A’MÂK - I HAYÂL  (2)

Abone Ol

A’mâk-ı Hayâl’de geçen sorular; eserin çeşitli yerlerinde aşağıdaki şekilde cevaplandırılıyor:

Bu fena mülküne (yokluk ülkesine) ibretle nazar kıl (bak) ey can - Gafleti eyle hebâ (kaldır ortadan), hâlî (boş) değildir meydan

Kanı (hani) Sultan Süleyman, kanı (hani) İskender Han - Sad hezâr (yüz bin) ömrü sürûr (sevinç) ile geçirsen bir ân

Ne güle, bülbüle bâkî a gözüm bâğ-ı cihân - Kime yâr oldu muradınca felek, devr-i zamân?

x

Tama’ u (tamah ve) hırsa uyup nefs ile makhûr (kahr) olma - Rahatın zâil olur (kaçar), nâm-ı meşhûr (çok ünlü) olma

Sohbet-i ârif-i billâha eriş (Allah ârifinin sohbetine katıl), dûr (uzak) olma - Saltanat-ı mesned-i dünya (dünya makamının saltanatı) ile mağrûr olma (gururlanma)

x

Zevk-i dünyâya (dünya zevkine) firîb olmadılar (aldanmadılar) ehl-i kemâl (olgun insanlar)  

Bildiler hâsılı (sonuçta) hep zıll u hevâ, lu’b u hayâl (her şey gölge, arzu, oyun ve hayâl)

Zevke teşbîhi cihânın (dünyanın zevke benzetilmesi) hele rü’yaya misâl (benzer) 

Dâmen-i aşkı (aşkın eteğini) tutup buldu kurb-i visâl (vuslata yaklaştı ve vuslata erdi)

x

Yürü ey sâyih-i âvâre (seyahat eden avare) yürü, durma yürü  

Koymasın râh-ı visâlden (vuslat yolundan) seni ezvâk-ı misâl (dünya zevkleri)

Bu bedâyi (güzellikler) bu letâif (lâtiflikler) heme rü’ya ve hayâl  

Yürü ey zâir-i bîçâre (zavallı ziyaretçi), yürü, durma yürü

Yürü ki nüzhet-i vuslatta (vuslatın nezihliğinde) teâli (yüceliş) göresin  

Yürü aslında fenâ (yokluğu) bul, budur etvâr-ı kemâl (olgunluk tavırları)

Yürü âlâyişi (gösterişi) terk et içesin ke’s-i visâl (vuslat kadehinden)  

Yürü ki sâha-yı hîçîde (hiçlik alanında) tecelli göresin

  x

Bu şu’ûn (olaylar), âlem - Bîsebât u (kararsız ve)  bîkıdem (kıdemsiz)  

Nerde Havva, Âdem - Varsa aklın ey dedem

Dem bu demdir, dem bu dem!  Dem bu demdir, dem bu dem!

Yâd-ı mâzî (geçmişi hatırlamak) bahşeder - Hayf u âlâm u (hayıf, elemler ve) keder  

Olma meşgûl-i kader (kaderle meşgûl olma) - Kimse kalmaz, hep gider

Dem bu demdir, dem bu dem!  Dem bu demdir, dem bu dem!

Sen gibi bir sâile (dilenciye) - Hayf (yazık) değil mi gâile  Olma meşgûl hâl ile - Derd-i istikbâl ile

Dem bu demdir, dem bu dem!  Dem bu demdir, dem bu dem!

Bu hayatta yok vefa - Her günü derd ü cefa - Ey müştak-ı safa (sefayı özleyen) - Ömrünü etme heba

Dem bu demdir, dem bu dem!  Dem bu demdir, dem bu dem!

Kim bilir Edhem imiş - Bilmeyen sersem imiş - Gâyeti (sonu) bir dem imiş  

Mâadâsı (gerisi) hemm (keder) imiş

Dem bu demdir, dem bu dem!  Dem bu demdir, dem bu dem!

x

Ey zayf-ı bezm-i vücud (varlık meclisinin misafiri) - Anla nedir, sırr-ı şuûn (olan bitenin sırrı)  

..... Yok dem-i vahdette hudûd (Vahdet ânının sınırı)

Her ne desen nâmı ânın (onun ismi) - Cümlede o nokta nihân (gizli) 

Gâhî (bazen) esîr gâhî (bazen) cihân - Mevt ü hayât (ölüm ve hayat) câmı ânın (onun kadehi)

Gâhî (bazen) güneş, gâhî (bazen) kamer (ay) - Gâhî (bazen) matar (yağmur), gâhî (bazen) sehâb  (bulut)  

 Kendi ateş, kendi şihâb (akan yıldız) - Kendi gece, kendi seher - Gâhî (bazen) hacer (taş), gâhî (bazen) nebat (bitki) - Gâhî (bazen) neml (karınca), gâhî (bazen) esed (aslan) - Kendisi ruh, kendi cesed - Kendi hayat, kendi memat (ölüm)

Devr ile Âdem olacak (zamanla Âdem var olunca) - Kendini kendinde bulur - Mutlak iken nokta olur - Âdem imiş mazhar-ı Hak (Hakkın mazharı)

x

Allahuekber! Allahuekber! - Ey sırr-ı vücûd-i bîvücûd (ey varlıksız varlığın sırrı)  

Marufsun (tanınırsın) ama bilinmezsin - Zahirsin (aşikârsın) ama görünmezsin