AMAZONLAR(SARMATLAR) KİMDİR?

Abone Ol

Batılı sözde tarihçilerin, kadın savaşçı Amazonlar’ın Anadolu’da Orta Karadeniz bölgesinde hüküm sürmelerine rağmen Güney Amerika’da yaşadıklarını iddia etmişlerdir. Turan’lı kadın savaşçı ve Amazon kraliçesi Symirna’nın Anadolu  2yu fethi sırasında Efes’i ele geçirmesi sonrası bu yere adını vermesinden binlerce yıl sonra İzmir’in önceki adı olan Symirna’ya Yunanca denilerek Amzonlar’ın Yunan asıllı oldukları konusunda sahte belgeler üretmeye çalışmışlardır.

Peki Amazonlar (Sarmatlar)kimdir, hangi millettendir?Bu soru yıllardır tartışılmış ve araştırılmıştır. Bu sorunun cevabını şöylece özetleyelim: Yunan tarihçi Herodot’un V. yüzyılda yazdığı eserler, ThermodonSavaşı’ndaYunanlar’a karşı savaşı kaybeden bir grup savaşçıdan bahseder.

Herodot’un anlattığı Amazonlar esir alındı ​​ve gemilere kondu; ancak Yunan askerlerini öldürüp gemiyi ele geçirdiler. Yelken kullanmayı bilmeyen kadınlar Karadeniz kıyılarına, göçebe bir toplum olan İskitlerin topraklarına sürüklendi. Herodot’un söylediğine göre İskit halkıyla evlendiler ve kocalarını kuzeydoğudaki düz ovalara, yüksek dağlara ve Rus bozkırlarına doğru ilerlemeye ikna ettiler; bu grup nihayetinde Sarmatya kültürünün kurucusuna dönüştü.

Milattan önce VIII. yüzyılda yaşayan ozan Homeros; Amazonlar’ına varlığından bahseden ilk kişiydi. İlyada'da Homeros, Amazonlar’dan “erkek düşmanı” veya “erkeğe denk” gibi çok farklı tercümelere yol açan muğlak bir terim olan “antianeirai” diyerek bahseder. Her halükârda bu kadınlar Homeros’un erkek karakterleri açısından, onları korkakça kabadayılıklara maruz kalmaksızın öldürmekle yetinecek kadar sert görülüyordu.

Sonraki nesillerde şairler daha da ileri gitti ve Truva’nın yıkılışı esnasında onlarla savaşan Amazonları anlattılar. Miletli Arktinos, Yunanlı Aşil'in giriştiği mücadele de Amazon Kraliçesi Penthesilea’yı nasıl öldürdüğünü anlatır; ölümcül bir romantizm barındıran hikâyeye göre, miğferin kaymasıyla miğferinin altındaki güzel yüzünü görür görmez öldürdüğü kadına âşık olduğundan bahseder. Bu olayın ardından, Amazonlar Atina’nın temel efsanelerinde vazgeçilmez bir yere sahip oldular. Herkül, ölümlülerin bir tanrı olmaya devam etmeleri arzusunu, Amazon Kraliçesi Hippolyta’dan aldığı sihirli bir kemer aracılığıyla yerine getirir.

Milattan önce VI. yüzyılın ortalarında, Atina’nın galibiyeti ve Amazonlar’ın yenilgisi, tarihte bir değişim yaratacaktı. Herkül’e karşı savaşan Amazonlar efsanesi, Atinalılar’ın antik Yunan’ın birleştiricisi olarak kutsal bir değer verdiği Theseus’u da kapsayacak şekilde uyarlandı. Bu yeni versiyonda, Amazonlar Theseus’un anlattığı kadarıyla, bir felâket ordusu gibi geldi ve “Attik Savaşı” adıyla bilinen bir savaşta şehre saldırdı. M.S. I. yüz yılda yaşayan Yunan tarihçi Plutarkos’a göre Amazonlar, Theseus’un gözünde önemsiz ve güçsüz bir topluluk değildi. Çünkü onlar, kamplarını şehir dışında kurmuş, şehrin caddelerinde cesaretle savaşmışlardı; çevre kentlere saldırmadılar ve şehri hazırlıksız yakaladılar. Atinalılar’ın cesareti günü kurtarmalarına yardım etmişti.

