Çocukluğumdan bu yana aynı siyasi oluşumun başta olduğu bir ülke vatandaşı olarak büyüdüm. Dolayısı ile geçmişi tecrübeleyemediğim için ancak ve ancak bu gizemli dokuyu araştırmak ile yetindim. Bunun dışında asla bir çaresi olmayan zat-ı halim, bizatihi özlenen ve merak dolu düşünceler ile o nezih kuşakların, cumhuriyet insanlarının ve de elbette insanlık elementlerinin tümünü sergileyen o devrin aşığı olarak hayatıma devam ediyorum. 

Tabiî, o dönemlerde yaşamayı kim istemez? Bizler isteriz. Nitekim; meydan fermuarları yarı açık, tabanı yarık, kafası çatlak, bir ayağı fiziksel olmasa da aksak, ak ve pak görünüp de pislikler içerisinde yüzen insanlara devroldu. Gitti o güzelim efendi ve hanımefendiler! Onların gidişi ile de ayılara kaldı tüm köşeler. Bildiğimiz üzere bu ülke saygılı, görgü kurallarını aşmayan, yasaları çiğnemeyen, ağzından çıkan cümlelere dikkat eden kibar, temiz ve titiz insanların bilgisi ve fikir bilinçleri ile ülkede en güzel bir bütündü. Ve ne zaman ki islam enternasyonalizmi enjekte edilmeye başlandı ise, işte orada kayış koptu, gitti tabiî!

Endişeler vardı. Araplaşıyoruz sanılmıştı. Tabiî, haklılardı, ama tek bir fark ile; artık araplaşmıyor bu ülke, çoktan araplaştı! Önce kitaplar toplatılıp, yakıldı. Sonra ülkede bir sansür kuşağı başlatıldı. Yetmedi tabiî, güya ülkeyi komünistler sardı. Üstüne üstlük ek olarak solcusu da vardı. Alevisi ve Kürdü de bir köşeye kayırıldı. Bu ülkede azınlıklar birer pirinç tanesi olarak görülmeye başlanmıştı. Ve içinden ayıklanmak istenen taş misali, bir kazanın içine atılmadan evvel tek tek ayıklanmak üzere bir yana yayıldı. Yanlış olmasın, ama yalnızca eleyip, dışlamaktı tek kaygıları!

Baskı ve propagandalar başladı. Din tacirliği ve baskısı ön plana alındı. Endişeler demiştik, evet, endişeler! Endişeler haksız değildi. Nitekim araplaştırmak için ne gerekli ise o yapıldı! Ve sonuç; Suudi Arabistan sermayesine dayatılmış bir Suudileşme politikası konvoya katıldı. Ki görünen o ki; yol bayağı da açıktı! Ay, haydi inşallah! 

İlkeler değişiyordu. İslam ümmetçiliği de nihayet boy gösteriyordu. Egemen olan ideolojiler İslam enternasyonalizmi amaçlıyordu. Birkaç çeşit Arap ırkçılığı gibiydi diyebiliriz de buna. Sonrasında yer yer ülkemizde bir yerlere yerleştirilmeye çalışılıyordu. Bunu da başarıyorlardı! Ne diyelim; maaşallah! 

İslam Tıp Kongresi de İslam enternasyonalizmin son adımlarından biriydi. Çağdaş tıp anlayışında din bir vasıf ya da benzeri bir şey değildir. Özür dilerim, değildi. Şimdi ise İslam ülkelerinden çıkmakta olan hekimler, çağdaş tıp eğitiminden yararlanmak için soluğu batı ülkelerindeki hastanelerde alır hale geldi. Ve gerçekleşen bu toplantıda ne de olsa amaç tıp değil, siyasetti! Şu da var ki; İslam enternasyonalizmi lâik bir ülkede hayata geçirmekten daha büyük bir düş olamaz! Hem, bir dakika lâik derken? Kendim ile alay ediyor olmalıyım! Tövbe sübhanallah!  

Topraklar her gün çeşitli Arap zenginlerine, kodamanlarına ve koca enseli iş adamlarına satılıyor. Bu tür satışlar ile kalkınmayı amaçlayan tutum ise zaten karanlık olan ülke geleceğini daha da karanlığa sürüklüyor. Pekiyi, bu Araplaşmayı kabul edenler, Türkiye için endişe duyup, hâlâ alay edebiliyor mudur dersiniz? Bence umurlarında bile değildir. Ne de olsa onlar Araplar gibi yiyor, içiyor, giyiniyor, konuşuyor, yaşıyor ve hatta sevişiyorlar! Öhöm; estağfirullah! 

Unutmayalım ki; onlardan bizi ayrıştıran tek bir detay var artık. Tahmin edeceğiniz üzere dilimiz! Onu da eğer çok konuşur iseniz; kesebilirler. Dolayısı ile; onlar dilediği kadar araplaşabilirler. Bırakın ne yapıyor ise, yapsınlar, ama zahmet olmaz ise ilkelere bağlı olan aydınları, cumhuriyet insanlarını ve layık olduğu gibi lâik yaşayanlarını tenzih edip, işlerini yapsınlar. Ve hiçbir şeye tepki göstermeyen güruh, size son söylemek istediğim şey; artık şu kış uykusundan uyanın! 

Kısa keseyim, daha fazla sinirlenmeyeyim istiyorum, ama dayanamıyorum. Hatta görüyorum, artırıyorum. Eğer bu millet hâlen araplaştırılamadı ise, bunun önündeki yek engel cumhuriyet ile yönetiliyor olmasıdır. Eğer cumhuriyet dönemi olmasa, şuan Arapça öğreniyorduk olurduk. Çok antipatik bir üslup takınmış olabilirim, ama hiç mi hiç pişman değilim. Arapça mı öğrenmek istiyorsunuz? Gidin, öğrenin efendim! Zaten kimse size öğrenmeyin demiyor. Hobi olarak yine öğrenin, ama bilin ki; kaderin üstünde bir kader vardır! Gök Tengri, göklerden bir karar yağdır!