Kendimi içten dışa doğru veya dıştan içe doğru düşündüğüm zaman; 

Değişen harflerden oluşan hücrelerimi fark ediyorum.

Tenimiz harflerden örtümüz. 

Her zaman sıralamasını duygularımıza göre değiştiren bir örtü.

Alın yazımız

Sevgimiz. 

Sevdiğimiz. 

Dostumuz sandığımız düşmanımız.

Kaderimiz.  

“Rüzgârların taradığı saçlarla karışık bir şifalı geleceğe,”  

“Sabahtan akşama kadar öten gülüşe boyanırsa düşleriniz”

Tarihin doğurduğu;

“Savaşın sonu gibi gülüşlere tutsak” bir roman yazarsınız.

Her duygu aslında yazdığınız bir romanın bir bölümü veya bir harfidir

Onu ancak sizdeki avcunuzda yazan harf diziliminden anlarsınız.

Mevsimler bahar veya hazan olması düşlerinizin saçtığı ışığın ”size bakan göz bebeklerden” fırlayan “çocuksu gülüşlerin saklandığı gamzeye ”bağlıdır.

O gözler ki; belki harfsiz bir tene sahip sadece boş bir kâğıttır.

O ten ki i; sadece sizde karşılığı bulunan mevsimi tanımlar.

O ten ki; avuçlarınıza düşen gözyaşı, istediği harfleri seçerek kelimler, kelimelerde cümlelere, cümlelerde romanı besler.

Baktığınız bir tende harfler göremiyorsanız, 

Gördüğünüz saçta bir tufan yaratamıyorsanız,

Gülüşle yüreği yana yan koyamıyorsanız.

Yalnızsınızdır.

Kar soğukluğuna dönüşmüş harfleri görebilirsiniz ancak.

O harfler okumak sizi nefesinizi keser.

Olağanlaştırır. 

Sıradanlaştırır.

Sığlaştırır

Köpüğe benzer, harflerle hayatınızı yaşayarak roman yazmaya çalışırsınız.

Tek çare;

Her sabah bir gülücükle şakıyan kuş görmektir. 

Saçlarını tarihin taradığı, “orman saçlara” dokunabilmektir.

Avcunuza düşen” ana fikir kelime olan,

“közden yazan sevgi sözünü”,

Yüreğinize saklamak cesaretini göstermektir.

Saygıyla