Amazonlar’ın izleri Heredot’tan sonra neredeyse yeryüzünden silindi. Kazakistan yakınlarındaki güney Ural steplerinde bulunan Pokrovka’nın dışında bulunan 2 bin yıllık mezar höyüklerini kazarken olağanüstü bir keşif yapıldı. Orada, Sarmatyalılar’a ve onların soyundan gelenlere ait 150’den fazla mezar buldular. “Sıradan kadın” mezarları arasında, araştırmacılar hiç de sıradan görünmeyen kadınların eşyalarını ortaya çıkardılar. Silahlarıyla gömülmüş savaşçı kadın mezarları vardı. Sürekli at sürdüğü belli olan bir kadın, sol tarafında demirden bir hançer ve sağında 40 bronz uçlu oku bulunan bir yayla yatıyordu. Başka bir dişinin iskeletindeyse, karnında saplı halde duran bükülmüş bir ok ucu vardı. Arkeologları hayrete düşüren şey, bu kadar yaygın yaraların ve hançerin varlığıydı.

Amazon efsanelerine ilham veren kadın savaşçılara ilişkin kanıtlar böylece bulundu. Steplerin Sarmat ve İskit göçebe halkları, Atina’daki çağdaşlarının kentlerinden çok daha esnek ve akıcı bir toplumsal düzen içinde yaşadılar. Antik Trak resimlerinde, Trakyalı ve İskit kadın imgelerinde göz alıcı güzellikte ve ayrıntılı dövmeler bulunur. Antik Yunan tarihçileri, Avrasya’daki kabilelerin dövme sevgisinden bahseder.

Bir görüşe göre, İskit kadınlar zaman içerisinde Trakyalı kadınlara dövme yapmayı öğrettiler. Yunanlılar’ın Karadeniz bölgesinden çok sayıda kölesi vardı ve hepsi dövmeler taşıyordu. Yunanlılar, dövmeyi bir tür ceza olarak gördüler. Yoksa kim, bedenine gönüllü olarak dövme yaptırırdı ki? Bu yabancı ve savaşçı kültüre karşı yaşanan mücadeleler boyunca, onların cezbedici gücüyle karışık, derin bir korku hissettiler.

Bunun ötesinde, Amazon benzeri kadınların dövme sahibi olduğu konusunda arkeolojik kanıtlar da mevcut. Eski İskit mezarlarında dövme aletleri bulundu; birkaç dövmeli İskit erkek ve kadının donmuş bedenleri mezarlardan bozulmamış halde çıkarıldı. Yunan efsanelerindekileri andıran melez hayvanların (kartal başlı, geyik bacaklı ve aslan gövdeli hayali varlıklar) dışında, en sık rastlanan dövmeler, steplerde besledikleri ve hayatlarının ayrılmaz bir parçası olan geyik ve sığırlara ilişkin olanlardı.

Amazonlar bildiğiniz veya duyduğunuz gibi sadece kadınlardan oluşan savaşçı bir kabiledir. Anadolu kaynaklarında veya birçok kaynakta değişik şekilde tasvir edilse de çeşitli savaş aletlerini (ok, yay, mızrak vb.) çok iyi kullanan, iyi ok atmak için sağ göğüslerini kesen ve dediğimiz gibi savaşçı kadınlardan oluşan bir topluluktur. Amazonlar, gerçekten iyi birer savaşçı olmakla birlikte özellikle Anadolu’nun değişik yerlerinde yaşadıkları değişik kaynaklar tarafından dile getirilmektedir. Herodot’un bize aktardıklarına göre Akhilleus, Truva Savaşı’nda öldürdüğü Hektor’un cesedini saygısızca taşıyınca Amazonlar da savaşa dahil olmuştur.

Amazonlar çoğalmak için Çanakkale civarına gelmekte ve kız çocukları doğurduklarında bunları yine savaşçı olarak yetiştirmektedirler. Erkek çocuk doğurduklarında ise bu erkek bebeği öldürmemekte, kollarını bacaklarını kırmakta ve çeşitli ev işleri ve kölelikte kullanmaktadırlar.

Kısacası: Bütün bu araştırmalar göstermektedir ki; Sarmatlar yani Amazonlar M.Ö VI. ve IV. yüzyıllarda Orta Asya'dan Ural Dağları’na, ardından Güney Rusya ve Kuzey Kafkasya'ya, sonrasında ise Balkanlar’a kadar yayılmış olan bu topluluğun kuvvetle muhtemel Türk olduğu kabul edilir.