Ben söylemekten usandım... Siz, Irak Türkü, Irak’ta yaşayan Türkler yerine neden Türkmen demekten  vazgeçmediniz? Ayıp oluyor. Türk Osmanlı Cihan İmparatorluğu’nun Duraklama Dönemine girip, küçülmeye başlaması sürecinde, koparılan topraklar üzerinde, Avrupa’da, Afrika’da, Ortadoğu’da, Asya’da kurulan yeni ülkelerin sınırları içinde, Türk kardeşlerimiz kaldı, Ata Yadigarı Toprakları  terkedemediler. Trakya Türkleri, Bulgaristan Türkleri, Balkan Türkleri, Romanya Türkleri, Makedonya, Arnavutluk, Kosova Türkleri, Kıbrıs Türkleri gibi, aynı şekilde, Irak Türkleri de vardı. Ne yazık ki, Dünyanın her yerinde Türk, Türk olarak bilinirken, Irak’ta, sanki başka bir entiteymiş gibi, Türkmen lafı uyduruldu. Burada, Türk Dışişleri Bakanlığının hatası vardır. Şimdi, Bakanlar, Başbakan, Cumhurbaşkanı, ezcümle, herkes Irak Türk’ü doğrusuyken, yanlışı, Türkmeni ağzına alıyor. Irak Türklerine sahip  çıktığı için, takdir ettiğim, MHP Lideri, Sn. Devlet Bahçeli de Türkmen diyor. Vaktim olur, kendisiyle görüşürsem, söyleyeceğim. Irak’ta 3 milyonu aşkın, öz be öz Türk  Kardeşlerimiz  yaşıyor. Türk kanı taşırlar. Iraklı Türkler, yıllardır, can ve mal güvenceleri olmadan, fakru zaruret içinde  hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Katliamlara maruz kalmışlar, öldürülmüşler, maalasef, Türkiye kendilerine yeterince, sahip çıkamamıştır… ABD’den sonra, NATO’nun en büyük ordusuna sahip Türkiye Cumhuriyeti gereken ağırlığı koyamadı… Iraklı Türkler, Türk ve Türkiye düşmanı olan, Barzani’nin insafına terkedilmişlerdir. Adamın anlayacağı dilden konuşma zamanı gelmedi mi? Adam, tüm dünyayı karşısına aldı, iplemedi, referandumunu yaptı, şimdiyse, Bağımsız Kürt Devleti kurmaya gidiyor… Hedef, Irak’taki Kürtleri, Suriye’deki Kürtleri, hatta Türkiye’deki Kürtleri de içine alan, Büyük Kürdistan’ı kurmaktır. Ne yazık ki, bu senaryoyu algılayamıyoruz bu noktada, şu hususun altını çizmek isterim. Türkiye’de yaşayan Kürt asıllı vatandaşlarımız, bizim kardeşlerimizdir. Çanakkale’de, Sakarya’da, Kocatepe’de, Dumlupınar’da her yerde savaştık, bu vatanı, Türkiye’yi, birlikte kurduk. Bizim nesiller, hiçbir zaman, insanlarımız arasında ayrım yapmadık, şudur, budur diye farklılaştırmadık. Aynı mekteplerde okuduk, aynı şeyleri sevdik, aynı aneneleri benimsedik. Benim Güneydoğulu çok arkadaşım oldu, hala var, samimi görüşürüz, ben eminim ki, Türkiye’de yaşayan her vatandaş, bu topraklar üzerinde, hürriyet, özgürlük, refah ve esenlik  içinde, asla ayrılmadan ayrışmadan, tek vatanda, yaşamaktan yanadır… Öte yandan, dış politikamız hatalarla dolu. Suriye’ye neden bulaştık, neden Şam’da, Cuma namazı kılacağız dedik, ortada kırmızı çizgimiz kalmadı. Adam bizim yaptığımız tatbikatla dalga geçiyor, birşey yapamazlar diyor. Bizi blöf yapan konuma getiriyor. TBMM’de İstanbul Milletvekili olarak görev yaptığım yıllarda, Kürt tehdit ve tehlikesini görüp, Irak’ta yaşayan Türk Kardeşlerimizin, Kıbrıs’ta yaptığımız gibi örgütlenmesini, Kıbrıs Türk Mücahitlik Teşkilatı gibi, Kıbrıs’a