Biz içerde kendi anayasamızı ve yargı kararlarını tanımama, vatandaşları ötekileştirmenin de ötesinde aynı parti içinde dahi birbirimizi düşman etme derdindeyken I.nci Dünya Savaşında müttefik olduğumuz Almanya’nın 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” sayan karar tasarısını kabul etmesi, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkileri, en yakın ve canlı olduğu bir sırada, sıkıntılı ve gergin bir döneme sevk ediyor. İşin üzücü yanı Alman parlamentosunda yer alan 11 tane Türk kökenli milletvekili de bu tasarıya evet oyu vermişler...
Almanların bu densizliğinin yanında diğer sözde dost ve müttefiklerimiz, son dönemlerde gerçek yüzlerini bir şekilde ifşa etmekten geri kalmıyorlar. Örneğin İngiltere Başbakanı Cameron, Türkiye’nin AB’ye üye olamayacağı görüşünü tekrarlayarak: “1987'de başvurdular, 35 faslı tamamlamalılar, 3000 yılında katılabilirler. Şu veya bu yönde oy kullanabilirsiniz ama Türkiye yakın bir zamanda AB'ye üye olmayacak.” sözleriyle gerçek niyetlerini açık bir şekilde ifade ediyor. ABD, her türlü itirazımıza rağmen Suriye’de PYD (PKK)’ye silah, mühimmat desteği veriyor ve kırmızı çizgi diye ısrarla savunduğumuz Mare hattında Amerikan askerleri PYD militanlarıyla birlikte operasyona katılıyor.
Dostluk ve müttefiklikle bağdaşmayacak şekilde PYD’ye Prag, Stockholm, Berlin, Paris ve Moskova temsilcilikler açtırılarak bir yandan teröristlere imkân ve cesaret verdikleri gibi diplomatik alanda tanınma fırsatı yaratıyorlar.
Genetik kodlarında var olan IRKÇILIĞI örtmekte zorlanan sömürgeci ve haçlı kafalı Batı Dünyası, Afrika’da ve Asya’da yaptıkları gerçek soykırımlarda katlettikleri masumların hesabını nasıl verecekler acaba? Almanlar, II.nci Dünya Savaşı döneminde gaz odalarında zehirleyip, fırınlarda yakıp sabun yaptıkları Yahudilerin küllerini ne yapacak!!! Fransa Cezayir’de, İtalya Libya’da , Belçika, Hollanda, İngiltere uzak doğud, İspanya ve Portekiz sömürgelerinde kanına girdiği masumların cevabını verebilecekmi?
Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yürütülen askeri operasyonlarla Libya’yı, Irak’ı, Suriye’yi yakıp yıkan, milyonlarca insanı katleden ve mülteci durumuna düşüren, çocuk, kadın, yaşlı masum sivilleri bombalayan Batı Dünyası Akdeniz’in ve Ege’nin soğuk sularına gömülen minik bebeklerin vebalini taşımaktadır. Diğer insanları ve dinleri öteki gören zihniyetleri bugün islamofobia’ya dönüşmüştür.
Batı Dünyası, Türkiye’yi bir yandan bölgesinde yalnızlaştırılarak etkisizleştirilmekte, öte yandan IMF, Dünya Bankası, NATO, Dünya Ticaret Örgütü, AET/AB gibi yapıları kullanarak sosyal, kültürel, ekonomik ve askeri bakımdan kendilerine bağımlı kılarak kontrol altında tutmak istemektedir. Tamamen ölmemizi de istemezler, yükselerek onlara ayar verecek düzeye gelmemizi de istemezler.
Hala 1071 Malazgirt zaferini, 1364 ve 1371 Sırpsındığı Savaşlarını, 1389 Kosova zaferini,  1396 Niğbolu zaferini, 1453 İstanbul’un fethini de, Viyana kuşatmalarının travmasını ruhlarından söküp atamamışlardır.
Almanlar tarihi gerçekleri çarpıtarak ve yargıç rolüne soyunarak  bunca yıllık dostluğa ve müttefikliğe ihanet etmişlerdir.
Öfkeyle kalkan zarar edermiş, bu nedenle tepkilerimizde ölçülü olmalı ama yapılan bu adiliği hiç bir zaman unutmamalıyız. Rus uçağının düşürülmesinden sonra yaşananlar ortadayken turizm ve ticarette en büyük partnerimiz olan bu ülkeye karşı öfkemizi bilinçli ve mantıklı bir çerçevede gösterebilmeliyiz. Doğal olarak bozulacak olan  ilişkilerimizi tamir edilemez bir şekilde tamamen kopacak boyutlara taşımadan rahatsızlığımızı elimizdeki kozlarımızı yerinde ve zamanında kullanarak diplomatik bir üslup içinde mutlaka yansıtmalıyız. Evet oyu veren Türk(!!!) kökenli milletvekilerini önce Allah’a sonra da tarihe havale ediyorum. Ömürleri boyunca yedi cetleri bu gururu taşırlar herhalde...  
Bana kalsa güncel ve bölgesel sorunları aşmak suretiyle  Rusya ve İran’la mümkün olan en kısa zamanda ilişkileri düzelterek dış politikada yeni bir ufuk açılabilir. Yıllardır Batının bize karşı sürdürdüğü iki yüzlü politikalarına verilecek en iyi cevap bu olabilir, ama bedeli de ağır olabilir.