5.320 km dir. Nüfusunun 400.000 olduğu ve bu nüfusun 80.000'nin Amasya İl Merkezinde oturduğu bilinmektedir.
Amasyanın ilk adı Hititler Döneminde, "Hakmış" olarak söylenmiş, Frıg, Med ve Pers Dönemlerinde ve MÖ II Yüzyılda, Mitridates zamanında, Amaseıa-Amasya isimleri ile anılmıştır.
Amasya'nın 7500 yıllık Tarihi vardır. Amasya'da; MÖ 3800- Tunç çağından itibaren, Hititler, Frigler, İskitler, Helen, Pontuslar, Romalılar, (MÖ 395) yaşamış, bilahare, Melih Ahmet Gazi tarafından 1075 yılında fethedilerek, Bizans Egemenliği sona ermiş ve Türklerin yönetimine geçmiştir. Bir ara 1243'te Selçuklulardan, Mogal Hakimiyetine girmişsede, 1386'da Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı-Türk topraklarına katılmıştır.
Her yönü ile tarih kokan Amasya, Şehzadeler Şehri olarak tanınır. Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmet, II Murat, Fatih Sultan Mehmet, III Murat, Sultan II Beyazıt, Yavuz Sultan Selim, (Yavuz, Şehzade II Beyazıtın, Amasya Valiliği zamanında, Amasya Sarayında doğmuştur) Şehzade Mustafa, Osmanlı İmparatorluğunun başına geçmeden önce, Amasya'da yetişmişlerdir.
Amasya'nın Milli Mücadeledeki önemide çok büyüktür. Büyük Atatürk 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlattığı, Milli Mücadele Harekatını 12 Haziran 1919'da Amasya'ya gelerek sürdürmüş ve 22 Haziran 1919'da yayımlanan Amasya Tamimi ile; Hakimiyet Kayıtsız, Şartsız Milletindir, ve "Milletin İstiklalini, yine Milletimizin Azim ve Kararı Kurtaracaktır" ifadeleri ilan edilmiş, Amasya Milli Mücadelenin hızlanmasına, öncülük etmiştir.
Amasya'da, Köprüler (Çağlayan Köprüleri) Harşena Kalesi, Heykeller (Tes'up Heykeli) Mezar Taşları, Mumyalar, Kral Kaya Mezarları, saraylar, Mağaralar, (Aynalı Mağara) Kümbetler, Türbeler, Camiler, Külliyeler, ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadeleyi simgeleyen Milli Mücadele Anıtı gibi yüzlerce eser bulunmaktadır. Meşhur Ferhat İle Şirin Efsanesi, Amasya'da doğmuştur. Efsanaye göre, Ferhat nakkaştır. Sultan Mehmene Banu'nun Kızkardeşi Şirin için yaptırdığı Köşkün Süslemelerini yaparken, Şirin'i görür, iki genç birbirlerine aşık olurlar. Ferhat, Şirin'i almak ister, Sultan Mehmene vermez. Ferhat'a, "Elma Dağını delip, Su getirirsen olur" der. Ferhat dağları deler, ancak, Sultan Ferhat'a, Şirin'in öldüğünü bildirir. Ferhat, Külüngünü başına vurur ve orada ölür. Daha sonra, Şirin, Ferhat'ın öldüğü yere gelir ve Ferhat'ın öldüğünü görünce, kendini kayalıklardan aşağıya atar ve O da, ölür.
Efsaneye göre; Her baharda, iki Sevgilinin Mezarlarının üstünde iki gül açarmış, birbirlerine doğru uzanan, bu güller daha sonra solarlarmış.
Dünyaca bilinen, Ferhat ile Şirin'in Aşk Efsanesinin, her yıl anılan, 14 Şubat Sevgililer gününde, Amasya'da kutlanması ne kadar güzel ve anlamlı olur...
Ben, Mektebi Mülkiyede okurken, Okul gezisi ile Amasya'ya ilk defa, gitmiştim. Mülkiyede Amasya'lı Arkadaşlarım Gümrük Müsteşarı, Coşkun Özışık, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, bana Amasya'yı ve Amasya'lıları sevdirdi.
Bir defasında, Başbakan Özal'ın isteği ile Fersu- Meyve ve Sebze İşleme Tesisini görmeye gitmiştim. Almanya'daki İşçiler tarafindan kurulan bu Tesis, benzer birçok Tesis gibi, atıl, bakımsız, feci durumda idi. Malzemeler çürümeğe yüz tutmuştu. Kısacası, milli bir servet israf edilmişti!
O, zamanlar Spordan sorumlu Bakan olan, İsmet Özarslan ve Vali, Belediye Başkanı, bu Tesisin çalışmasını çok arzu ediyorlardı.
