HAVASINA SUYUNA TOPRAĞINA

Tüm canlılarla yaşamı paylaştığımız dünyamız maalesef sinyallerini çoktan verdi;

‘PİLİM BİTMEK ÜZERE’

Diyor ama bizde tık yok!

Mevsimler yer değiştirdi. Dünyanın her yerinde fırtınalar, seller, depremler her gün yaşanmakta. Buzlar eriyip coşarak umursamadığımız hızlarla bize doğru gelmekte. Hepimiz farkındayız aslında. 

Ne yapmaktayız?

Bol bol kaynakları tüketmeye, egolarımızın bizi taşıdığı her yerde var olmakta, bencilliğin hat safhasını dağ bayır şehir deniz yaşamaktayız.

Gayret mi?

Evet kişisel gayretlerimiz yok değil. Ama o kadar yetersiz ki. Yokoluş hızını yakalayacak kadar geniş kitleler halinde değil maalesef. 

Haftasonu yaptığımız bir şelale etkinliğinde insanların bıraktığı plastik ve metal çöplerini görseniz ağlardınız. Hoş tüm cayır çimen, maç alanları cevresi, miting alanları terkedildiğinde aynı rahatlık. 

BÖYLE BİR LÜKSÜMÜZ YOK !

E dönüp bir arkanıza bakın artık ya

Anca tüketmeyi biliyorsunuz. Çöplerinizi de yiyin yok edin. Onlar sizin çöpleriniz niye sahip çıkmıyorsunuz???

Allah allah…

Geçen hafta YEDİNCİ KITA posterleri dikkatimi çekti.

Ne olabilir diye düşündüğüm halde, fırsatım olamadan çokgüzel bir tesadüfle öğrendim ki. 

Anlatayım.

Bostancı’ya gideceğim. Beşiktaş’tan Kadıköy yapmadan Bostancı’ya giden deniz taşıtı bulamadım. Kalabalık gün ve saat. Kabataş’a geçtim. Baktım çok bekleyeceğim. Karaköy’e bakiim dedim. I-Ihhh o da Adalar üzerinden Bostancı…

Tamam dedim en sık Eminönünden  olur deyip yürüdüm.

O da nanay !!!

Mecburen Kadıköy yaptım. Yani koca bir daire çizip yine Kadıköy oldu. Direkt Bostancı’ya gideni bulamadım.

Aman bulamadım da ne iyi oldu. Çünkü Beşiktaş iskelesi ile Eminönü aynı iskele değil. Eminönünde…

Ben o minik pandayı gördüm. 

Algida geldi aklınıza di mi?

Yemek hep aklınız fikriniz yemek !!!

Değil kardeşim. 

Sevimli siyah beyaz panda pigtogramının altında WWF yazıyor. Yani; İnsanın doğa ile uyum içinde yaşamayı öğretmeye hatırlatmaya gelecek nesiller için harekete geçen, 

DÜNYA DOĞAYI KORUMA VAKFI

Dünya Doğayı Koruma Vakfı, doğanın zarar görmesini durdurmayı ve verilen zararları onarmayı amaçlayan uluslararası bir sivil toplum kuruluşu. Önce 1961'de World Wildlife Fund olarak kurulmuş, genişleyen çalışma alanıyla adını şimdiki gibi değiştirmiş.

İşte ben o pandanın çift direkli Akdeniz’de araştırmalar yapan bilim insanları ekibiyle birlikte kısa bir sure İstanbul’da kalan gemisiyle tokalaştım. Hemen atladım, gezmek bilgi almak çok keyifliydi ve tabii minik labaratuarında yapılan çalışmalara tanık olmak.

Bizler o plastik denilen kabusu her yere saçarken akılsızca kendi dalımızı keserken onlar özellikle en önemli plastik yoğuşması olan Akdeniz’de o -icat edenin canına ot tıkadığım- madde deniz canlılarını yoketmekte.

