Nisan 1821 ‘de Patrik II. Gregorios’un Rus Çarı İkinci Nikola’ya yazdığı mektup özetle şöyledir. “Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Türkler, Müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukavemetlidir. Gayet mağrurdurlar ve izzet-I iman sahibidirler. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, an’anelerinin kuvvetinden, padişahlarına olan itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini müspet yolda sevk ve idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da an’anelerine olan bağlılıklarından, ahlaklarının sağlamlığından gelmektedir. Türklerde evvela itaat duygusunu kırmak ve manevi bağlarını parçalamak, din sağlamlığını zayıflatmak icap eder. Bunun da enkısa yolu, milli geleneklerine ve maneviyatlarına uymayan harici fikirler ve hareketlere alıştırmaktır. Maneviyatlarının sarsıldığı gün, Türkler’in kendilerinden şeklen çok güçlü, kalabalık kuvvetler önünde zafere götüren asil kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeple Osmanlı Devletini tasfiye için mücerred olarak harp meydanlarındaki zaferler kâfi değildir. Yapılacak olan; TÜRKLERE BİR ŞEY HİSSETTİRMEDEN, BÜNYELERİNDEKİ TAHRİBATI TAMAMLAMAKTIR. Papaz efendinin (O devirde ekümenikliği söz konusu muydu acaba) tahlil yeteneğine ve ileri görüşüne saygı duymak lazım. 1961 yılına geldiğimizde ise Washington (ABD) NATO Askeri komite Karargâhında NATO’nun yeni Kurmay Başkanı Fransız General, karargâhtaki müttefik kuvvetlerin (devletlerin) temsilcileri olan proje subaylarını topluyor ve önlerine “kendisine tevdi edilen” proje dosyalarını koyuyor. Türkiye’yi temsilen toplantıda bulunan Kurmay Albay Atıf Erçıkan da önüne konan dosyanın başlığını okuyor : “SOVYETLER BİRLİĞİ’NE KARŞI UYGULANACAK PSİKOLOJİK HARP HAREKÂTI.” Son derece önemli bir başlık içeren bir NATO dosyasının kendisine tevdi edilmesinden çok mutlu olan Türk Albayı Erçıkan daha dosyayı açmaya fırsat bulamadan biri Amerikalı, diğeri İngiliz iki Albay hışımla içeri girip “Kurmay Başkanı elindeki dosyayı sana yanlışlıkla vermiş, onu derhal geri istiyor !” diyerek Alb. Erçıkan’ın önündeki dosyaya uzanıyorlar. Fakat bizim subayımız daha çevik davranarak dosyayı çekmeceye atıyor ve kilitleyerek, “Kurmay Başkanı dosyayı yanlışlıkla değil, bilerek verdi” diyor ve dosyayı kesinlikle iade etmeyeceğini söylüyor. İngiliz ve Amerikalı subaylar aşırı tepki göstermelerine ve ısrarlarına rağmen dosyayı alamıyorlar. Giderken de “Bu dosyadan bir kelime dahi sızdırırsan bil ki ölüsün” diyerek tehdit ediyorlar. NATO’da görevli bir Türk subayının, müttefik ABD ve İngiliz subayları tarafından ölümle tehdit edecek derecede önemsenen bu dosyada Türkiye ile ilgili ilginç bölümler de varlığıydı Amerikalıları rahatsız eden. Psikolojik harbin hedef kitlesi, “Rusların dışındaki halklar, dolayısıyla bu halkların en büyük kesimi olan Türklerdir. Rusya’da merkezi otorite çöktükten sonra, Rusya’dan başka onbeş-onaltı kadar yeni devletin ortaya çıkacağı anlatılıyor ve bu yeni devletlerin 5–6 tanesinin Türk devleti olacağı belirtiliyordu. Yeni kurulacak bu Türk devletlerinin işgal edecekleri coğrafya stratejik yönden çok değerli ve doğal zenginlikler bakımından çok zengindir. Bu devletler batıdaki Türkiye Cumhuriyeti ile birleşirse, Hitler Almanya’sı veya Stalin Rusya’sından daha tehlikeli bir kuvvet Batılıların karşısına çıkar. TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE DOĞU TÜRKLERİNİ BİRLEŞTİRMEMEK İÇİN ELDEN GELEN YAPILMALI, TÜRKİYE İLE BU DEVLETLER ARASINDA TAMPON DEVLETLER KURULMALI, TÜRKİYE’NİN LİDER DEVLET OLMASINI ENGELLEMEK İÇİN SİYASİ VE EKONOMİK BÜTÜN TEDBİRLER ALINMALIDIR. Batılıların ve içimizdeki uzantılarının bizimle ilgili düşüncelerinin belgeli iki örneğini yukarda gördük. Onlar bizi iyi tanıyor ve hiç boş bırakmıyor. Ünlü Çinli savaş stratejisti Sun-Tzu’nun Harp Okullarında okutulan meşhur bir sözü var. Eğer hem düşmanını, hem kendini iyi tanırsan zafer mutlaka senindir. Eğer sadece kendini tanır düşmanını tanımazsan, belki kazanabilirsin. Eğer kendini de düşmanını da tanımıyorsan kaybetmeye mahkûmsun. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Başka bir şey yazmaya gerek var mı?