Altın değerinde bilgiler…

Abone Ol


Jinekolog Operatör Dr. TÜRKER KAVAS korkulu rüyaları sona erdiriyor.  

Oğuz Çetinoğlu: Bayanlarda görülen meme kanseri hakkında okuyucularımızı bilgilendirir misiniz?
Dr. Türker Kavas: Kadınlarda en sık ve birinci sırada görülen korkulu rüyamızdır. Her ay âdet sonrası, banyo akabinde yatarak, oturarak ve ayna önünde ayakta eğilerek kişi kendi meme muayenesini ciddiyetle yapmalıdır. Sağ el ile sol taraf, sol elle sağ taraf muayene edilmelidir. Muayenede parmaklar birleşik olarak düzleştirilip taban hâlinde küçük daireler çizerek önce koltuk altı sonra göğüs ucu, etrafı ve bütün göğüs dokusu muayene edilmeli normal dışı şüpheli oluşumlar hissedildiğinde gecikmeden doktora bildirilmelidir. En az yılda bir defa doktor muayenesi ve doktorun önereceği tetkikler yapılmalı ve sonuçlar bir dosya hâlinde düzenle saklanmalıdır.
Çetinoğlu: Göğüs muayenesi hakkında daha detaylı bilgi lütfetmeniz mümkün mü? Önemli bir konu…
Kavas: Her kızın ve her kadının belirli aralıklarla ciddiyetle göğüslerini, (meme) muayene ve kontrol etmesi gerekmektedir. Her kız ve kadın çok büyük bir sorumlulukla, âdet tarihini bilmeli ve kaydetmelidir. Bir kız veya kadının birçok şeyi unutma lüksü, rahatlığı olsa bile âdet tarihini asla unutmamalıdır. Çünkü sosyal hayatta âdet tarihini bilmek, tedbirlerini ve rahatlığını kolaylaştıracaktır.
Göğüs muayeneleri, ideal olarak her âdet bitiminden sonra yapılan banyo akabinde şahsın kendi tarafından yapılmalıdır. Âdet görmeyenlerde ise ayda bir belirli bir günde mesela her ayın başında kontrol edilmelidir. Ancak bunu korku boyutunda fobi olarak her gün veya her hafta yapmak da doğru değildir. Muayene önce yatarak sonra oturarak, sonra ayakta ayna karşısında eğilerek, başı kaldırarak bu üç pozisyonda yapılmalıdır. Önce sağ el parmakları birleştirilerek sert bir taban oluşturulup sol koltuk altına bastırılarak, daireler çizerek muayene yapılır. Bu esnada sol kol kaldırılarak baş altında durur. Daha sonra sol göğüs ucu, ortası ve tabanına aynı işlem uygulanır.
Bu hareket, sol elle de sağ taraf için uygulanır. Ayrıca her iki elin parmaklarıyla her iki göğüs dokusu sıkıştırılarak, sert ve normal dışı oluşumlar araştırılır. Kendince şüpheli bulunan oluşumlar doktora bildirilmelidir. 6-8 aylık zaman aralıklarıyla göğüslerin muayenesi için doktora mutlaka başvurulmalıdır. Bir arkadaş ziyareti, bir sinema filmi veya herhangi bir aktiviteden feragat edip, hiç değilse yılda bir göğüs muayenesi ve rahim ağzı testi için doktora mutlaka gidilmelidir.  
Çetinoğlu: Rahim kanseri da korkutucu bir hastalık…
Kavas: Rahim kanseri, kadınlarda son zamanlarda ikinci sırada sık görülen kanser türüdür. En az 8-12 ayda bir kadın doğum doktoruna muayene olunmalıdır. Simir testi yine en az bu aralıklarla yapılmalıdır. Bu muayene ve testler evli olmayan, hattâ cinsî yaşamı bulunmayan bayanlarda da yapılmalıdır. Her zaman için, erken teşhis hayat kurtarır.
Çetinoğlu: Kadınların şikâyetçi olduğu idrar kaçırma hakkında bilgi verir misiniz?