tarafımızdan gönderilen, Türk Subayları kurmuştur, Irak Türk Mücahitlik Teşkilatı  kurulmasını önermiştim. Irak Türkleri, ekonomik, sosyal, silahlı güç olarak oluşmalıydı, oluşturulmalıydı. Türkiye, bunun için, etkin katkı yapmalıydı. Nasıl Kuzey Irak Kürt Yönetimi varsa, Kuzey Irak Türk yönetimi de olacaktır. Nasıl onların, Başbakanları, Bakanları, teşkilatları varsa bizim de olacaktı. Evet, ilke olarak, Irak Devletinin, toprak bütünlüğüne saygı göstereceğiz. Ancak, Irak Devleti içinde, özgür Türk Topluluğu olacaktır. Tıpkı, Kürtlerin yaptığı gibi… Tıpkı, bizim Kıbrıs’ta yaptığımız, Kuzey Kıbrıs Türk Devleti gibi… Özal, birinci Körfez Krizinde, Başkan Bush ile anlaşarak, Irak’a müdahale edip, hem Türk kardeşlerimizi korumayı, hem de, asıl PKK’yı bitirmeyi düşünüyordu. Bunu bize, bizzat kendileri anlatmıştır… Ne yazık ki, o zamanki yöneticiler, komutanlar, Özal’ı anlamadılar, desteklemediler. Yapılsaydı, bugün Barzani hadisesi olamazdı… Musul, Kerkük, Süleymaniye, Telefer, Türk yurdudur. Cumhurbaşkanı doğru söylüyor. Barzani’nin oralarda, ne hakkı olabilir? Aslında, 5 Haziran 1926 Ankara Anlaşması, Türkiye’ye müdahale hakkı verir, 1946 tarihli, Irak Anlaşması, sınırların kesinlikle değiştirilemiyeceğine amirdir. Adam, Irak yapısını değiştiriyor, o halde gereği yapılmalıdır… Şu hale bakınız, Irak Hükümetini bypass edip, Barzani ile işbirliği yaptık, silahlı güçleri   peşmergeleri eğittik, kamplar açtık, yahu... Bir çatışmada, bizim eğittiğimiz, tüm pesmergeler, bize karşı savaşacak… Manevra yapan askerlerimizin karşısındalar… Türk toprağı olan Süleyman Şahı, Palas pandıras boşalttık, gene Uluslararası kurallara göre, Türk Toprağı olan, işgale uğrayan Musul Konsolosluğumuzun, ele geçirilmesi karşısında, hiçbir şey yapamadık. Barzani’den işadamlarımız, iş alacak diye, asıl merkezi Irak Devleti ile arayı açtık, şimdiyse onlarla işbirliği yapıyoruz, Irak askerleri Tatbikat Bölgemize geldiler. Adamın, bayrağını, şanlı Türk Bayrağının yanına astık, Kerkük’e, Kürt   Bayrağı astılar, seyrettik. Bak, hatırla, Atatürk Lozan’dan dönen İsmet İnönü’yü karşılar, ’’İsmet büyük iş yaptın, yeni Türkiye’nin bağımsızlığını, hudutlarını, dünyaya kabul ettirdin, tebrik ederim”. Lakin, Misaki Milli Sınırları dahilinde olan, Hatay’ı, Musul, Kerkük’ü, 12 Adayı acaba alamaz mıydık? diye sorar, İsmet Paşa “Gazi Hazretleri, o şartlar içinde bunu yapabildik, sizin söylediğiniz husus, yeniden Harp Durumudur’’ Büyük Önder, İsmet Paşa’ya hak verir ve tarihe geçen şu ifadede bulunur, “Ömrüm yeterse, Misaki Milli Topraklarını, kendi metotlarımla alacağım”. Nitekim, Hatay’ı almıştır, ancak, diğerlerine ömrü vefa etmemiştir. Belki de bu sorumluluğu bizim nesillere bırakmıştır. Irak, Suriye, Barzani, Kürt sorunları çok çetrefillidir. Daha önce yapılması gerekenler yapılmamıştır. Fırsatlar kaçırılmış, büyük yanlışlar yapılmıştır. Ancak, herşeye rağmen genede yapılacak aksiyonlar vardır. Irak’ta yaşayan Türklere, Türkmen demek, bunda ısrar etmek, yanlışların birincisidir.