ANLAMAK İÇİN HİSSETMEK GEREK

Abone Ol
Bardak, çatal, yatak, yorgan, kalem, kağıt vb leri, görmeyen, duymayan birilerine dahi anlatılabilir. Söz konusu olan soyut kavramlar ise örnek üretme imkanı bulunmayan konular da ise, beş duyumuz dahi yetersiz kalır. Sevgi, özlem, üzüntü, sevinç, heyecan vb ler örnekler desteğiyle, yaşanmış an ve anılarla örneklenebilir. Ölüm ki, soyut mu somut mu soruları dahi tam cevap bulamaz. Her insan ölümü kabul eder ama yaşamamıştır, yaşadığı anda da yoktur. Ölüm ve ölme anı, ölüme en yakın olma şekli ve insanda ki duygu depreşmeleri.
Ölüme en yakın olma halini en güzel ifade eden bir anekdot buldum ki, şöyle;
<<Napolyon bir gün düşman askerlerinden kaçarken bir bakkala girer,  bakkal Napolyon'u tanır ve saklar.
Arkadan gelen düşman askerlerine de önünde ki yolu göstererek:
"Şu tarafa kaçan bir adam gördüm" Der..
Düşman askerleri uzaklaştıktan beş dakika sonra Napolyon'un adamları gelir. O sırada bakkal: 
"Efendim haddim olmayarak size bir şey 
Sormak istiyorum ölümle burun buruna gelmek nasıl bir duygu? "
Soruyu duyar duymaz Napolyon esip, gürlemeye başlar;
"Densiz...
Sen kim oluyorsun da Dünya'yı titreten bana böyle bir soruyu soruyorsun 
Dizin bu herifi kurşuna..!!!
Askerler hemen bakkalın gözlerini bağlarlar...
Bakkal "Ne yaptım şimdi ben bak şimdi öleceğim" Diye düşünürken bir el uzanır ve gözlerindeki bağı açar...
Bu eller Napolyon'un elleridir. 
"Ölümle burun buruna gelmek, işte böyle bir duygudur.." Der.>>
Ölüm, ölümü hiç tatmamış birine hissettirilerek böyle anlatılır. An itibarıyla düşünmek ve hayata geçirmek ise akıl gerektirir. Napolyon için tarihsel duruşu ve kişiliği ile menfi, müsbet yorumlar getiremem.
Akıl seviyesi ve hızlı işletimi, düşündüklerini hayata sunma hallerini sadece bu kısa hikaye değil, tarih sayfaları da yazar.