Kavas: Kadınlarda idrar kaçırma, istem dışı olarak idrarın serbest kalmasıdır (üriner inkontinans). Vajen ve genital bölgeye idrarın kontrolsüz çıkışı kadınlarda sosyal sorunlara, ayrıca hijyenik problemlere yol açmaktadır. Bu probleme sıkça rastlamaktayız. Özellikle âdet kesilmesi döneminden sonra (menapoz)  % 30’a varan bir sıklığa ulaşmaktadır. Bu problem normal kabul edilmeyip, mutlaka bir jinekolog tarafından değerlendirmelidir. Çünkü çoğu defa (idrar kaçırma) giderek artmakta ve ilerleyen yaşlarda ameliyatı mecburî hâle getirmektedir. Halbuki ileri yaşlarda ameliyat ve anestezi komplikasyonları da artmaktadır. Erken tedâvi yapıldığında orta yaşlarda konforlu hayat yeniden teessüs eder ve iyileşmeler daha emin şartlarda ve daha kolay sağlanır.
Çetinoğlu: Sebepleri biliniyor mu?
Kavas: İdrar kaçırma sebeplerinin başında vücud ve doku zayıflığı gelmektedir. Bâzı hastalarda dokular bu probleme daha meyyaldir, yatkındır. Büyük ağırlıklı bebek doğumları, fazla doğum sayısı, müdâhaleli doğumlar, forseps, vakum kullanılması ve gerektiği halde normal doğum sırasında dış genital bölgeye kesi yapılmaması (epizyotomi), istenmeyen genital bölge yırtıklarının oluşmasına sebep olması gibi etkenler bu sıkıntının sebepleri arasına girmektedir. Yaşlılıkta östrojen hormonunun azalması rahmi, mesaneyi ve rektumu askıda tutan bağların gevşemesine sebebiyet verir. Kilolu kadınlarda, kabızlık çekenlerde (ıkınma ile artmakta), sigara içenlerde, şeker hastalarında, kas hastalıklarında, bel kemiği travmalarında, geçirilmiş genital ameliyatları sonrasında, bâzı ilaç yan etkileriyle, kronik öksürüklerde, mesane sarkması ve / veya idrar kaçırma oranı artmaktadır.
İdrar kaçırmanın bir başka şekli,  stres inkontinans olarak adlandırılmaktadır. Bu rahatsızlıkta; karın içi basınç artışına sebep olan durumlarda mesela; gülmek, hapşırmak, öksürmek, yürümek, jimnastik yapmak gibi durum ve hareketlerde idrar kaçırılabilir. Buna sıklıkla çatının (pelvisin) sâhip olduğu kasların zafiyeti sebebiyet verir. İdrarı kontrol eden detrusitor kasların zayıflığında stres (öksürük, hapşırma vs) anında idrar kaybına sebep olmaktadır.
Sıkışma tipi (urge,urgent): Bu tip problemde  idrar kaçırma, idrar uyarısı geldiği anda, idrarın mesaneden serbest kalması durumudur. Burada sebep pelvik kas zayıflığından değil, mesâne kaslarının (m.detrusoris) aşırı hassas ve aktif olmalarından kaynaklanır. Parkinson, diyabet, bel fıtığı, bel travmaları, kas hastalıkları gibi kronik sebepler, bu tip idrar kaçırmasına yol açmaktadır.
Miks tip  (stres+urge) ve taşma (overflow )tipi idrar kaçırmalar da görülmektedir.
Çetinoğlu: İdrar kaçırma hatsızlığının teşhis ve tedâvisi konusunda bilgi lütfetmeniz mümkün mü?
Kavas: İdrar kaçırma tedâvisi için önce hangi tip idrar kaçırma olduğunun teşhisi yapılmalıdır. Çünkü doğru teşhis konmazsa tedâvi başarısız olur. Teşhiste ilk iş, şikâyetlerin nasıl ve hangi şartlarla ortaya çıktığını araştırmaktır. Vaginal bimanuel (iki elle) muayene ve dıştan gözlem ile rahim sarkması, idrar torbası sarkması ve / veya bağırsakların sarkması durumu varsa araştırılmalıdır. Muayeneler, hasta sırt üstü yatırılarak ve ayakta yapılmalıdır. Gerekirse nörolojik konsültasyon (tartışmalı mütalaa) istenmelidir. Ayrıca ürodinamik tetkiklerle, mesâne içi basınç değişiklikleri ve diğer değişimler kaydedilir. 24 saatlik idrar öyküsü tespiti, idrar kültürü ve idrar sonrası mesânede kalan miktarın (rezudi idrar) tespiti, ultrasonografik tetkikler yapılmalıdır.
