Trump, “Suriye’den çekiliyoruz” tweetiyle,  bütün dünyada heyecan yaratan çok önemli bir karar açıklıyordu, ama hangi Amerika’nın kararını açıklıyordu? Çünkü, Washington kulislerinde, Obama döneminden bu yana, Pentagon ile Rothschild Ailesi arasında yaşanan giderek derinleşen egemenlik savaşı, boyut değiştirerek su yüzüne çıkmıştı. Aralık başında yaptıkları pazarlıkta da anlaşmaya varamayan taraflar, 15 Ocak’ta son kararlarını vermek üzere vedalaşmışlardı. O nedenle, “Pentagon finans baronlarıyla, yani Rothschildler’le anlaştı, Suriye’den çekiliyor” diyemiyoruz. 

Peki, Trump’ın “Çekiliyoruz” açıklamasının ardındaki sır perdesi neydi? 

Trump’ın, “Suriye’den çekiliyoruz” kararını açıklaması sonrasında oluşan belirsizlikler büyüyerek devam ediyor. Kafalarda beliren sorulara inandırıcı bir yanıt bulunması gerekir. “Bekleyelim, görelim” tutumu, kaygıların daha da artmasına neden oluyor. 

Gelecekte olacakları öngörebilmek için, Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” tweetleri sonrasında kafalarda oluşan soruların doğru yanıtlarını bulmak zorundayız.

ABD Başkanı Trump, geçen Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından attığı tweette, “Göreve geldiğimdem beri hedeflediğim buydu; Suriye’de çekiliyoruz” diyordu. 

Trump, “Suriye’den çekiliyoruz” tweetiyle,  bütün dünyada heyecan yaratan çok önemli bir karar açıklıyordu, ama hangi Amerika’nın kararını açıklıyordu? Çünkü, Washington kulislerinde, Obama döneminden bu yana, Pentagon ile Rothschild Ailesi arasında yaşanan giderek derinleşen egemenlik savaşı, boyut değiştirerek su yüzüne çıkmıştı. Aralık başında yaptıkları pazarlıkta da anlaşmaya varamayan taraflar, 15 Ocak’ta son kararlarını vermek üzere vedalaşmışlardı. O nedenle, “Pentagon finans baronlarıyla, yani Rothschildler’le anlaştı, Suriye’den çekiliyor” diyemiyoruz. 

Peki, Trump’ın “Çekiliyoruz” açıklamasının ardındaki sır perdesi neydi? 

Pentagon şahinleri, DEAŞ’a Karşı Mücadele Koalisyonu ortaklarını bir süre daha Suriye’de kalmaya zorlarken, Trump’ın tweetleri hangi Amerika’nın kararını açıklıyordu? ABD gerçekten Suriye’den çekiliyor muydu? 

Kafalar karışık. Önümüz, The Economist dergisinin 2019 kapağı gibi kapkara.. Herkes bir adım sonrasını görmeye ve ona göre pozisyon alma telaşında. 

Gelecekte olacakları öngörebilmek için, yaşanmakta olan gelişmelerin arka planındaki küresel dinamikleri görmek gerekiyor. Bunun için de olaylara geniş açıdan bakmak gerekiyor. Çünkü, Obama döneminde Suriye’de kilitlenen paylaşım kavgası yerel bir mücadele değil. Doğu Akdeniz’de dolanan savaş gemilerinin çoğu Akdeniz’e kıyısı olmayan ülkeler ait. Bu tablo bile, küresel barışın ne büyük bir tehlike altında olduğunu göstermiyor mu? O nedenle, gelişmeleri, ‘Ortadoğu Askeri Olimpiyatları’ çerçevesinde değerlendirmek çok yanıltıcı olacaktır.

NELER OLUYOR? 

Kafalarda hep aynı soru: neler oluyor? Çünkü, “Neler oluyor?” sorusunu yanıtını bulabildiğimizde, neler olabileceğini daha net görebileceğiz. 

Herkes, gelişmelere çeşitli açılardan bakarak, “Neler oluyor?” sorusunun doğru yanıtını bulmaya çalışıyor. ABD Savunma Bakanı Mattis, Trump’ın Suriye’den çekilme kararını açıklayan tweetini gördüğünde Irak’taydı. Mattis, Ortadoğu’nun enerji zenginliğinden pay vermeye yanaşmadığı Batılı koalisyon ortaklarını, bir süre daha Suriye’de kalmaya ve I. Körfez Savaşı sonrasında Irak’ta yaptıkları gibi, Suriye’nin kuzey bölümünde uçuşa yasaklı bir bölge oluşturma konusunda ikna etmeye çalışıyordu. Trump’ın tweetleriyle şok oldu ve istifa etti. 

