardır.

Yakınımız da, sevdiklerimiz için de olan bu insanları sevdik ve toz konduramadık ise aynı düşünce ve eylemin onun tarafında da hayata geçmesi gerekir.

Hayat her zaman düz mantıkla oluşmaz, en yakınız dahi yükselmenize engeldir, bir yolunu değil bir çok haliyle aşağı çeker, bu aşağı çekme isteği anne, baba, kardeşlerinizden dahi beklenebilecek bir tutum halidir.

Hayat sürecin de ve olgun yaşlar da bu negatif yapıda ki kişileri hayatımıza müdahil etmemek ve olası var olanlarla yolları ayırmak gerekir.

Yakınlarımızdan biri ya da bir kaçı olsa dahi sevgi, saygı bağını bozmadan aşağı çekebilme ihtimallerini tamamıyla yok etme gayretin de olmamız gerekir.

Bu soyutlanmayı başaramaz isek kendimize tüm hayatımıza serpilecek bir kazık yemeyi kabullenmiş oluruz ki, bir çoğunun telafisi de yoktur.

Doğal olarak yazının ana teması aşağı çekilmemek üzerine kurulu ve her okur mahzun. Kendi analizinizi de yapmayı unutmayın, aşağı çekme gayretinde ki her insanı hayatınızdan atarken aşağı çekenlerden olmayın.

Yazarak anlatmak, öğüt verir gibi öneriler de bulunmak kolaydır elbet.

Konu böylesine süreçle at başı giden önem de ise yazan da okuyan da hep geç kalmıştır realite de. Nasıl, niye, ne zamanlar için de yaşarız, farkına vardığımız anlar keşkeler çoğalır dilimiz de ve yüreğimiz de.

Karamsar bakmanın hiç faydası yokken, geriye dönük hesapların da enerji kaybı ve moral düşüklüğünden öte getirisi olmaz.

Aşağı çekmek kuramını hızla tanımak ve özümsemek gerek. Kontrol edemeyeceğimiz güç ve iradeye dair bulgular içerisine girip de kendimizi yıpratmanın gereği yoktur.

Bir elli santimlik boya sahip iseniz ve mankenlik isteğiniz hep eleştiri alıp aşağı çekiliyor ise konu aşağı çekmek değil realitedir ve çok hayalperest olduğunuz gerçeğidir. Denge ve ölçü gerçeğinden uzaklaşmadan insanları ön yargılı hallerinizle kırmadan iyi gözlem yaparak başarmak mümkün.

Ne kadar geç kalmış olursanız olun farkına vardığınız da kazanma süreciniz başlar.

Aşağı çekme konusunda farkındalık kazanmak için kaleme aldığım bu kavram inceleme yazısının tezadı da en az aşağı çekmek kadar zararlı ve kötüdür, gaza gelmek, getirilmek gibi.