İdrar kaçırma rahatsızlıklarında ameliyatlı ve ameliyatsız tedâviler söz konusudur.
Çetinoğlu: Ameliyatsız tedâvilerden başlayabilir miyiz?
Kavas: Ameliyatsız tedâviler; egzersizler, fes ve manyetik tedâviler olarak sıralanabilir.
Çetinoğlu: En kolay tedâvi yöntemi egzersizler olsa gerek. Bilgi lütfeder misiniz?
Kavas: Kegel egzersizlerinden başlayalım. Ikınma kası (levator ani) çalıştırması, ıkınıp bırakma olgusunu tekrarlayarak yapılır. İdrar yaparken duraksatma, bu hareketi diğer zamanlarda da uygulama ile çalışılır.
Manyetik innervasyonu ise; manyetik dalgalarla çatı taban kasları, aralıklarla uyarılarak ıkınma kasları çalıştırılır, mesâne kasılması azaltılır ve çatı kasları (pelvis) güçlendirilir.
Ayrıca östrojen tedâvisi ile kan akımı arttırılır, üretra çıkışının kapanması sağlamlaştırılır.
Antidepresan ilaçlar da, mesâne kasılmalarını baskılar.
Çetinoğlu: Ameliyat gerektiren durumlar…
Kavas: Stres tipi idrar kaçırmalarda ve sfinkter yetmezliğinde cerrahî tedâvi yöntemi uygulanır.
 Karından; Marchall Marchetti, Burch operasyonalrı ve vaginal yoldan, Kelly dikişleri ile yapılabilir.
Günümüzde vaginal TVT, IVS teknikleri diğer tedâvilerin önüne geçmiştir. Çünkü başarı oranları fazladır.
Cerrahî tedâvi yöntemini gerektiren idrar kaçırma tahatsızlığı tipi; enterosel olarak adlandırılır. Vajenin en derin seviyesi olan arka çıkmazın, arka forniksin) dışarı doğru sarkmasıdır. Diğer bir değişle arka forniksin fıtığıdır. Arka forniksin bağlı bulunduğu en yakın karın içi organlar, yani arkada bağırsakların son bölümü (rektum) vajina ile birlikte dışarı sarkabilir. Bu duruma enterosel denmektedir. Bunun tedâvisi cerrahîdir ve vajen arka birleşiminden (commissura posterior) girilir. Vajen ile bağırsak arası (rektum) mesafeden girilerek bağırsağın son bölümü yukarıya torba gibi itilir. Vajina arka duvarındaki bombeleşen fazlalık kesilerek çıkarılır ve bu suretle vajen daraltılarak dikilir. Netice itibarı ile enterosel cerrahî metotla tadavi edilmiş olur. Tedâvide ayrıca, vajina içine silikon, plastik pesser konulması ile günü kurtaran tedâviler özellikle yaşlı kişilerde kullanım alanı bulur. Östrojen tedâvisi de yine yaşlı kişilerde vajinal kuruluğu yok ederek fayda sağlar.Enterosel için önlemlerden birisi kegel egzersizleri yapmaktır (idrar yaparken duraksatma, ıkınma ve gevşetme egzersizleri)
 Çetinoğlu: Myom hakkında neler söylersiniz?
Kavas: Rahim ve rahim ağzında görülen, rahim düz kas dokusundan gelişen iyi huylu (bening) urlardır. Değişik boylarda olabilir. Topluiğne başı büyüklüğünden karpuz büyüklüğüne kadar boylarda olabilir. İleri yaşlarda, görülme sıklığı artar. 35-45 yaşları arasında daha sık görülür.
Menapoz başlangıcıyla myomlar küçülürler. Bir tek myom olursa ‘uteri’, çok sayıda olursa ‘uterus myomatosus’ olarak adlandırılır. Myomların lokalizasyonlarına göre aldıkları isimler değişir.