Mattis’in istifa mektubunun altındaki imzanın mürekkebi kurumadan, Trump’ın DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk de, Suriye’den çekilme kararına tepki göstererek görevinden ayrıldı. Şubat 2019’da görevi bırakması beklenen McGurk’ün istifası, ABD iç siyasetinde Pentagon-Beyazsaray savaşında, özellikle Suriye ve Afganistan’dan çekilme kararları nedeniyle  Trump’a karşı belirginleşen rahatsızlığın su yüzüne yansıması olarak değerlendiriliyor. Mc Gurk, istifasından bir hafta önce yaptığı bir konuşmada, “DEAŞ’ın yenildiğini söyleyerek, “Biz artık çıkabiliriz’ demek pervasızlık olur” diyordu.

 Hatırlayacaksınız, McGurk’ten önce görev yapan DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi General Towsand, Suriye’nin kuzey bölgelerindeki demografik yapıyla ABD’nin buraya yönelik niyetini değerlendirirken, “Buradaki Kürt nüfusu bütün çalışmalara rağmen yüzde 20’yi geçmemiştir; burada bir Kürt devleti kurulamaz” dediği için, Pentagon tarafından geri çekilmişti. 

TRUMP NE KADAR SAMİMİ?

Trump’ın çekilme kararında ne kadar gerçekçi olduğu ayrı bir tartışma konusudur. Washington kulislerinde Pentagon şahinleri ile Beyazsaray’ın dış politikasında her dönemde etkili olmuş finans baronlarının mücadelesi sona ermeden küresel bir bahar havasının yaşanması mümkün değildir. O nedenle, Pentagon’un yörüngesine giren renkli devrimler organizatörü Açık Toplum Vakfı Kurucu Başkanı George Soros’a karşı finans baronlarıyla yürüme eğiliminde olan Trump’un Suriye’den çekilme kararı hala belirsizliğini koruyor. 

“Koskoca ABD Başkanı yalan mı söylüyor?” sorgulaması yapmak gereksiz. Çünkü Trump, Nisan ayında da “Suriye’den çekiliyoruz” tweeti atmış, ama hemen arkasından Esat’ın kimyasal silah üretim merkezlerine hava saldırısı düzenlemişti. Küresel çaptaki ortaklıkların, dolayısıyla dengelerin süratle değiştiği bir süreçte, ne gibi sonuçlar üreteceği kestirilemeyen gelişmelere tanıklık etmekteyiz. 

SORULAR, SORULAR…

ABD’nin, daha doğrusu Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” kararının arkasındaki gerçek dinamikleri görmekte zorlanıyoruz. Yarınlarına ilişkin belirsizlikler kafalarda bir dizi soruların oluşmasına neden oluyor: 

ABD bundan böyle kimlerle yürümeyi hedefliyor? İngiltere Brexit kararını hazmedebildi mi? Theresa May, “Brexit”in Avam Kamarası’nda oylanmasını daha ne kadar erteleyebilecek? Kraliçe’nin son kararı ne yönde; Pentagon’un mu, Rorhschild’lerin yanında mı yer alacak? 

İngiltere, 25 Kasım’da Ukrayna ile Rusya arasında patlak veren Kerç Boğazı krizini neden sürekli kaşıyor? İngiliz ordusuna ait keşif gemisi HMS Echo’nun Ukrayna’nın davetiyle Odesa Limanı’na demir atmasının anlamı nedir? İngiltere Savunma Bakanı Gavin Wiliamson’ın, “Putin’e mesajımız açık, Karadeniz ve Azak Denizi bir Rus gölü değildir. Rusya’ya bu suların tüm dünyaya açık olduğunu hatırlatırız ve bu hakların korunması için İngiltere, Karadeniz’de sürekli savaş gemisi bulunduracaktır” açıklaması, ne gibi bir tehlikenin işaret fişekleridir?

