2012 yılında ülkemizde başlayan/başlatılan çözüm süreciyle ilgili yakın tarihimiz çok şeyleri anlatır. Bunlardan en önemlisi de 2012 yılında orta dereceli okullarda, 2013 yılında da ilkokullarda Andımızın okutulmasına Milli Eğitim Bakanlığı İlk Öğretim Kurumları Yönetmenliğinde yapılan bir değişiklik ile son verilmesidir.

O süreçte sadece andımızın okutulmasına son verilmemiş, aynı zamanda ‘’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ seslenişimiz de yurdumuzun her yanından kazınmış, silinmişti…

Elbette ki, böylesine bir uygulama kendisini Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası olarak gören, Türkiye Cumhuriyeti devletini vatan belleyen tüm vatanseverleri derinden yaralamış, ziyadesiyle üzmüştü. 

Geçtiğimiz hafta içinde Danıştay 8’nci Dairesinde oy çokluğuyla alınan karar ile Andımızın okullarımızda okutulmasının önü açıldı. Yargı süreci henüz tamamlanmamış olsa da, okullarımızda andımızın okutulması mümkün hale gelmiştir.  Tabii ki bu kararın uygulanması sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığı’ndadır

Bu karar sonrasında öncelikle andımızı bir kez daha hatırlayalım:

‘’Türküm, doğruyum, çalışkanım. İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne Mutlu Türküm Diyene.’’ 

Andımız; Türk milletinin niteliklerine uyan, geçmişimizi anlatan, günümüzde yaşanan türlü teslimiyetlere karşı koyan, geleceğimize yöne veren gerçekler manzumesidir. 

Andımız milli kimliğimizdir, Cevher-i Aslimize de uygundur. Cevher-i Aslî: Bir toplumu millet yapan ve ayakta tutan değerler bütünüdür. Aynı olaylar karşında gülen, aynı olaylar karşısında ağlayan, aynı değerler için şehit olmayı, can vermeyi bilen toplumlar, “Cevher-i Aslisi’’ olan toplumlardır. 

Kendi tarihine, kültürüne, maneviyatına sahip çıkan, bunu milli eğitim programlarında çocuklarına aşılayan, mensubiyet duyduğu milletin ve insanlık âleminin her bir ferdini yaşatarak yüceltilmesini isteyen toplumlar, kısacası insanlığa medeniyet sunma amacını güden insanlar aslî unsurları ile bir millet olurlar. 

Bunu sağlamanın en kestirme ve kesin yöntemi de; gelecek nesillerimize esas olarak Milletine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, TBMM'ne düşman olanlarla mücadele ve bu mücadelenin sebep ve vasıtalarını öğretmektir. Bu bilinç ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur. Türk’ü tanıyan dost ve düşman, bu cevherin ne anlama geldiğini de çok iyi bilir.

Bu cevher en son sınavını Fetö alçaklarını defetmekle vermiş, aziz vatan topraklarımızı bu ihanet çetesinde teslim etmemiştir.

Onun için andımıza dil uzatanlar da, okutulmasını yasaklayan kararın iptal edilmesini eleştirenler de, ‘’buyursun yüksek yargı Türkiye’yi yönetsin’’ cümlesini kuranlar da. Türk Milletinin Cevher-i Aslisini bilmelidir.

Andımızın hiçbir yerinde sorun yoktur. Okunan her kelimesi bizi anlatır. Vatanımızın adı Türk’tür, Milletimiz adı Türk’tür. Doğruluk, çalışkanlık, varlığını Türklüğe armağan etmek; Türk Milletinin en önemli nitelikleridir. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir. Bu gerçekleri görmezden gelmek tarihi inkâr etmek demektir.

Ülkemizin zor bir süreçten geçtiği, milli değerlerimizin ön plana çıktığı bu dönemde; andımızla ilgili geçmişte yaşanan bir hatanın düzeltilmesi için alınan bu karar; ‘’Türk Milletinin ruh kökünden fışkıran çığlığa da ilgisiz kalmamış, kalamamıştır.’’(Sn. Bahçelinin açıklamasından)  

www.atillacilingir.com