1- Subseröz myomlar (seroza altında uterusun dış kısmında)
2- İntramural myomlar (Rahim duvarının orta kısmında)
3- Submuköz myomlar (Rahim iç tabakasında) en sık intramural olarak görülürler.
Çetinoğlu: Miyomlar hangi sebeplerle oluşuyorlar?
Kavas: Myomların muhtelif sebeplerle oluşur.
Siyah ırkta,  kilolularda, beslenme fazlalığında,  erken âdet görenlerde, doğum yapmamışlarda, ailevî eğilim gösterenlerde, yüksek tansiyon varlığında myomlar oluşur.
Çetinoğlu: Miyom oluştuğu nasıl anlaşılır?
Kavas: Myomlar genellikle belirti vermezler. Kadın doğum muayeneleri sırasında tesadüfen anlaşılırlar. Ancak, aşırı âdet kanamalarına, âdet düzensizliklerine, cinsî ilişki sonrası kanamalara, ara kanamalarına, idrar kaçırmalarına, karında şişkinliklere sebep olduklarından anlaşılmaları mümkündür.
Çetinoğlu: Nasıl tedâvi ediyorsunuz?
Kavas: Küçük boyutta olduklarında, klinik şikâyet olmadığı zamanlarda tedâvi gerektirmezler. Çevre organlara baskı yapacak kadar büyüdüklerinde veya bozunma gösterdiklerinde, aşırı kanamalara sebep oldukları zaman, operasyonla çıkarılmaları gerekebilir. İlaç ile tedâvi ancak genellikle kısa duraksamalara yarar. Kalıcı tedâviler operasyonlarla olmaktadır. Myomun çıkarılarak rahmi korumak bâzen mümkün olmaktadır. Mümkün olmayan durumlarda, myomlar rahim ile birlikte çıkarılmalıdır. Genç yaşlarda, myomların çıkarılması (myomektomi),daha fazla tercih edilmektedir. Doğurganlık doneminden sonra tercih edilen ameliyat şekli rahmin ve yumurtalıkların (hysterectomy+oopherectomy) çıkarılması şeklinde olmalıdır. Myomlar iyi huylu urlardır. Kötüye (kansere) dönme ihtimallerinin olmadığı bilinmektedir
Çetinoğlu: Son derece tıbbî teknoloji konularında detaylı bilgiler lütfettiniz. İhtiyaç sâhipleri için mutlaka faydalı olacaktır. Sezaryen yöntemiyle doğumu soracağım fakat, öncesinde hâmilelik var. O halde şöyle sorayım:
Çetinoğlu:  Hâmileler, hâmileliklerini yakın çevrelerine ne zaman söylemeliler?
Kavas:  Bu önemli ve güzel bir sorudur. Esasında, hâmilelikler, gebelerin bizzat kendi hisleriyle veya gebelik testleri, ve ultrason tetkikleri yardımıyla anlaşılmaktadır. Gebelikler, gebelik tesbitinden sonra, hemen herkese söylenmemelidir. Gebelik, bir süre takib edilerek 10-13 haftaya ulaştıktan sonra, en azından 8 haftayı geçince, ancak o zaman, yakınlarla ve sosyal çevre ile paylaşılabilir. Çünkü gebelikler, sağlam bir zemine oturunca düşük riskleri ve diğer riskler azalır. Bir düşük halinde, bunu çevreye anlatmak sıkıntı oluşturabilir. Dolayısıyla ilerleyen gebelikte bu süreyi çevrenin psikolojik baskılarından ve olumsuz sorularından etkilenmeden atlatmak hâmilelerin rahat bir dönem geçirmesini sağlar.
Çetinoğlu:  Hâmileler hâmile olduklarını anladıkları veya öğrendikleri ilk günden itibaren taşıdıkları bebeğin veya bebeklerin cinsiyetini merak ederler. Bugünün teknolojik imkânlarını kullanarak, gebelik sırasında bebek cinsiyetini önceden bilmenin sağlayacağı yararlar ve zararlar hakkında okuyucularımızı bilgilendirir misiniz?