İngiltere’nin Pentagon’la birlikte yürüme kararı, Çin’in Yeni İpek Yolu’nun hayata geçirilmesini etkiler mi? İngiltere, ABD’nin korkulu rüyası Yeni İpek Yolu’nu bir koz olarak mı elde tutmak istiyor? 

 Rusya, gelişmeler karşısında neden bu kadar sessiz?

G-20 Zirvesi giderken uçağı “arızalanan” Merkel’in siyaseti bırakmasından ardından Macron, sarı yeleklilerin Paris sokaklarını ateşe veren gösteriler eşliğinde verdikleri  mesajı aldı mı; yani, Rothschild Ailesi’nin vurucu gücü olacak bir Avrupa Ordusu kurma hevesinden vazgeçti mi?

ABD, Suriye’den askerlerini çeken İran’a ekonomik yaptırım uygulamakla yetinecek mi? Suriye’deki askerlerini Irak’a kaydırması, ABD’nin, İran’a yönelik bir askeri operasyon hazırlandığı olarak değerlendirilebilir mi? 

Trump, “Suriye’de bulunma gerekçemiz DEAŞ’la mücadeleydi. DEAŞ’la mücadelemi tamamladım, çekiliyorum” diyor, ama bugüne kadar DEAŞ’la mücadelede işbirliği yaptığı PYD’ye verdiği binlerce TIR dolusu silah ne olacak, geri toplayabilecek mi? Askeri uzmanlar, “YPG’nin, ABD’nin bırakacağı tamir etme yeteneği bile yok” diyorlar, ama Pentagon bunca emek verdiği, eğittiği bir örgütün, aldatılmışlık sendromu etkisiyle Esat’ın ya da Rusya’nın yörüngesine girmesine izin verir mi? 

 ABD, YPG’yi eğitip donatırken, ordulaştırırken, terör örgütü olmaktan çıkartabilmek için, onları, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gibi bir çatı altında toplarken, Suriye’nin kuzey parselinde askeri üsler, havaalanları inşa ederken, bu üslerde, Birleşik Arap Emirleri parasıyla Academi’ye kurdurduğu Arap Birliği Ordusu’nun askerlerini eğitirken neyi hedefliyordu? 

“Cemal Kaşıkçı neden İstanbul’da, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürüldü; neden failleri açıkça kınanmadı?” gibi sorular yanıtsız dururken ve İran, kendisine yönelik yaptırımlar nedeniyle Suriye’deki üçbin askerini geri çekmişken, Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” tweetlerinin ne gibi tuzaklar barındırabileceğini sorgulamayacak mıyız?

Trump’ın “çekiliyoruz” tweetleri öncesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fırat’ın doğusunu hedef alan açıklamalarıyla kendisini bağladığından, çok olumlu bir gelişme olmadığı takdirde operasyondan vazgeçmenin artık mümkün olmadığını dikkate alanlar, Türk-Amerikan ilişkilerinin geri dönülmez bir kırılma noktasına doğru sürüklenmekte olduğunu savunuyorlardı. 

Peki, Trump’ın “çekiliyoruz” tweetleri iki ülke ilişkilerinde bir bahar havası yaşanmasını sağlayabildi mi?  ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Trump’ın Suriye’ye ilişkin kararını açıklamasından hemen önce Washington’da yaptığı konuşmada, “Kuzeydoğu Suriye’ye herhangi bir saldırının kötü bir fikir olduğunu düşünüyoruz. Başkan Trump’tan aşağı doğru herkes bunu Ankara’ya iletti” demişti. Bu çelişkili durumun inandırıcı bir açıklaması yapıldı mı? James Jeffrey konuşması ile Trump’ın “çekiliyoruz” kararının bileşkesi nedir? 

Görüldüğü gibi, Trump’ın kararını açıklaması sonrasında oluşan belirsizlikler büyüyerek devam ediyor. Kafalarda beliren sorulara inandırıcı bir yanıt bulunması gerekir. “Bekleyelim, görelim” tutumu, kaygıların daha da artmasına neden oluyor. Neyi bekleyeceğiz, beklemekle neyi göreceğimizi düşünüyoruz?   

Gelecekte olacakları öngörebilmek için, Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” tweetleri sonrasında kafalarda oluşan soruların doğru yanıtlarını bulmak zorundayız. 

Önümüz karanlık; The Economist kapağı gibi kapkara! 

Allah yardımcımız olsun..