Tesisi, benim Genel Müdürü olduğum Firma aldı, çalışır duruma getirdi. Tesiste, Amasyalı İşçilere ekmek parası sağladı ve Amasya'nın Meyve ve Sebzeleri değerlendirerek, Amasyalı Çiftçilere, her yıl büyük paralar kazandırdı.
Ben Amasya'da; kaldığım bir hafta, on gün zarfında, sadece Fersu ile ilgilenmedim. Vali, Vali Muavini sınıf arkadaşım Muzaffer Güzelant ve Belediye Başkanı ile Amasya'nın Tarihi ve Turistik, Ekonomik özelliklerimizin ortaya çıkarılmasına devamlı görüş testi ettik. (Eğer doğru hatırlıyorsam Vali Mülkiyeli Cahit Ertan'dı).
Dünyada, ender Şehirlerde, bir Akarsu Kentin ortasından geçer. Amasya'ya; Doğanın en büyük armağanı Yeşilırmaktır. Medeni Ülkeler, Fransa'nın, Paris Sen Nehrini, İngiltere'nin Londra Thames'i, Amsterdam, Varşova gibi birçok Kent, Şehrin ortasından geçen nehrin değerini anlayıp, iki tarafı imar ve ihya ederek, Tabiat harikaları yaratırken, Türkiye'de Amasya Yeşilırmak'ın, Adana Seyhan'ın, Eskişehir Porsuksun, Kırıkkale Kızılırmak'ın, Edirne Meriç ve kollarının değerini, kadrini anlamadan, pislik ve Mezbelelik yuvası halinde bırakabiliyorlar. Burada en büyük sorumlu ve suçlu Yerel Yönetimlerdir, (Mülki idare ve Belediyeler)
Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak'a, Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'e, Kentlerinin ortasından geçen nehirleri değerlendirmelerini, iki tarafı yemyeşil, bitki ve çiçeklerle dolu Dinlenme Parkları yapılmasını (Vatandaşın, pijamasını giyip, mangalını yakıp, sakil görüntüler veren yerler değil), nehirlerin ıslah edilerek, küçük gezi tekneleri ile Turistik; hatta Kentsel ulaşıma hizmet vermelerini söyledim. Son durumu, görmedim, ama gerek Adana'da, gerekse Eskişehir'de bir şeyler yapılıyormuş. Bu iki Kentin başında bulunan, Belediye Başkanları, benim Dostlarımdır. Bilgi, Görgü ve Kültür açısından, yeniliklere açık ve güzel şeyler yapabilecek kabiliyettedirler. Arkadaşlarım, isterlerse, bu nehirlerin etraflarını Cennete çevirebilirler...
Aldığım haberler, Amasya'nın Tarihi ve Doğal Güzelliklerini, tarihi Amasya evlerini ortaya çıkaracak, somut projeler olmadığını gösteriyor. Yani, genelde, Türkiye'de, İstanbul dahil, birer Tarih hazinesi, Doğa harikası olan Şeflerimizin bu özelliklerini ortaya çıkaracak, çalışmaların yetersiz olduğu gözlemleniyor. Çok yazık!
Oysa, Yerel Yöneticiler ve Kültür Turizm Bakanları yapılan olumlu işlerin, Turizm bakımından da, Türkiye'ye gelir sağlayacağını idrak edebilirler!
Amasya'da; Turban Otelde kalmıştım. O, yıllarda, Turizm Bankasının, Turban Otelleri, gittikleri bölgede, medeni, temiz, çağdaş otel ve servis nasıl olur, gösteriyorlar, insanları eğiterek, Turizmin bunun öncülüğünü yapıyorlardı. Çorum, Urfa, Amasya, Marmaris, Yalova, Abant vb. Turban Tesisleri, fevkalade yararlı olmuşlardı. Bir zihniyet, yerlerine bir şey koymadan, bunları kapattı. Tıpkı, Büyük Efes, Büyük Ankara, Trabya ve yıkılan Maçka Otelleri gibi. Oysa, Türkiye'nin yeni Otellere ihtiyacı varken, biz kapatıyoruz.
İnanıyorum ki, görevini yapmayan, görevini yaparken, kendisine çıkar ve rant sağlayan. Amme intizamını, çevreyi ihlal eden, sayıları pek az kalmış olan yeşil alan ve tarihi konak, töşk ve yapılan tahrip eden, tahriklere göz yuman, izin veren yerel ve merkezi yöneticilere bir gün hesap sorulacaktır. Ülkemizde, koca Başbakanlar Yüce Divanda, yargılanmıyor ve hesap vermiyorlar. Belediye Başkanı olunca, yasaları uygulamayan, yasaları kendisine göre yorumlayan, şehirleri, amaçları sadece rant ve para kazanmak olan, müteahhitlere teslim eden, halkımızın rahat, huzur, Çevre ihtiyaçlarını düşünmeyen, adeta, bir karış yeşil alan bırakmamaya yemin etmiş olan, Yerel ve Merkezi Yöneticilere gereken cezalar verilecektir.