Kavas:  Genellikle cinsiyetin, hatâya mahal bırakmayacak kesinlikte tesbiti; 15-17. gebelik haftalarında mümkündür. Cinsiyetin erken öğrenilmesinin menfi etkilere yol açabileceği bilinmektedir. İsveç’te yapılan bir çalışma ile bu konu araştırılmıştır. Anne adayının gerçekte hangi cinsiyeti istediği genellikle kendi için de net değildir. Gebe, içindeki gerçek düşüncesini net bilemiyor. Diyelim ki annenin kız bebek beklentisi olsa ve bebeğin de gerçekten kız bebek olduğunu öğrensek; erken verilen bilgiyle gebenin heyecanı kaybolabilir. Bir filmin, romanın sonunu önceden bildiği gibi merakı sönebilir ve bazı hormonların salınımı, artışı azalabilir. Bunun tam tersi durumunda ise yani gebenin karnındaki bebek erkek olsa ve anne adayının beklentisi ise kız olsa; bu kez insiyaki, istemsiz erken doğum sancılarının başlayabileceği, mutsuz olabileceği bildirilmektedir. Dolayısıyla bebeğin cinsiyetinin doğumdan önce bilinmesinin faydası olsaydı;  bunu bize Allah (cc) bir işaretle bildirirdi. Sonuçta cinsiyeti doğumdan evvel öğrenmemek veya en azından geç öğrenmek anne ve bebek için daha hayırlıdır. Anne bu suretle tatlı bir merakla, ancak huzurla bebeğin gelişini bekler ve huzurla hayatına ve uykularına devam eder. Uyuyan anne ile bebek de anne karnında huzurla uyur. Uyuyan bebekler büyür. Çünkü büyüme hormonu (Growth hormonu) uykuda salgılanır. Atalarımızın ‘uyusun da büyüsün’ sözü de bu gerçekten kaynaklanır.
Çetinoğlu: Gebeliklerde kısaca tavsiye ve yasaklar nelerdir, anlatabilir misiniz?
Kavas: Gebeler, gebelikleri süresince ve akabinde, kendileri bebekleri için bencil davranmalıdırlar. Bir başka ifâde ile çevrenin arzularını değil kendilerinin ve bebeklerinin sağlıklarını ve güvenliklerini düşünmeliler. Gebeler öncelikle, gebelikleri boyunca mahzurlu, şüpheli ve zararlılardan uzak durmalıdır. Kalabalık yerlerde durmamalı, bulaşıcı hastalık olabileceği varsayılarak, küçük çocuklarla, çiceklerle, hayvanlarla haşır neşir olmamalıdır.
Salam, sucuk, sosis, pastırma gibi iyi pişmemiş etler yenmemelidir. Fast foodlar, hamburger türü gıdalar da tercih etmediğimiz yiyeceklerdir.                                                                                                                                                                                          
Âni hareketlerden, kavga ve gürültülü ortamlardan, tartışmalardan, üzüntülerden azami derecede uzak durmalıdır. Mutlu ve huzurlu ortamları özellikle seçmelidir. En beğendiği müzikleri dinlemeli, en beğendiği yazıları okumalıdır. Bir gebe başının üzerinde, değerli bir kitap, Kur’an-ı Kerim varmış gibi davranmalı ve her zaman bunu hatırlayarak bu olgu  hareketlerine kılavuz
olmalıdır. Yani ben şu hareketi yapabilir miyim, şöyle uzanabilir miyim, şöyle zıplayabilir miyim sorusunu düşündüğünde; evet  veya hayır cevabını, bu kitabı düşürmeden her şey yapabilirim diyebilmelidir.
İlk aylarda ilişki, eğer düşük riski yoksa;  mülayim, yumuşak ve normal hayata göre daha seyrek olarak olabilir. İleriki aylarda, sayı nisbeten artırılabilir.
Çetinoğlu: Sezaryen hakkında bilgi lütfeder misiniz?
Kavas: Sezaryen, doğumun tabîi olmayacağının anlaşılması durumunda, karın ve rahmin kesilerek bebeğin alındığı cerrahî bir işlemdir.
