17 Şubat Çarşamba günü Ankara’da PYD’nin silahlı kolu YPG üyesi Salih Neccar tarafından gerçekleştirildiği açıklanan hain ve kalleş saldırının PKK’nın bir başka kolu TAK tarafından gerçekleştirildiği, kimliğinin de Abdülbaki Sömer olduğu açıklandı. 
Van’lı olan bu terörist için Van’da bir caminin alt katı taziye evi gibi düzenlenerek, teröristin ailesinin yanında bir HDP milletvekili ve parti yöneticilerinin taziyeleri kabul ettiği haber ve görüntüler bardağı taşırıverdi. Daha bu hain ve kalleş saldırının acı ve ızdırap dolu izleri ortada iken verilen bu görüntü herkesi rahatsız etti ve derinden üzdü. Bir başka HDP milletvekili televizyonda taziyenin bir adet olduğunu ileri sürerek olayı geçiştirmeye çalışsa da, sonunda o da bu görüntünün yanlış olduğunu belirtmek zorunda kaldı. 
CHP Genel Başkanı teröristin taziye çadırına gitmeyi ihanet olarak niteledi. 
Olayı ağır ifadelerle kınayan Cumhurbaşkanımızla Başbakanımız da TBMM’de gerekli işlemlerin yapılmasını dileyerek milletvekillerinin işledikleri suçlarla ilgili fezlekelerin parlamento raflarında çürümemesi gerektiğine işaret ettiler. 
Daha önce bilindiği gibi TBMM’de usulüne uygun olmadığı için bir HDP milletvekilinin tekrar usulüne uygun yemin etmesi gerektiği TBMM Başkanlığınca açıklanmıştı. Ardından bu milletvekilinin Cumhurbaşkanlığından randevu talebine, yemin etmeden talebin kabul edilmeyeceği bildirilmişti. 
Anayasamızın milletvekillerinin and içme ile ilgili maddesinin “TBMM üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler” hükmüne göre and içmeyenler, milletvekili sayılabilir mi? 
Zaten Cumhurbaşkanımızın, ziyaret için belirttiği şart da aynı mealde değil mi? 
Anayasanın yemin şartını bile yerine getirmeyenlerin, Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi; arabası ile terör örgütüne silah taşıyanların, örgütün sığınaklarında teröristlere kalkan görevi yapanların, evini teröristlere tahsis edenlerin, terör örgütünün her eyleminde ön safta yer alanların milletvekilliği her platformda büyük ölçüde tartışılmaktadır. Ve mevcut mevzuatın yetersiz kaldığı, suç işleyen milletvekili fezlekelerinin meclis raflarında çürüdüğünden bellidir. 
Ayrıca bütün dünyanın kınadığı kanlı bir eylemden sonra, masum insanların katleden bir katilin cenazesinde, bir milletvekilinin herkesle alay eder gibi tavır takınma- sını hoş karşılamanın en azından geçiştirmenin hiçbir makul yönü de yoktur. 
Yıllardır TBMM üyeliği ile yürütme ve yargı organları için hep etik kurallardan bahsedilse de bu kurallar ve yaptırımlar nedense bir türlü yazılı hale getirilememiştir. Ve bu şekilde devam edilecek olursa, zamanla TBMM’de yemin etmemiş milletvekillerinin parmakları ile kanunlar kabul edilebilecek, anayasalar değiştirilebilecektir. 
***
17 Şubat günü Ankara’da PKK’nın hain ve kalleş saldırısı tüm ülkede ve bütün dünyada lanetlenmiş ve kınanmış, halen de kınanmaya lanetlenmeye devam edilmek- tedir. 
Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TE- SUD) İstanbul İl Başkanlığı 21 Şubat Pazar günü Beşiktaş’ta, Genel Başkanlık da 24 Şubat Çarşamba günü Ankara’da Merasim Sokak’ta hain ve kalleş saldırıyı kınayıp lanetlediler. Beşiktaş’ta açık hava toplantısında Gazi E.J.Alb. Şerafettin KAPLAN, E.Dz.Kd.Alb. Necdet YAZICI,  E.Dz.Kd.Alb. Uğurcan YALÇIN, E.Tuga. Vedat ERSİN ve TESUD İst. İl Bşk.E.Alb. Erol HATUNOĞLU da birer konuşma yaparak bu hain ve kalleş saldırıyı kınayıp lanetlediler. 
Toplantıya katılanlardan Kürt kökenli sivil bir yurttaşımızın, elinde Türk Bayrağı ile hain ve kalleş saldırıyı kınaması, 101 yaşındaki bir emekli polisin sözleri ve emekli bir bayan öğretmenin okuduğu şiir Türk Milletinin et-tırnak misali bütün etnik unsurlarla ne denli kaynaşmış olduğunun açık bir ifadesi olarak katılan herkesi duygulandırmış ve etkilemiştir.