Fransız bir aile bu çalışmalara adayan bu ekibe hediye etmiş tekneyi. Onlarda elinden geleni yapıyorlar.

İstanbul’dan ayrılmadan gezin derim. Belki bir desteğiniz olur. O plastiklere takılı kaplumbağa posteri hiç aklınızdan çıkmaz ve çevrenizi denetlemek için işaret parmağınızı yukarı kaldırıp motto geliştirirsiniz.

Hııııı …No Plastics 

İşte bu da onların iradesi;

‘Blue Panda Yelkenlisi, Akdeniz’in sesini milyonlara ulaştıracak, daha sağlıklı ve iyi korunan bir Akdeniz için mücadele edecek.

Çağlar boyunca medeniyetlerin beşiği ve  zengin çeşitlilikte deniz canlılarının yuvası olan Akdeniz tehdit altında. Aşırı tüketim Akdeniz’in doğal zenginliğini tehlikeye atıyor. Biz daha sağlıklı ve korunan bir Akdeniz için yelken açmaya hazırız! Blue Panda Akdeniz'i sevgi ve saygıyla keşfedecek, değerli mirasını korumak için her zamankinden daha çok çalışacak ve giderek daha fazla insanı bu uğurda mücadeleye katılmaya teşvik edecek.

WWF’in Blue Panda yelkenlisi Akdeniz’in imdat çağrısına kulak verdi ve bu duruma dikkat çekmek için yelken açtı! Seyahatine Haziran ayında Fransa’dan başlayan Blue Panda, Kasım ayına kadar Akdeniz’de yolculuğuna devam ediyor.’

Ha şimdi, YEDİNCİ KITA ne?

Bu adla dünyadaki plastik artıklarının bir kıta kadar fazla olduğu vurgulanmakta- İstanbul’da bienali İKSV de devam ediyor. 

‘İçinde yaşadığımız dünyanın yeni bir jeolojik çağa girdiği konusunda pek çok bilim insanı hemfikir. Antroposen adı verilen bu yeni çağın en belirgin özelliği ise, ona jeolojik faaliyetlerden ziyade insan faaliyetlerinin yol açmış olması. Antroposen’de gezegenin insan eli değmemiş köşeleri gitgide azalırken, yerleşim merkezleriyle diğer canlıların paylaştığı kırsal arasında var olduğuna inanılan kültür-doğa ayrımı da ortadan kalkıyor. Dünya, şehirlerin tek bir megapolde birleştiği, merkezi olmayan, tamamen insan üretimi bir mekâna dönüşüyor. Canlılar ile makinelerin, doğal ile yapay zekânın iç içe geçtiği bu çağda ise sanat, giderek insanı merkezine almaktan vazgeçerek yönünü insan ile insan-olmayan arasındaki sınırın geçirgenleştiği bir dünyayı araştırmaya doğru çeviriyor.’ Kaynak İKSV

Yedinci Kıta, sanatı, insanın etkilerini, takip ettiği yolları, bıraktığı izleri ve insan-olmayanlarla etkileşimini araştıran bir antropoloji olarak tanımlıyor. Bienal ana başlığını, Antroposen çağının küresel ısınmayla birlikte en gözle görünür sonuçlarından biri olan, Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa atık yığınından alıyor. Popüler bilimdeki adıyla “Yedinci Kıta”, 3,4 milyon kilometrekare genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığınından meydana geliyor. İnsan atıklarının okyanusun ortasında dünyaya yeni bir kıta kazandırdığı bu olay, 16. İstanbul Bienali için ekolojik sorunlar karşısında sanatın güncel durumunu pek çok sanatçı, düşünür, antropolog ve çevreci ile birlikte araştırmak için bir çıkış noktası oluşturuyor.

Bilinçlenmenin yaşı  sınırı yok arkadaş. Çevre önemli nefes almak sadece sana değil hepimiz için geleceğimiz hediye!