Yunanlılar 15 Mayıs’ta İzmir’e yerli Rumların zito haykırışları, alkış ve tezahüratları, kiliselerin çan sesleri arasında, Yunan bayrakları altında ve İzmir Rum Metropoliti tarafından Yunan askerlerinin takdis edildiği, duaların okunduğu törenler arasında adeta ellerini kollarını sallayarak çıkmışlardı. 

Yerli Rumların böyle çılgınca karşıladığı 12 bin mevcutlu Yunan Tümeninin, hem denizde intikal safhasında hem de İzmir’e çıkışında gerekli emniyet tedbirleri İngiliz donanmasınca alınmıştı. 

Yunanlıların İzmir’e 15 Mayıs günü çıkacağı 14 Mayıs günü saat 16:00 sularında İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb tarafından Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya, aynı gün saat 23:30’da da İzmir’de Ege Bölgesi Müttefik Deniz Kuvvetleri Başkomutanı İngiliz Amiral Calthorpe tarafından İzmir Valisine ve Kolordu Komutanına da bildirilmişti. 

İzmir’in işgal kararından haberi olmasa da İzmir halkı günlerdir yerli Rumların hazırlıklarından Yunan işgalini sezinlemişler ve 14 Mayıs gecesi onbinlerce Türk Maşatlıkta gece miting için toplanıp işgali protesto etmişlerdi. 

İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal haberinin şaşkına çevirdiği İstanbul Hükümeti ise, bu vahim olayı protesto edemediği gibi İzmir Valiliği veya Kolordu K.lığına bir talimat bile verememişti. 

15 Mayıs günü saat 08:40’da ilk Yunan birliği yerli Rumların doldurduğu alana görkemli törenlerle çıkmış, sancaklar bayraklar arasında İzmir Hükümet Konağı – Güzelyalı’ya doğru yürüyüşe geçmişti. 

Tam bu arada Türk halkının izzetinefsinin ayaklar altına alındığı sırada, gazeteci Hasan Tahsin, evlerine kapanan şaşkınlık içindeki Türk Milletinin tepkisini ifade eden silahını ateşlemiş, ardından yerli Rumlarla birlikte Yunan askerlerinin İzmir’de tecavüz, katliam, soygun ve talanları başlamış, Vilayet, Kolordu Karargahı ve Askerlik Şubesi basılmış, talan edilmiş, birçok subay ve görevli tartaklanmış, birçoğu da süngülenerek şehit edilmişti. 

Yunan Ordusu İzmir’e çıkışının hemen ardından; ilk dört gün içinde Urla, Cuma Ovası, Seydiköy, Gaziemir, Buca ve Bornova’yı, bilahare 26 Mayıs’ta Manisa’yı, 27 Mayıs’ta da Aydın’ı hiçbir mukavemetle karşılaşmadan işgal etmişti. Ama 25 Mayıs’ta Ayvalık limanına çıkanlar, Yb.Ali’nin komuta ettiği 172nci Alayın ateşli mukabelesiyle, 30 Mayıs’ta da Ödemiş’i işgale gidenlerde Ödemiş Jandarma K.Yzb. Tahir Fethi’nin emrindeki Ödemiş Kuvayı Milliye’sinin müdahalesi ile karşılaşmışlardı. Zaten Samsun’a çıktığından beri de Mustafa Kemal Paşa; bütün komutanlardan ve valilerden büyük ve heyecanlı mitingler ve milli gösteriler yapılarak yaygınlaştırılmasını, bütün büyük devlet temsilcilikleri ile Bab-ı Ali’ye protesto telgrafları çekilmesini, milli teşkilatlar kurularak ordunun ve silah ve teçhizatının muhafaza edilmesini talep ediyordu. Ayvalık ve Ödemiş’te askerin ve Kuvayı Milliye’nin Yunan Ordusuna karşı direnişi artık onurlu bir mücadelenin başlangıcı değil miydi? 

Milli mücadele şuuru uyanıyordu. 

Küçük küçük de olsa Alaşehir’de Mustafa Bey, Aydın’da Yörük Ali, Denizli’de Hamdi Bey, Ayvalık’ta Ayazmentli Niyazi Bey, Balıkesir’de Yzb.Kemal komutasında Kuvayı Milliye’ler kurulmaya başlamıştı. 