Hangi metod ve hangi yolla olursa olsun, bebeğin anne karnında belirli bir süreçten geçip, dünyaya ve dünyadaki her türlü fizikî ve ruhî şartlara hazır hâle geldikten sonra dünyayla yüzleşmesidir. Bu süreç embiriyolojik gelişim ve büyümeyle seyreder. Organların oluşumu, gebeliğin 13. haftasının sonunda tamamlanır. Bu haftadan sonra sanki minyatür bir insan, büyüyerek gelişir ve doğuma ulaşır. Gebelik süresi; son âdetin ilk gününden başlayarak 40 hafta veya 280 gündür. Hâmileliğin mucize- başlangıcı ile doğum ve doğum şekli düşünülmeye başlanır. Ancak korku ve telaşa yer olmamalı. Çünkü ‘Hiçbir uçak havada, hiçbir bebek anne karnında kalmaz.’ Önemli olan ulaşılacak hedefe hangi şartlar ve emniyetle varacağımızdır. Doğum sürecinde direksiyon, sabit tutulmamalı eğime, viraja göre çevrilmelidir.
Hâmile hanımlardan, ‘hasta’ olarak söz etmemeliyiz. Çünkü gebelik bir hastalık hâli değildir. Gebeler normal doğumdan da, sezaryenden da korkmamalıdır. Ancak ikisinden birine de peşin hükümle bağlanmamalıdır. Doğum şekli prensiplere uyularak seçilmelidir. Çünkü insan aldanabilir, prensipler aldanmaz. Doğru sebepler ve gerekçelerle doğru karar vermeli ve uygulanacak metod en iyi şekilde seçilmelidir. Gebelik takibleri ve doğum, disiplinle yapılmalıdır. Normal doğum bütün memelilerin türlerini devam ettirmek için sâhip oldukları bir üreme şeklidir. Ancak insanlar yaradılışlarındaki doğallıklarını koruyamamış ve değişime uğramışlardır. İnsanoğlu aklını, hayat konforlarını arttırmak için şartları zorlamıştır. Ayakkabı giyerek ayak parmak işlevleri körelmiştir. Araç, vasıta, araba kullanarak ayak bacak adaleleri ve kalça yapıları doğallığından kayıblar vermiştir.  Sonuçta on bin yıl evveline göre bugünkü normal insanın tarifi değişmiştir. Normal hayatta bir kadının günde 3 - 4 km. yürüyüş yapması beklenmekte iken bugün 500 metre dahi yürüme imkânı olmayan insan sayısı çoktur. Bu gerçekleri belirli bir amaca, belirli bir doğum şekline yöneltmek için değil, doğruları bulmada kılavuz olmak üzere hatırlamakta yarar görüyoruz.
İç Anadolu, Güney-Güneydoğu Anadolu, Karadeniz ve diğer bölgelerde köylük alanlarda tarla ve bahçelerde çalışan bir gebe ile şehirlerin daha farklı şartlarında yaşayan gebelerin doğum seyirlerinin farklı olması tabiîdir. Doğum şeklinde birçok farklı faktör rol alıyor. Annenin yaşı, bebeğin büyüklüğü, annenin kalça yapısı, bebek başı ve anne çatısı arasındaki uyum, bebeğin geliş şekli, her biri doğumun yönünü etkilemektedir. Genç gebelerde kalçayı oluşturan kemikler arasındaki kıkırdak dokular sıvı toplayarak yumuşar, genişler ve doğuma hazırlık yapar. 30-35 yaşın üzerindeki vücudun bu kabiliyeti azalır.
Bu vesile ile normal doğumdan da söz edilmelidir:
‘Anne sütü bebek için en mükemmeli.
Normal doğum kendince ilerlemeli.
Her şeyin doğalı en iyi değil mi?’
Bu şiir gibi sözler normal doğumu ne güzel anlatıyor.  Ancak normal doğum normal ve tabîi yaşayan kadınlar için geçerlidir. Apartman hayatı yaşayanlarda normal doğum zorlaşmaktadır. Normal doğum için hâmileler günde 3-5 km yürümeli eğilmeli, kalkmalıdır.
Normal doğum sırasında bebek vajinadan geçerken, vajinal florayla tanışacağından, bifidus bakterilerini alacaktır. Bu sayede bebekde gaz oluşumu olmayacak ve hazım problemleri yaşanmayacaktır. Ayrıca gebeliğin ilk 3 ayında grip, influenza olmaması için tedbirler alınmalı çünkü bu virütik ajanların otizime sebep olduğu anlatılmaktadır.




(DEVAM EDECEK)