Osmanlı’dan miras tek üniversite Darülfünun vardı, liseler kısıtlıydı, köylerde okul yoktu. Atatürk eğitim sorununa çözüm aramaya araştırmalara başladı Biliyordu ki bir ülkenin Yükselmesi ve ilerlemesi ancak ve ancak EĞİTİMLE olabilirdi onun içinde Güçlü bir eğitim sistemini hayata geçirmek gerekiyordu.

Atatürk, 15.Ekim.1923’te Fransızca bir mektup yazdı, Columbia Üniversitesi Pedagoji Profesörü John Dewey’i Türkiye’ye çağırdı.1924’te Türkiye'ye geldi John Dewey... Haftalarca incelemeler yaptı, Atatürk’e bir rapor sundu. gözlem ve incelemelerinin sonuçlarını içeren ilk raporunu Türkiye’den ayrılmadan vermiştir. Bu raporda eğitimle ilgili olarak devlet bütçesine koyulması gereken ödenekleri ele almıştır. Amerika’ya döndükten sonra kaleme aldığı asıl rapor 30 sayfalık “Türkiye Maarifi Hakkında Rapor” dur. Bu raporda John Dewey’in kurulacak yeni eğitim sistemi hakkındaki önerileri yer almaktadır.

 Dewey zamanının meşhur filozoflarındandı ! ve Dewey Amerikan Eğitim Sistemi’nin kuran kişiydi. “Amerika’nın yetiştirdiği değil, Amerika’yı yetiştiren adam”dı. O yıllarda birçok ülke Filozof Dewey’in eğitim vizyonundan yararlandı.Atatürkde Dewey'i bu nedenle önemsiyordu.

John Dewey, yaparak-yaşayarak öğrenmeye ve tecrübeye önem veren pragmatizmi, mantıksal ve ahlaki bir analiz teorisi olarak geliştirmiş, deneycilik, işlevsellik ve aletçilik olarak da bilinen felsefe akımının kurucusu ünlü filozof ve eğitim teorisyenidir. 1859-1952 Yılları arasında yaşamıştır. John Dewey’in eğitim felsefesinin temelinde yaparak öğrenme adını verdiği problem çözme yaklaşımı, diğer bir ifadeyla deneyim kavramı yer almaktadır. 

Buda göstermektedir ki Köy Enstitüleri’ni ve yanı sıra kurulan ziraat okullarını Ülkemizde hayata geçiren Tonguç ve Yücel olsa da, fikir babası John Dewey’di. Sonraki senelerde Türkiye’deki Köy Enstitülerini ve ziraat okullarını görünce ‘hayalim gerçek oldu, dünya mutlaka bu modeli uygulamalı’ dedi. Öğrenci Andımızın gerçekleşmesi de John Filozof Dewey’in önerisiyle oluşmuştur...

Bizdeki Öğrenci Andı’nın benzerini, ABD’de 1892’de Francis Bellamy Bağlılık Andı adıyla yazdı. ABD eğitim sistemine bu andı Dewey soktu. Bu Ant, ABD’de her sabah öğrenciler okula girmeden önce “Herkes için özgürlük, adalet ve tek bir millet olmayı sağlayan cumhuriyeti temsil eden ABD bayrağına, sadakat ile bağlı kalacağıma tanrının huzurunda yemin ederim”.Bu Ant okutulmaktadır. Kanunlaşarak okunmaya başlanmasından bugüne kadarda Kaldırılması dahi söz konusu edilip, gündeme gelmemiştir.

Bizde 1933’te uygulamaya konan ANDIMIZ, “Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.sözlerini dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip yazmışır. Bu ant, bu hedefe dönük olarak, bu ülkede yaşayanların çocukluktan itibaren, “dağılmayı, bölünmeyi, yok olmayı, emperyalist güçlerin ülkeyi parçalamasını” önleyecek şuura sahip olmalarını sağlamak için yazılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nca 1997 yılında değişiklik yapılmıştır. “Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne Mutlu Türküm Diyene!”

Demokratikleşmeye engel olduğu gerekçesi ile andımız AKP iktidarları tarafından KALDIRILMIŞ ve YASAKLANMIŞTIR. Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşü ise ''Her sabah Türküm demekle Türk olunmaz'' şeklinde kendisi tarafından ifade edilmiştir. Muhalefet ise ''bunun BOP ( Büyük Ortadoğu Projesi ) un bir parçasının uygulaması olduğunu ülkenin Türk kimliğini silip, Kutsal Vatan topraklarımızı sıradan bir Arap Ortadoğu ülkesi yapmayı kendine amaç edinmişlerdir. Ülkeyi Suriyelilerle doldurmasının amacı da bu.'' şeklindeki görüşleri ortaya koymaktadır.

Bazılarına göre ise sebebi, ülkede sadece Türklerin yaşamadığı bu yüzden ırkçılık olduğu. Oysa ki ne mutlu Türk olana değil, ne mutlu Türküm diyene deniliyor. Atatürk milliyetçiliğini bilmeyen kişiler bunu sorun yapabilir. Mesela ülkede sadece Müslümanlar yaşamıyor ama din dersi var. Bunu kimse konuşmaz, sorun yapılmaz  konu Türk'üm demeye, ey büyük Atatürk demeye gelince nedense Bazı çevrelerce bilinçli olarak tepki varmış gibi gösterilmeye çalışılıyor.

Adımız andımızdır, yoluna can koyarız
Türk olmayı en büyük şeref
en büyük şeref ve şan sayarız


Türküz, Türküz dedikçe kalbimiz almakta hız
Türk olmayı en büyük şeref
en büyük şeref ve şan sayarız.

Bazı, sözde ümmetçilerin emperyalistlerin müptezel yazar çizer kadrolarının Müslüman olsaydın Türklükle, Andımızla uğraşmazdın diyenlerin ya da Atatürk'ü Türk değilmiş gibi göstererek o bir Selanikli diyenlerin, Atatürk için Hilafeti İngilizlerin emriyle kapattı diyenler herkes şunu cok iyi bilsin ki  :Kesinlikle onlar Türk değildir,  onlar doğru değildironlar çalişkan değildir, onlar yükselmek istemezler, konu ant meselesinden çok andın içinde bulunan TÜRK  kelimesinin Ttürk  Vatanında yaşayıpta Türkleri sevmeyen bir güruhun isteği doğrultusunda hatta ve hatta terörist grubun zoruyla kaldırtıldığı gayet açıktır. 

İkincisi ise bazı yöneticilerin dahi ağzına Türk kelimesini almamasından kaynaklanan bir durum vardır ki bu olayı aklım hayalim almıyor. Bir Türk devletinin yöneticisi nasıl olurda Türk kelimesini ağzına almaktan aciz olur ? diye düşünüyoruz ama örneği canlı kanlı karşımızda. Artık Türk halkının gözünü açması lazım. Vatan elden gidiyor gidecek lafı eskiden çok klişe bir laf olsa da artık o klişelikten uzak gerçekleşmeye yakın bir durum konumunda, birtakım tavizler verildikten sonra bu işin önü alınamaz bu iyi bilinmelidir. AB'ye alınmamamızın da en büyük sebebi  azınlıklara statü tanınmamasıydı ki 22.fasıl böyle bir durumu içeriyordu ve ne hikmetse birdenbire açıldı. uyanmanın vakti çoktan geldi de geçiyor!

ve bir kez daha haykırıyoruz... Eyyy Büyük önder Atatürk açtığın yolda gösterdiğin hedefe yürüyeceğimize ant içeriz!..NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE varlığımız Türk varlığına armağan olsun...