Gün geçtikçe de bunlara yenileri ilave edilecek ve Anadolu’nun dört bir tarafına yayılacaktı. 

Türk Milleti yeniden uyanıyor ve ayağa kalkıyordu. 

Samsun’a çıktığından beri Mustafa Kemal Paşa’yı izleyen ve çalışmalarından kuşkulanan İngilizler, 6 Haziran’da Mustafa Kemal Paşa’nın yanındakilerle birlikte derhal İstanbul’a dönmelerinin temini istemiş, bu isteğe Harbiye Nazırı karşı çıkmak istese de Hükümet 8 Haziran’da Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a çağırmıştı. 

Atatürk durumu Nutuk’ta aşağıdaki gibi özetlemiştir: 

“Anadolu’ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle temas ve bağlantı sağlanmış, millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş, milli teşkilat kurma düşüncesi yayılmaya başlanmıştı. Genel durumu artık bir komutanla yürütüp yönetmeye devam imkanı kalmamıştı. Yapılan geri çağırma emrine uymamış ve onu yerine getirmemiş olmakla birlikte, milli teşkilat ve hazırlıkların yönetimine devam etmekte olduğuma göre, şahsen asi duruma geçmiş olduğuma şüphe edilemezdi. Bundan başka ve özellikle girişmeye karar verdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin bir an önce şahsi olmak niteliğinden çıkarılması, mutlaka bütün bir milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir heyet adına olması gerekli idi.” 

Bu sebeple Mustafa Kemal Paşa; Anadolu ve Rumeli’deki milli teşkilatları birleştirerek bir merkezden temsil ve idare için; Sivas’ta bir milli kongre toplamanın artık zamanının geldiğine karar vermişti. 

12 Haziran’da Havza’dan Amasya’ya geçti ve bu kararını belirleyen, Kurtuluş Savaşı’nın ilanı niteliğindeki genelgeyi hazırladı. 

Nutuk’ta Atatürk bu genelgenin esas noktalarını aşağıdaki gibi açıklamaktadır: 

1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. 

2. İstanbul Hükümeti üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor. 

3. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve iradesi kurtaracaktır. 

4. Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir. 

5. Anadolu’nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas’ta hemen bir milli kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır. 

6. Bunun için bütün illerin her sancağından, milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin, mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzere yola çıkarılması gerekmektedir. 

7. Her ihtimale karşı bu mesele milli bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar. 

8. Doğu illeri adına 23 Temmuz’da, Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O tarihe kadar öteki illerin temsilcileri de Sivas’a gelebilirlerse, Erzurum Kongresinin üyeleri de Sivas Genel Kongresine katılmak üzere hareket ederler. 

Tarihe Amasya Tamimi olarak geçen bu genelge için Amasya’ya gelen Ali Fuat Paşa, Rauf Bey ve Refet Bey ile Samsun Mutasarrıfı Hamit Bey ve Mustafa Kemal Paşa’nın karargahı Amasya’da toplandılar. 

Rauf Bey’le Refet Bey tereddüt etseler de hepsinin imzaladığı genelge; İstanbul’daki 1nci Ordu K.lığı ile Tekirdağ ve İstanbul’daki 14 ve 25nci Kor.K.lıkları hariç, diğer iki Ordu ve yedi Kolordu K.lı ile telgrafla görüşülerek 21 Haziran’da onayları alınmış ve ertesi gün de gizlilik kaydı ile Kor.K.lıkları, Valilik ve Mutasarrıflıklara yayınlanmıştı. 

Değerli okurlarım, bu tamim artık okun yaydan çıktığının işareti, yani Kurtuluş Savaşı’nın ilanı ve bir anlamda da Anadolu İhtilalinin, ihtilal beyannamesi idi. 

Mustafa Kemal Paşa alınan kararların bir özetini İstanbul’da içlerinde Ali Rıza Paşa, Abdurrahman Şeref Bey, Halide Edip Hanım, Kara Vasıf Bey’in de bulunduğu kişilere de göndermişti. 

Alınan kararlar tabii ki gizli kalamadığından kısa sürede İstanbul, Mustafa Kemal Paşa için malumları yeni kararlar alacaktı.