Mülkiyeden mezun olduktan sonra İngiltere’de ‘LSE/London School of Economics’te” okudum. LSE’de o dönemlerde Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Fikret Görün, Dr. Ergin Günce gibi Türk arkadaşlar vardı. Nevzat Bey’in teklifi ile bir araya geldiğimizde, İngilizce konuşurduk. Türk insanlarının Türkçe varken, İngilizce konuşması bana ilginç gelse de, alıştık. Ben zaten daha çok İngiliz ve ABD’den gelen arkadaşlarla bir arada olurdum. Amerikalı gruptan, en yakın arkadaşım James (Jim) O’leary idi. Jim LSE’den sonra, US Justice Dept’na intisap etti, MASS. Eyaletinin Senior Judge’i olarak en üst yargıç düzeyine yükseldi. 

LSE günlerinde Türkiye’den genç bir asistan arkadaşımız bize katıldı. Metin Sözen, sanat tarihi, arkeoloji, tarihi eserler, tarihi binalar vs. konusunda ihtisas sahibi olup, üniversitesinde binlerce öğrenci yetiştirdi. LSE’den dönünce ben DPT’de görev aldım, Ankara’da yaşadım. İstanbul’a gelip gittikçe, Metin ile görüşürdük. Daha sonra, ben özel sektöre geçtiğimde, güzide bir grup olan Taksim Toplantılarına bu grubun yöneticisi olan, Metin’in teşviki ile dahil oldum. Daha sık görüşüyorduk. Beyoğlu Ekrem Tur Sokaktaki kurucusu olduğu “Çekül” Vakfında buluşuyorduk. Beni bu kuruluşun da üyesi yapmıştı. Aslında Metin’in, üniversite yaşamı dışında kurduğu kuruluşlardaki müthiş etkinlikleri benim de çok dikkatimi çekiyordu. Bu meyanda, Prof. Dr. Metin Sözen “Türkiye Tarihi Kentler Birliği”ni kurdu ve Metin’in şahsında birçok yerel yönetim yöneticisi bir araya geldi. Valiler, belediye başkanları, hocalar hepsi bu gruptaydılar. Tarihi, eski eserleri korumakta, doğa ve çevreye sahip çıkma bağlamında çok önemli işler yapıyorlar. Prof. Dr. Sözen, Tarihi Kentler Birliği’nin 20. yılı münasebetiyle şöyle diyor; “Bu toprakların sunduğu bereket, bin yıllardır bilginin zenginleşmesini, derinleşmesini sağladı. Bize değerli miras bıraktı. Bugünlere gelmemiz, kolay olmadı. Değişen ülke politikaları bizleri zorladı. Konuya inananlar, planlamaya, dayanışmaya, konulara bütüncü yaklaşıma inandılar. Kentlerimizin nefes gereğine inandılar. Yan yana durarak attığımız adımların kaynağı, bu toprakların yaşamının renklerine, kültüre duyduğumuz saygıdır. Yaşamasına destek olduğumuz her eser, tarih, ortak mirasımızdır.” 

Türkiye, 1999 yılında Strasburg’ta toplanan Avrupa Tarihi Kentler Birliği’ne kabul edildi. Prof. Sözen’in yaktığı bu meşale, Türkiye’de bir köşeye itilmiş, ihmal edilmiş, bir çok mevhumu, eseri ortaya çıkardı. Sanat, kültür bir millet için vazgeçilemez bir değerdir. Türkiye çok zengin bir tarih hazinesine sahiptir. Asıl önemli olan, bu değerlerin ortaya çıkması için bilinçle hareket eden idarecilerin, bu konuyu bilen, anlayan sanata değer veren yöneticilerin var olmasıdır. İşte Prof. Metin Sözen yaşanılan bu noksanları tamamlamak için arkadaşları ile çaba harcıyor. Gerek DPT yıllarımda, gerekse TBMM yıllarımda, sanat ve kültüre büyük önem verdim, katkı sunmaya çalıştım. Türkiye’yi yöneten insanların bilgi, görgü, sanata verdikleri değerli tartılmasını istedim.  Vukuflu, nitelikli Bakanlar gördüm. Örneğin; Sn. Talat Halman, Sn. İsmail Cem bu konuda unutulmaz Bakanlardır. Her vesile ile Kültür ve Turizm Bakanlıklarının ayrı olmasını savundum. Turizmden para kazanmak için çaba harcarsınız, kültür ve sanatta ise her zaman para kazanılmaz, ruh ve manevi tatmin elde edersiniz ki, bunun değeri paha biçilmezdir.  

Son yıllarda felsefe, edebiyat, sanat ve kültürde geri kalmışlığı üzüntü ile izliyoruz. Atatürk İlke ve İnkılaplarına sımsıkı bağlı Metin ve arkadaşlarının çabaları, çırpınışları her türlü övgü ve takdirin üzerindedir. Değerli arkadaşım Metin Sözen’i tanımak ve izlemek gerekir. Böyle bir arkadaşım olduğu için gurur duyuyorum.